Çin telefonlarının güvenlik şifresi nedir,Çin telefonlarının güvenlik şifresi,Çin telefonları,güvenlik şifresi
Cevap: 1122
31 Ekim 2010 Pazar
Smackdown dövüşçülerinin ve gruplarının isimleri nedir?
Smackdown dövüşçülerinin ve gruplarının isimleri nedir,Smackdown dövüşçülerinin ve gruplarının isimleri ,Smackdown dövüşçüleri, Smackdown grupları,Smackdown dövüşçülerinin isimleri nedir,Smackdown gruplarının isimleri nedir?
RAW
Ashley-70
Batista-96
Beth Phoenix-76 (Women's Champion)
Candice-76
Charlie Haas-83
Chris Jericho-93 (World Heavyweight Champion)
Chuck Palumbo-91
CM Punk-93 (World Tag Team Champion)
Cody Rhodes-88
Deuce-81
DH Smith-82
D-Lo Brown-88
Hacksaw Jim Duggan-81
Hardcore Holly-88
Jamie Noble-81
JBL-94
Jillian-62
John Cena-96
JTG-88
Kane-95
Katie Lee Burchill-70
Kelly Kelly-69
Kofi Kingston-90 (World Tag Team Champion)
Lance Cade-82
Layla-69
Manu-84
Melina-72
Mickie James-79
Mike Knox-85
Paul Burchill-86
Paul London-85
Randy Orton-95
Rey Mysterio-94
Santino Marella-83 (Intercontinental Champion)
Shad-89
Shawn Michaels-97
Snitsky-86
Ted DiBiase-88
Trevor Murdoch-82
Val Vines-81
William Regal-86
ECW
Armando Estrada-80
Bam Neely-87
Boogeyman-90
Chavo Guerrero-87
Elijah Burke-89
Evan Bourne-85
Finlay-91
Gavin Spears-82
Jack Swagger-84
John Morrison-91
Lena Yada-70
Mark Henry-90
Matt Hardy-93 (ECW Champion)
Nunzio-80
Ricky Ortiz-84
Super Crazy-81
The Miz-89
Tommy Dreamer-86
Smackdown
Big Daddy V-86
Big Show-95
Brie Bella-77
Carlito-90 (WWE Tag Team Champion)
Cherry-70
Curt Hawkins-86
Domino-81
Edge-94
Ezekiel Jackson-86
Festus-91
Kung Fu Naki-81
Hurricane Helms-87
Jeff Hardy-93
Jesse-85
Jimmy Wang Yang-83
Kenny Dykstra-81
Kizarny-83
Maria-78
Maryse-72
Michelle McCool-78 (Divas Champion)
MVP-89
Mr. Kennedy-93
Natalya Neidhart-78
Primo Colon-87 (WWE Tag Team Champion)
Ryan Braddock-81
R-Truth-92
Scotty Goldman-82
Shannon Moore-84
Shelton Benjamin-90 (United States Champion)
The Great Khali-86
The Brian Kendrick-84
Triple H-97 (WWE Champion)
Umaga-90
Undertaker-98
Victoria-78
Vladimir Kozlov-92
Zach Ryder-86
Legends
Andre The Giant-93
Bam Bam Bigelow-90
Bret Hart-94
Brutus Beefcake-90
Dusty Rhodes-94
Eddie Guerrero-95
Hulk Hogan-98
Iron Sheik-93
Jake Roberts-90
Jerry Lawler-92
Jim Niedhart-91
Jimmy Hart-92
Jimmy Snuka-92
Junkyard Dog-90
Mick Foley-95
Million Dollar Man-90
Mr. Perfect-92
Ric Flair-94
Road Warrior Animal-91
Road Warrior Hawk-91
Rob Van Dam-94
Roddy Piper-93
Sabu-92
Sgt. Slaughter-90
Stone Cold Steve Austin-97
Tazz-91
Terry Funk-92
The Rock-97
Wcw
Goldberg-97
Sting-91
Kevin Nash-89
Hogan Wolpac-97
Hollywood Hogan-90
Konan-85
Kidman-89
Scoot Hall-85
Maco Man-77
Sid-80
Giant-90
Bukadar deil Wcw Bütün Adamları Var
Ashley-70
Batista-96
Beth Phoenix-76 (Women's Champion)
Candice-76
Charlie Haas-83
Chris Jericho-93 (World Heavyweight Champion)
Chuck Palumbo-91
CM Punk-93 (World Tag Team Champion)
Cody Rhodes-88
Deuce-81
DH Smith-82
D-Lo Brown-88
Hacksaw Jim Duggan-81
Hardcore Holly-88
Jamie Noble-81
JBL-94
Jillian-62
John Cena-96
JTG-88
Kane-95
Katie Lee Burchill-70
Kelly Kelly-69
Kofi Kingston-90 (World Tag Team Champion)
Lance Cade-82
Layla-69
Manu-84
Melina-72
Mickie James-79
Mike Knox-85
Paul Burchill-86
Paul London-85
Randy Orton-95
Rey Mysterio-94
Santino Marella-83 (Intercontinental Champion)
Shad-89
Shawn Michaels-97
Snitsky-86
Ted DiBiase-88
Trevor Murdoch-82
Val Vines-81
William Regal-86
ECW
Armando Estrada-80
Bam Neely-87
Boogeyman-90
Chavo Guerrero-87
Elijah Burke-89
Evan Bourne-85
Finlay-91
Gavin Spears-82
Jack Swagger-84
John Morrison-91
Lena Yada-70
Mark Henry-90
Matt Hardy-93 (ECW Champion)
Nunzio-80
Ricky Ortiz-84
Super Crazy-81
The Miz-89
Tommy Dreamer-86
Smackdown
Big Daddy V-86
Big Show-95
Brie Bella-77
Carlito-90 (WWE Tag Team Champion)
Cherry-70
Curt Hawkins-86
Domino-81
Edge-94
Ezekiel Jackson-86
Festus-91
Kung Fu Naki-81
Hurricane Helms-87
Jeff Hardy-93
Jesse-85
Jimmy Wang Yang-83
Kenny Dykstra-81
Kizarny-83
Maria-78
Maryse-72
Michelle McCool-78 (Divas Champion)
MVP-89
Mr. Kennedy-93
Natalya Neidhart-78
Primo Colon-87 (WWE Tag Team Champion)
Ryan Braddock-81
R-Truth-92
Scotty Goldman-82
Shannon Moore-84
Shelton Benjamin-90 (United States Champion)
The Great Khali-86
The Brian Kendrick-84
Triple H-97 (WWE Champion)
Umaga-90
Undertaker-98
Victoria-78
Vladimir Kozlov-92
Zach Ryder-86
Legends
Andre The Giant-93
Bam Bam Bigelow-90
Bret Hart-94
Brutus Beefcake-90
Dusty Rhodes-94
Eddie Guerrero-95
Hulk Hogan-98
Iron Sheik-93
Jake Roberts-90
Jerry Lawler-92
Jim Niedhart-91
Jimmy Hart-92
Jimmy Snuka-92
Junkyard Dog-90
Mick Foley-95
Million Dollar Man-90
Mr. Perfect-92
Ric Flair-94
Road Warrior Animal-91
Road Warrior Hawk-91
Rob Van Dam-94
Roddy Piper-93
Sabu-92
Sgt. Slaughter-90
Stone Cold Steve Austin-97
Tazz-91
Terry Funk-92
The Rock-97
Wcw
Goldberg-97
Sting-91
Kevin Nash-89
Hogan Wolpac-97
Hollywood Hogan-90
Konan-85
Kidman-89
Scoot Hall-85
Maco Man-77
Sid-80
Giant-90
Bukadar deil Wcw Bütün Adamları Var
en iyi adamlardan 15 tanesi:
1-Rey mysterio ve jeff hardy
2- batista
3-john cena
4-maat hardy
5-brock lesnar
6-undertakır
7-randy orton
8-trıple
9-edge
10-lita
11-victoria
12-mnm
13-umaga
14-ıza bella
15-big show
1-Rey mysterio ve jeff hardy
2- batista
3-john cena
4-maat hardy
5-brock lesnar
6-undertakır
7-randy orton
8-trıple
9-edge
10-lita
11-victoria
12-mnm
13-umaga
14-ıza bella
15-big show
Sizce en iyiler kimler yorumlayın görelim...
Debleşem kimdir?
Debleşem,Debleşem kimdir,Debleşem hakkında bilgi
Debleşem, Beydaba'nın Kelile ve Dimne Masalları'nı yazdığı Hind hükümdarının adıdır.
Ata sporlarımız nelerdir?
Ata sporlarımız nelerdir,Ata sporlarımız,Ata sporlarımız hakkında bilgi,Ata sporlarımız nelerdir açıklaması,Ata sporu nedir
- Cirit
- Okçuluk
- Atçılık-Binicilik
- Güreş
- Kılıç sporları
- Yağlı güreş
Cirit
Cirit, bir diğer deyimle Çavgan, Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir ata oyunudur. Türkler, Orta Asya'dan Anadolu'ya bu atlı oyunu da dolu dizgin beraberlerinde getirmişlerdir. Türkler için at, mukaddes ve vazgeçilmez bir unsurdur. At sırtında doğar, at sırtında büyür, at sırtında savaşır, at sırtında ölürlerdi. At sütü kımız Türklerin yegâne içkisi idi. Cirit Oyunu, Türklerin en büyük tören ve sportif oyunu idi. Daha sonra 16. yüzyılda Osmanlı Türkleri tarafından bir Savaş Oyunu olarak kabul edildi. 19. yüzyılda bütün Osmanlı ülkesi ve saraylarının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit, aynı zaman tehlikeli bir oyun olduğundan 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasak edildi. Fakat daha sonra yine Osmanlı Ülkesi'nin başta gelen meydan ve savaş oyunu olarak her tarafa yayıldı.
Cirit Oyunu, daha 40-50 yıl öncesine değin Anadolu'da yaygın bir oyun olduğu halde son yıllarda sadece Balıkesir, Söğüt, Konya, Kars, Erzurum ve Bayburt yörelerinde yaşamaya devam etti. 20-25 yıldan beri Konya ve Balıkesir'de tarihe karıştı.
Buna rağmen halen Anadolu'nun hemen her köşesinde düğünlerde ve bayramlarda köy delikanlıları ve kasaba halkı Cirit Oyunu'nu oynamaktadır. Büyük şehirlerimize karşı köy ve kasabalarımızda yaşamaktadır. Sinop köylerinden Gaziantep'e, Bursa'dan Antalya'ya kadar Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Anadolu'da köylerimizin güreşle beraber başlıca yiğitlik ve savaş oyununu teşkil etmektedir. Halkın ilgisini çekmek için cirit meydanında davullar ve zurnalar çalınır. Ayrıca Yurtdışı İran, Afganistan ve Türkistan Türkleri ile Türklerle meskûn diğer Asya yörelerinde de hâlâ canlılığını ve geleneğini sürdürmektedir.
Her yıl Ertuğrul Gazi Törenleri dolayısıyla eylül aylarının ikinci Pazar günleri Söğüt'te, çeşitli şenlikler vesilesiyle de Erzurum, Kars ve Bayburt dolaylarında oynanmaktadır.
1972 yılı eylül ayında Konya Turizm Derneği'nin teşebbüsüyle Konya'da bir Cirit Oyunları Şenliği düzenlenmiş, bu şenliğe Erzurum ve Bayburt Cirit Takımları katılmış ve büyük başarı sağlanmıştır. Cirit Oyunu Konya'da yeniden geleneksel olarak canlandırılmaya çalışılmaktadır.
Cirit Oyunu'nda iki takım bulunur. Bu takımlar 70 ilâ 120 metre genişliğindeki bir alanda karşılıklı olarak alanın en gerisinde 6'şar, 8'er veya 12'şer kişi olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel giyimleriyle atlarına biner. Sağ ellerine atacakları ilk ciriti, diğer ellerine de yedek ve yetecek miktarda cirit alırlar. İki tarafın birinden bir atlı öne fırlar, karşı dizinin önüne 30-40 metre kadar yaklaşır. Karşı tarafın oyuncularından birisinin adını seslenerek meydana davet eder. Sağ elindeki ciriti ona doğru savurur, sonra geri döner, atını kendi dizisine doğru mahmuzlar. Karşı tarafın davet edilen oyuncusu hızla onu takip eder, elindeki ciriti geri dönüp kaçan karşı taraf elemanına fırlatır. Bu kez ilk oyuncunun çıktığı sıradan diğer bir ciritçi onu karşılar. İkinci diziden çıkan, sırasındaki yerini almak için süratle yerine dönmeye çalışır. Bu defa rakibi onu kovalar ve ciritini atar.
Oyun böylece sürer. Cirit isabet ettiren ciritçi takımına bir sayı kazandırır. Eğer ciritçi attığı çavganı rakibine değil de ata isabet ettirmişse bir sayı kaybeder.
Ciritçi karşı taraf oyuncusundan kendisini sakınmak için çeşitli hareketler yapar, atın sağına soluna, karnının altına, boynuna ağar. Bazı ciritçiler rakibi kaçıp dizisine ulaşana kadar üç-dört cirit savurarak isabet ettirmek suretiyle sayı toplar. Bu arada başına, gözüne, kulağına cirit isabet eden bazı oyuncuların yaralandığı olur. Bu türlü isabetler neticesinde ölenlerin olduğu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanında ölmüş sayılır, yakınları şikâyetçi ve dâvacı olmaz. Babaları ölen çocuklarıyla öğünürler.
Öte yandan cirit oyununda ölüm olmaması için, daha evvelleri hurma ve meşe ağacından 70-100 santim uzunluğunda, 2-3 cm. kutrunda yapılan ciritler, daha sonraları kavak ağacından yapılmaya başlanmıştır. Sopaların uçları silindir şeklinde kesilerek yuvarlatılır. Kabukları yontulur. Bu isabet halinde bir yara açılmasını ve ölüm tehlikesini yok etmek için alınan bir tedbirdir.
Seyredenler ciritçileri ve atları teşvik için çeşitli şekilde bağırır, onları heyecana getirirler.
Ciritçiler arasında birbirine hasım olanlar varsa, bunların karşı tarafta yer almamasına dikkat edilir, aynı dizi içine dahil edilirler. Gençler büyüklerinin bu görüşüne boyun eğer. Büyükler de bu töreye uyarlar. Eski ciritçilerden bir kurul, oyunun sonucunu ilân eder.
Cirit sona erince, cirit oyununu düzenleyenler başarılı olanlara ödüller, ziyafetler verir.
Cirit Oyunu Alpaslan'la beraber Anadolu'ya girmiş daha sonra Avrupa'ya ve Arabistan ülkelerine sıçramıştır. 17. yüzyılda Fransa'da, Almanya'da ve diğer ülkelerde de Cirit Oyunu yayılmıştır.
Konya Turizm Derneği'nin 1972 eylülünde düzenlediği Cirit Oyunları Şenliği dikkatleri tekrar bu ulusal sportif savaş oyunumuzun üstüne çekmiş bulunmaktadır. Bütün Yurt'da ilgi görmesi ve canlanması bu tür oyunlarımız için bir kazanç olacaktır.
CİRİT OYUNUNDA KULLANILAN TERİMLER
Değnek; Diğnek, Deynek: Çeşitli yörelerde cirit oyununa verilen ad.
Cirit Havası: Cirit oynanırken davul ve zurna ile özel ritmlerde çalınan ezgilerin tümü ya da bir tanesi.
At Oyunu: Ciritin Tunceli ve Muş yöresindeki adı.
At Oynatma Havası: Tunceli ve Muş yörelerinde ciritten önce at oynatma için özel ritmlerde çalınan ezgi ve ritmlere verilen ad.
Rahvan: Atın iki ayakla koşar gibi aynı yanda bulunan ayaklarını aynı anda atarak yaptığı, biniciyi sarsmayan bir yürüyüş şeklidir.
Rahvan At: Biniciyi sarsmadan yürüyen at.
Tırısa Kalkmak: Atın çaprazlama ayak atarak hızlı ve sarsıntılı yürüyüşüne denir.
Dörtnal: Atın en hızlı koşuşu.
Hücum Dörtnal: Atın en hızlı koşuşunun daha ilerisinde bir süratle hedefe at sürme.
Adeta: Atın düz yürüyüşü.
Aheste: Atın ağır ağır, arka kalçalara yüklenerek yürüyüşü.
At Başı: İki atın bir hizada oluşu.
At Cambazı: Ciritte at üzerinde beceri ve hüner gösteren binici.
At Oynatmak: Ciritte hüner göstermek.
Sipahi, Sipah, İspahi: Eskiden Yeniçeriler zamanında bir sınıf atlı askere denirdi. Fakat iyi at binen kişilere de at oyunlarında becerisi olan oyunculara da çeşitli yörelerde bu adlar kullanılmaktadır.
Seymen Olmak: Ulusal giysilerin yöreye ait olanlarının düğün nedeni ile Ankara dolaylarında giyilmesine denir.
Osmanlı: Atlı, suvari, anlamında kullanılmaktadır.
Menzil: Ciritte at üzerinde sıra biçiminde duranlara verilen ad.
Alan: Cirit meydanına verilen ad. Cirit oynanan yer.
Şehit: Ciritte isabet alıp ölenlere verilen ad.
Acemi: Savurduğu ciriti ata değen oyuncuya denir.
Cirit Oyunu (8.8 Mb)
Atçılık-Binicilik
Günümüzde de olduğu gibi,ulusal ve Türk Tarihinin her döneminde “At Murattır” sözcüklerine bağlı kalınarak,her Türk ata karşı sevgi,güven,ilgi duymuş ve onu kendisinden bir parça kabul etmiş,ona kutsallık tanımış,saygınlık kazandırmış,sanatında,edebiyatında,müziğinde eşsiz bir yer vermiştir.
Nazmi Sevgen;”Türklerde at ve atçılık” adlı kitabında 1937 yılında Ankara da toplanan tarih kurultayında Avusturya lı tarih bilimcisi Hoopers atın ilk evcilleştirme hareketinin İç Asya da Türkler tarafından yapıldığını, Macar tarihçisi Allfoldin de,bu konudaki ilklerin Altay Türklerine ait olduğunu öne sürmüştür.Alman tarih bilimcisi Portriatz ise “Eski çağlarda at” adlı eserinde atın M.Ö.6000 dolaylarında Türkler tarafından evcilleştirildiğini iddia etmiş ve iddiası için bazı bulguları kesin kanıt göstermiştir.
Yaklaşık olarak M.Ö.4000 yılları dolaylarında Türkler tarafından bir çekim hayvanı olarak arabalara koşulan at,askeri amaçlarla savaş sınıfı oluşmasına sonuç olarak ta Asya’nın ve öteki kıtaların tarihi ve siyasal yaşamının oluşum ve değişiminde etkinlik kazanmıştır.Türkler onunla uzaklıkları enmişler,derisinden giysi ve ayakkabı yapmışlar,lezzetli buldukları tayının etini yemişler,kısrakların sütünden mayalanma ile sağlanan “Kımız” adı verilen ve keyiflendirici içkiyi yapmışlardır.Ayrıca yele ve kuyruklarını da değerlendirmişlerdir.kemiğinden kaymak için araç,kıllarından ağ,gözleri güneş ışığından koruyan bir tür gözlük örmüşlerdir.
Eski Türklerde at kültürü ile ilgili çeşitli bulgular bir belge olarak,bu gün çeşitli ülkelerin müzelerine değer katmaktadır.Yenisey yörelerinde eski Türkler tarafından,kayalar üzerine yapılmış at resimleri ve çok eski dönemlere ait,Türk mezarından çıkan eşyaların üzerinde süsleme sanatı olarak at figürleri kullanıldığı görülmektedir.Eski Türk destanlarında ve efsanelerinde at baş tacı dır,ayrı bir yeri vardır.Oğuz destanı atla başlar.Dede Korkut ta ,Bamsı Beyrek öyküsünde atla kardeşleşmiştir.
Eski Türklerin ilkel atları yakalayabilmek için Türlü yöntemler kullandıkları,kitabelerde yazılıdır.Karluk han buzullar içinden ünlü bir atı alıp çıkardığı için ad almıştır.Eski Türklerdeki ”Türk atsız,kuş kanatsız” sözü çok şey anlatır.
Tüm tarihi kaynaklar,atın vatanı olarak orta Asya bölgesini göstermektedir.Kırgız stepleri ile Gobi havalisinin atın vatanı olduğu konusunda görüş ve kanıt birliği vardır.Eski Türklerin “Yılkı” adını verdikleri at sürülerinin,ırk ve evcilleştirilmeleri ile ilgili bilgiler çok geniştir.
Atsız Türkler sosyal yaşamda hor görülürdü,fakirlik nedeni ile ata sahip olamayanlar çalmak zorunda idi.Eski Türkler sadece at çalmayı olağan saymışlardır.Zira bu bir beceri olarak kabul ediliyor ve atını çaldıran kişi için bu hareket onur kırıcı olarak değerlendiriliyordu bu nedenle kabileler arasında sık sık çatışma çıkıyordu.
Çalınan atları belirlemek amacıyla atları özel damgalama yöntemleri uygulanıyordu.Damga yerine bazı kabileler atın kulaklarına özel işaretler işlemeyi yeğlerlerdi.kabile sembolleri olarak benimsenen biçimler mezar taşlarında da görülür.
Eski Türklerde at yarışları ile eş seçiminde de kullanılıyordu.
Bu yarışlar iki türlü oluyordu birisinde atlı kızlar bir grup halinde yarışa başlıyorlar ve arkalarından atlarını grup halinde koşturan erkekler içlerinden birini yakalayıp atlarının terkilerine alıyorlardı.Daha sonra eş olarak seçtikleri bu kızlarla evleniyorlardı.
Diğer türlü ise eğer kızın isteyeni çok olursa yarışa kız tek başına başlıyor,daha sonra ardından atlarını koşturan erkek grubundan kim kızı yakalarsa o evlenme hakkını elde ediyordu.
Eski Türklerde görülen atla bütünleşme", Osmanlı Türklerinde de sürmüştür. At, Osmanlı,Türklerinde onur, saygı ve sevgi unsuru olarak kabul edilen bir yoldaş olmuştur. Bunlarla başarıdan başarıya koşmuşlar; üç kıta üzerinde egemenliklerini sürdürmüşlerdir.
Anadolu Selçuklularında 100 bin süvariden oluşan bir ordu bulunuyordu. Osmanlı imparatorluğunda ise, 16.yüzyılda bu sayı 250 bine yaklaştı. Edirne, Filike. Selánik. Amasya, Yozgat, Merzifon, Eskişehir (çifteler çiftiği), Malatya (Sultan suyu), Veziriye, Adana (Cukurova)'daki hayvan ocaklarında, at yetiştiricilik düzeltilmesi için sürekli çalışmalar yapılıyordu. Ancak, Osmanlı imparatorluğunun gerileme ve özellikle çöküş döneminde at yetiştiriciliği ve ırk düzenlenme çalışmaları öneminì tamamen yitirmiş, sürekli savaşlar nedeniyle ülke atçılığı adeta çökmüştür.
Yaşama sevincini, atıyla paylaşan, onunla mutlu olan ve hattâ onunla birlikte gömülen at, Türk'ün kalbinde, ağıtlarında ,edebiyatında. türkülerinde, atasözlerinde benzersiz bir yer almıştır. Osmanlıların genişleme döneminde, Giritlilerin bir sözü çok yaygındı: "Adaya önce Türk'ün atı, sonra kendisi ayak basacak." Gerçekten de öyle olmuştur. Aşık Paşa tarihinde, Osmanlı Padişahlarından Orhan Beyin, atlarını nalbanda kendisinin götürdüğü anlatılır. Bu hareket, Türklerde, en büyüğünden en küçüğüne kadar, ata gösterilen ilgi ve sevgiyi yansıtır. öyle ki, at sahiplerinden atlar için vergi alınmazdı.
Emrullah Efendi "'Memalik-i şahane"de, at vergisi asla vaz'edilmediği cihetle, bizde at vergisinden xxxxx mahal yoktur demektedir. Osmanlı Türk illerinde atlar, görevlerine göre şöyle adlandırılırdı: önemli haber götüren süvarilerin bindikleri dayanıklı "Ilgar atı", posta süvarilerinin bindiği "Menzil atı", akıncı ve süvarilerin bindikleri "Cenk atı", yarışlara katılanlara "Koşu atı", süvarilerin yedeklerinde bulundurdukları "Yedek atı", yük taşıyan "Semer atı", damızlık olarak yararlanılan "Aşı atı", törenlerde komutan ve subayların bindikleri "Alay atı", arabalar koşulanlara "Araba atı" ve avlarda kullanılanlara "Av atı." Osmanlılarda, eğer, murassa ve sorguçlu başlıklar, altın ve gümüş üzengiler, gemler, at koşum takımları, saray arabalarının koşum takımları birer sanat eseri idi.
Sultan Abdülaziz dönemi sonrasında ülkedeki at kalitesi değerini gittikçe yitirirken, tersine olarak at yarışları da daha düzenlilik kazanmıştır. Ancak, ilk düzenli at yarışları l9ncu yüzyılın son yılarında belirginleşir. Sultan Abdülaziz döneminde Kağıthane'de, "Kağıthane Yarışları" adı altında bir süre at yarışları düzenlenmiştir. Bunlar bir tür ilkel yarışçılık düzenlemeleri olmuştur. Zira pist gelişigüzel düzenlenmiş bir güzergah biçimindedir. Sonraki yıllarda ünlü mirasyedilerden Veli efendizade, bugün Veli efendi Tesislerinin bulunduğu yerde, birkaç arkadaşı ile birlikte sistemsiz olarak düz bir toprak üzerinde at yarışları yaptırdıkları görülür. Bu yarışlara ilgi duyanların sayısı 15-20 kadardı. öte yandan yine aynı yıllarda Manisa'da Bekir Ağa'nın bireysel çabalarıyla, düzensiz bazı yarışlar yapılmıştır.
Kaynak
Doğan Yıldız Türk spor tarihi İstanbul-1979
Okçuluk Tarihi Tarihin Derinliklerinde Ok ve Yay
Ok ve yayı elinize aldığınız an, zaman içinde neredeyse 20 bin yıl öncesine uzanan bir yolculuğa çıkıyorsunuz demektir. Ok ve yay, ilkel insan topluluklarının hayatta kalma mücadelesinde önemli bir rol üstlenmekteydi. Bazı araştırmacılar yayın ilk kez 15.000 yıl önce Afrika�da kullanıldığını düşünmektedirler. Bu süreyi 50.000 yıla kadar çıkaran yazarlar varsa da, genel kabul gören düşünce bunun çok abartılı olduğudur.
İslam geleneğine göre ok ve yay Cebrail tarafından Hz. Adem'e, ekinlerini kargalara karşı koruyabilmesi için getirilmiştir. Ancak bilimsel veriler, "İlk İnsan"ın daha ilkel silahlar kullanmış olduğunu ispatlamaktadır.
Yayın ilk kez nerede ve ne zaman kullanıldığını belirlemek güçtür, çünkü yayın ana malzemesi ağaçtır ve zamanın aşındırıcı etkisine karşı koyamamaktadır. Mağara duvarlarındaki resimler ipucu vermekten öteye geçmemektedir. Çünkü bu resimlerde arkası tüylerle donatılmış görülen okların, atlatl adı verilen bir tür mızrak fırlatıcısına ait dartlar olması olasılığı yüksektir. Avrupa�da arkeolojik buluntu olarak kayda geçmiş en eski yaylar 1930�da Almanya�nın kuzeyinde bulunmuş olan Stellmoor kalıntıları ve Danimarka�daki Holmegaards kalıntılarıdır. Bu iki buluntu, sırasıyla 10.000 ve 8.000 yıl öncesine tarihlenmektedir. Holmegaards�da bulunan tipte yaylar başka arkeolojik buluntularda da ele geçmiş, en genç kalıntılar 4.800 yıl öncesine tarihlendirilmiştir. Her iki yay da Taş Devri�ne ait silahlardır.
Zaman içinde yay, önemli bir savaş aracı haline gelmiştir. Ateşli silahlar yayın tahtını sarsana kadar av için de etkili ve aranan silah olma özelliğini korumuştur.
Okçuluğun Spor Dalı Olarak Gelişmesi
Ateşli silahların gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla yay hem Doğuda hem Batıda savaş alanlarından silinmiş, ancak okçuluk zor ve eğlenceli bir spor dalı olarak varlığını korumuş, günümüze kadar çeşitli kollardan gelişimini sürdürmüştür.
Okçuluğun Batıda bir spor dalına dönüşmesi, başlangıcı 16. yüzyıla dayanan bir süreçtir. İngiliz kralı VIII. Henry okçuluğun bir spor dalı olarak gelişmesi için girişimde bulunmuş, ilk okçuluk derneği, �Guild of St. George�, 1537�de, kralın emriyle kurulmuştur. Okçuluk ile ilgili bilginin korunması ve Ingilizler arasında okçuluğa ilginin arttırılması amacıyla, 1545�de Roger Ascham tarafından Toxophillus adlı kitap yayınlanmıştır. 1600�ler boyunca okçuluk dernekleri kurulmuş ve düzenledikleri turnuvalar ile okçuluk bir müsabaka sporu haline getirilmiştir.
Kuzey Amerika�da ise ilk göçmenlerin gelmesi ile, Eski Dünya�nın yay yapımı ve okçuluk ile ilgili bilgileri de bu yeni kıtaya taşınmıştır. Kısa zamanda hedef okçuluğu bu kıtada da sevilen bir uygulama haline gelmeye başlamış, 1828�de �United Bowmen of Philedelphia� adıyla ilk okçuluk derneği kurulmuştur. Amerikan İç Savaşından sonra eski Konfederasyon askerlerinin ateşli silah bulundurmaları yasaklanınca, yay bir av silahı olarak ön plana çıkmıştır. Maurice Thompson�ın �The Witchery of Archery� (Okçuluğun Büyüsü) adlı kitabı yazmasını takiben, okçuluğa olan ilgi ülkede hızla büyümüş, 1879�da National Archery Association (Milli Okçuluk Birliği) kurulmuş ve müsabakalar düzenlemeye başlamıştır. �Field Archery� (�saha okçuluğu�) denilen ve avlanma koşullarını simule eden bir tür hedef okçuluğunun ortaya çıkması ve yay ile avlanmanın giderek yaygınlaşmasıyla, 1939�da National Field Archery Association (Milli Saha Okçuluğu Birliği) kurulmuştur
1904'ten itibaren Olimpiyat Oyunlarında bayanlar müsabakaları da eklendi. Fotoğraf, 1908'deki karşılaşmalarda çekilmiştir.
Okçuluk Olimpiyatlara resmi olarak ilk kez 1900 Paris Olimpiyat Oyunları ile girmiştir. Bunu takiben 1904 St. Louis ve 1908 İngiltere Olimpiyatlarında yer alan okçuluk, 1920�de Belçika�da düzenlenen Olimpiyatlara kadar bir daha görülmemiştir. Bundan sonraki 52 yıl boyunca, ikinci bir ortadan kayboluş yaşanmıştır.
Müsabakaya yönelik okçuluğu bir düzene oturtabilmek için, Polonyalı okçular 1930�larda uluslararası bir oluşum meydana getirmenin peşine düşmüşler, bu uğraşların sonunda Federation Internationale de Tir A L�Arc (Uluslararası Ok ve yay Federasyonu), bilinen kısaltmasıyla FITA kurulmuştur. FITA evrensel kurallar tespit etmiş ve Olimpiyat Oyunları dahil olmak üzere bir çok spor organizasyonunda yer alacak okçuluk disiplinleri geliştirmiştir. Okçuluk, 1972�de tekrar Olimpiyat Oyunlarına dahil olmuştur.
Ok ve yay tasarım ve imalatında, kullanılan materyaldeki ve onu işleyen teknolojideki gelişmeler sonucunda, yayın atış hassasiyeti hatırı sayılır derecede artmıştır. Bu da, okçuluğa duyulan ilginin artmasına sebep olmuştur. Ancak bu gelişmeler, okçuluğun modern materyal ve teknolojiye bağımlı hale gelmesine sebep olmuştur. Yine de, primitif malzemeye dayalı geleneksel okçuluk uygulamaları sınırlı bir kitle tarafından sürdürülmüştür. Japonya, Kore, Moğolistan gibi ülkeler kültürlerinin birer parçası olan geleneksel okçuluk stillerini ve ilgili malzemenin yapılmasına yönelik bilgiyi korurlarken, �geleneksel� okçuluğun önemli bir ayağı da, ABD�nde ortaya çıkmıştır ve bütün dünyada hızla sempatizan bulmaktadır.
Türk geleneksel okçuluğu ise maalesef tarihe karışmıştır ve bu konu ile ilgili bilginin korunması için acil entellektüel yardım ve çaba gerekmektedir. Konu tamamen öksüz ve yetim bırakılmamışsa da, yapılan araştırma ve yayın çok azdır. Yeni nesillerin konuya ilgisi azdır, ilgisi olanlar da maalesef yeterli bilgiye sahip değildir. Günümüzde, yurdumuzda uygulanan okçuluk da stil, malzeme ve bilgi açısından tamamen Batılıdır.
Türk spor tarihinde engin, Türk spor geleneğinde zengin bir yere sahip olan güreş sporu, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Bütün sporların prototiplerinde olduğu gibi, güreşte eski devirlerde savaşa hazırlık amacıyla yapılmaktaydı. Eski Türklerde de bu amaç var olmakla birlikte özel ve genel toylarda (şenlikler/ merasimler), yuğ (yas) merasimlerinde, pazar ve panayır yerlerinde, yaylada konup göçüşlerde ve her türlü buluşma ve kaynaşma yerlerinde yapılmıştır.
Diğer bir bakışla güreş, Türkler de siyasi ve askeri, dini, sosyal ve kültürel bir çok fonksiyonların yerine getirilmesinde en önemli aksiyonlardan biri olmuştur. Ayrıca, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapı ve yaşayışında ayrılmaz bir parçası görünümünü almıştır. Dolayısıyla sosyal bütünleşmeye ve sosyalleşme sürecine de büyük katkılar sağlamıştır. Böylece eski medeniyetlerin hemen hepsinde görülen güreş sporu, hiçbir zaman Türklerde ki kadar çok yönlü fonksiyonları icra etmemiştir (Balgambayev,1981).
IXX. asrın ortalarından itibaren çağın değişmesine ve gelişmesine paralel olarak, Türk Güreşi de bünyesinde bulundurduğu bu çok yönlü fonksiyonların bir çoğunu, belki de tamamına yakınını kaybetmiştir.
Ancak, spora olan ilgi bütün dünyada gün geçtikçe daha da artmıştır. Milli düzeyden milletlerarası düzeye çıkan ve uluslar arası spor halkasına eklenen branş sayısı her gün biraz daha artmıştır. Bunun en bariz örneği; İlk modern olimpiyatta (1886) yapılan spor branşları ile son olimpiyatta (2000) yapılan spor branşları sayılarında ki artışla görülebilmektedir. Olimpiyatlara katılan ulus sayısı da buna paralel olarak artmıştır.
Fakat, milli düzeyden milletlerarası düzeylere çıkan sporlarda daha ziyade gelişmiş ülkelerin ağırlıkları görülmektedir. Bu durum sporun milletlerarası kültürel temaslarının yanı sıra, milletlerin birbirlerine siyasi ve kültürel propaganda yaptıklarını da göstermektedir. Milletlerarası spor halkasına yeni bir spor ekleyen uluslardan daha fazla, geçmişte bünyesinde bir çok sporu barındıran Türkler, bırakın bu sporları milletlerarası spor halkasına eklemeyi; milli kültür halkası için de bile yeterince barındıramamışlardır.
Zamanla bir takım gelenekler ortadan kalkmış veya orijinalliğini yitirmiştir. Bu durum telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açmıştır. Türk kültür hayatında büyük öneme haiz olan geleneksel güreşlerde, bu durumdan kendisine düşen payı almıştır. Kahramanmaraş yöresinde yakın tarihe kadar çok yaygın olan Şalvar Güreşi vardı ki, bu güreş her bakımdan günümüz minder güreşi ( özellikle serbest güreş) için çok önemli bir altyapı potansiyeliydi. Fakat, senede bir kez çok zorluklar altında ancak yapılabilmektedir.
Yine Geleneksel Spor Dalları Federasyonu’na (GSDF) bağlı olarak Gaziantep ve Hatay yörelerinde yapılan Aba Güreşleri bulunmaktadır. Günümüzde az da olsa hala yapılmakta olan bu güreşlerden özellikle Hatay yöresinde yapılanı; günümüz Orta ve Kuzey Asya ile Kafkasya da hala çok yaygın olarak yapılan ( Abbotov, 1991; Bektenov ve Musim, 1978) aba güreşleriyle her bakımdan aynilik ve orijinallik taşımaktadır. Bu güreşlerin çok önemli bir yanı da, eski Türk geleneğinde olduğu gibi hala Orta ve özellikle Kuzey Asya Türk halklarının bayanlarının da yapmış olmalarıdır. Hatay usulü aba güreşlerinin diğer bir önemli yanı da, minder güreşiyle teknik ve fizyolojik açıdan benzer oluşudur. Bu bağlamda aba güreşi; hem alt yapı ve potansiyel açıdan hem de Türk bayan güreşini kalkındırmak bakımından önem arz ettiği görülebilmektedir.
Güreş Federasyonu (TGF)’na bağlı olarak organize olan Karakucak ve yağlı Güreşlerde bulunmaktadır. Bunlardan karakucak güreşleri eskisi kadar yoğun yapılmamakla birlikte; eskiden beri serbest güreşin bölgesel potansiyelliği ve başarı grafiği ile paralel bir seyir izlediği bilinmektedir. Bu durum, karakucak güreşlerinin nazari-dikkate alınmasını gerektirmektedir.
Yağlı Güreş
yukarıda adı geçen aba, şalvar ve karakucak güreşleri kadar geleneksel Türk unsurlarını, rituel sujeleri vs. bütün proto özellikleri üzerinde taşımamaktadır. Aynı zamanda minder güreşlerine de bir alt yapı görünümünde değildir. Çünkü yağlı güreş fizyolojik açıdan minder güreşleriyle farklılık göstermektedir. Ancak, yağlı güreşin günümüzde dahi bazı bölgelerde birinci lig futbol derbi maçları kadar bir sektörü bulunmaktadır. Bu açıdan göz ardı edilmemesi kanaati hasıl olmaktadır.
Minder güreşi (serbest ve Greko-Romen), Türkiye ye ilk geldiği yıllarda klasik (geleneksel) güreşlerin gölgesinde kalsa da, kısa sürede kendisini toparlamıştır. 1970’li yıllara kadar ülkenin en popüler ve sektörel bir sporu olan güreş, ondan sonraki yıllarda bu popülaritesini yavaş-yavaş yitirmiştir. Günümüzde çok şeyde olduğu gibi sporun popülaritesi de kitle iletişim araçlarına bağlıdır. Medya diye tabir edilen bu araçların Türk güreşine yeterli düzeyde yer vermediği açıktır. Buna sebep olarak Türk güreş camiası veya FILA gösterilebilir.
Ancak, şöyle bir geriye dönüp bakıldığında; Türkiye’yi yurt dışında en iyi temsil etmiş branşın güreş sporu olduğu açıkça görülecektir. Dünyanın en büyük organizasyonu olan Olimpiyat oyunlarında şimdiye kadar Türkiye’nin aldığı toplam altın madalya sayısı 33’dür. Bunun 27’si güreşten gelmiştir. Dünya ve Avrupa Şampiyonalarında güreşin getirdiği altın madalya sayısı ise, yaklaşık bunun altı katıdır. Güreş camiasının bütün sporlara çok iyi gözle baktığı; güreşçilerin komple sporcu oluşlarıyla da ortadadır. Fakat, uluslararası düzeyde Türkiye ye hiç şampiyonluk yaşatmamış branşları saatlerce, günlerce, aylarca ve hatta yıllarca medyadan seyrederken; bu denli başarı kazandırmış güreşi, hiç denecek kadar az görmek veya hiç görememek; hem Türk güreş severleri üzmekte hem de Türk güreşinin bu ilgisizliği hakketmediği kanaati hasıl olmaktadır.
Bazı yabancı uzmanların güreşe en yetenekli ve istekli insanların başında Türklerin geldiğini hem teoride (Sımakov,1984) hem de pratikte (Sapunov, 2001) belirtmektedirler. Türkiye de güreş sporunu yapacak çağda insanların çokluğu ve bu spora istekli pilot bölgelerin sıklığı herkes tarafından bilinmektedir. Bura da yetkili ve ilgililere, Türk güreşini dünyada hak ettiği yere getirebilmek için, maddi manevi imkanları en iyi şekilde değerlendirmek kalmaktadır. Elbette ki bu işte kolay değildir. Güreş alanıyla ilgili akademisyen ya da uzman kişilerin samimi veya özverili olmalarının da yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Part-Time çalışmalarla Türk güreşinin bir yerlere gelemeyeceği özellikle son beş yılda yeterince anlaşılmıştır. Bütün olumsuzlukları olumlu yöne çevirmek; mevcut potansiyelleri en verimli veya başarılı hale getirmek; aynı zamanda profesyonellik gerektirdiği açıktır. Alanında uzmanlaşmış kişi veya akademisyenlerin zamanlarının tamamını veya bir çoğunu Türk güreşine ayırmalarının gerekli olduğu anlaşılmaktadır.
Kılıç sporları
Süvari bir ulus olan Türklerde kılıcın her kişinin yanında taşıdığı bir araç olması çok doğaldır.Türkler at ve kılıçla tarih boyunca çağlar açmışlar,çağlar kapamışlardır.Kılıç Türklerde kutsal kabul edilmiştir.Demir ve onu eriten ateşin büyük bir ruhsal yönü olduğu kabul edilirdi.Demire büyük saygı gösteren Türkler bu nedenle kılıca da saygı göstermişler,yeminlerini kılıç üzerinde yapmışlardır.
İyi kılıç yapımı demiri bulan Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir.Kamaların namlu denilen madeni bölümü daha da uzunlaştırılan Türk kılıçları dövme demirden ve ağırlıkları uç tarafa toplanacak biçimde yapılırdı.Her bozuluş yada kırılışta yeniden dövülerek kılıç biçimi veriliyordu.Türkler,kılıcın yapımında ve kullanımında de üstün yetenek göstermiş,kılıcın kullanım tekniğinde de büyük aşama yapmışlardır.Özel formüllerle yapılan kılıçlar yetenekli bileklerde büyük işler başarmışlardır.Tek vuruşta bir deve yavrusunu ikiye biçen bilek,yine tek vuruşta bir atlası ikiye bölüyor,kat kat yapılmış keçeyi doğruyordu.
Kılıcı saldırı aracı olarak kullanan Türkler kılı kesecek kadar hünerli idi ve savunma aracı olarak kalkanı da ona eş değer özellikte kullanıyordu.Avrupa kılıçları düz ve iki tarafı da keskin olarak yapılıyordu.Türk kılıçlarının ise bir tarafı keskin ve kıvrıktır.Mezarlarına atları ve kılıçları ile gömülmelerini isteyen Türklerin kazılarla sağlanan bulgularında bu tarihsel yönlerini yansıtan bir çok belge ele geçmiştir.
M.Ö. 23-24. Yüzyıl öncesine varan doğu Hun Türklerinin silahlarına ait Çin kaynaklarında geniş açıklamalar vardır.Bir bölümde şöyle denilmektedir:”Onların hepsi zırhlı süvarilerdi.Uzağa mahsus silahları yay ve oktu,Kısa silahları ise keskin kılıçlar ve mızraktı.
Tarihçi lofyor.”Türkler(kılıç,acemilik ve dikkatsizlikte bir toprak çanak gibi kırılır)der.kılıç onu kullananın bileğin kuvvet ve yeteneği ile üstünlük kazanır.İşte bu bilek Türklerde vardır” demektedir.
Ayrıca tarihi belgelerde Alparslan’ın yönettiği ani saldırılarda her Türk askerinin biri elinde,biri belinde,biride ağzında olmak üzere üç kılıcı olduğu belirtilir.Savaş dışında ise kılıç bir egemenlik sembolü olarak kullanılıyordu.
Kılıç;kabza,korkuluk ve namlu diye adlandırılan üç bölümden oluşmaktadır.
Kabza: Ağaç,boynuz,kemik yada madeni maddelerden yapılırdı.kabzanın süslü olmasına her dönemde ayrı bir özen gösterilirdi.
Korkuluk: Kılıcı kullanan kişinin elini bir darbeye karşı koruyan bölümdür.
Namlu ise: Kılıcın madeni bölümüdür.Türk kılıçlarının namluları eğridir.Eğri namlular darbede daha büyük yara açtıkları için delici kılıçlardan daha öldürücüdür.Bazı kılıçlarda iki yanları keskin,ucu sivri,düz yada yuvarlak olan namlu türleri de vardır.Namlunun keskin kenarına kılıç ağzı yada kılıç yalmağı denir.Kılıçlar kullanılmadıkları zaman “kın” denilen bir kılıfta korunur ve taşınır.Kın önceden madenden yada tahtadan yapılırdı.Kının üst tarafında bele bağlanmasını sağlayacak olan bölüm vardır.
Eski Türklerde kılıç yapımı ustalığı yanı sıra,kılıç üzerine ve kınına yapılan işlemecilikte büyük bir sanata dönüşmüştür.Kılıçların kınları ilk dönemlerden beri hayvan,bitki türündeki motiflere göre süslenirdi.Kılıçların üzerine de özellikle kabza bölümlerine;kaç yılında,hangi amaçla,kimin tarafından yapıldığı kazınarak işlenirdi.İslam dininin kabulünden sonra kılıçlar üzerine ayet,hadis ya da bazı mısralar işlemekte bir gelenek olarak benimsenmiştir.
11.Yüzyılda yazılan Kaşgarlı Mahmud un eserinde; demir maddesinde şu açıklamalar vardır; Kırgızlar Yabanku,Kıpçaklar ve öteki Türk boyları yemin edecekleri zaman demirden yapılmış kılıcı kınından çıkarırlar önlerine enine koyar “Bu kök girsin,kızıl çıksın” diyerek yemin ederlerdi.Bunun anlamı sözümde durmasam bu kılıç temiz girsin vücudumdan kanlı çıksın biçiminde idi.Bu suretle ”Demir intikamını alsın” demekti.
Eski Türklerde daha 5-6 yaşındaki çocuklar ellerine verilen tahtadan yapılmış kılıçlarla bu uğraşa hazırlanırdı.Daha sonra iki çocuk bu tahta kılıçlarla birbirlerinin karşısında beceri edinirlerdi.Eski kaynaklara göre Türkler eğri ve tek yüzlü bir savaş aracı olarak kullandıkları kılıçları ile ilgili düzenlenen oyunlara büyük önem verirlerdi.Kılıçla ilgili becerilerini artırmak,sergileyebilmek için sık,sık gösteri düzenlenirdi.Bu kılıç oyunları yıl dönümlerinde ve büyük törenlerde yakılan ateşin çevresinde,müzik eşliğinde ritmik hareketlerle yapılırdı.Bu oyunlar ve benzeri akrobatik hareketlerin Türk efsanelerinde, destanlarında geçmesi bunların tarihin derinliklerinden indiğini anlatır.
Kılıç-kalkan oyunu bir dini inançtan oluşmuştur.Bu gösteri ilkbaharda yeniden ateş yakmak amacı ile yeni yılın başında yapılırdı.Bundan yeni yılın ürünü için bir sonuç çıkarılırdı.
İki düşman kabile arasındaki iddialı gösterilerde öldürme koşulu vardı.Düğün ve bayram gibi özel günlerdeki gösterilerde ise oyuncular birbirlerini yaralamaktan kaçınırlardı.Ancak oyunun aşırı heyecan ile yinede ölenler olabilirdi.
Türkler çok iyi kullandıkları kılıçlarına kutsal bir değer kazandırmışlardır.Eski Türklerde olduğu gibi Osmanlı Türkleri de yeminlerini kılıç üzerine ederlerdi.Fatih Sultan Mehmet Bosna’daki Latin kilisesine tanıdığı ayrıcalığı doğrulamak için ”Kuşandığım kılıç hakkı için” diyerek güvence vermiştir.Yavuz Sultan Selim de Venediklilere ticaret ile ilgili olarak verdiği izni;”Kılıcım hakkı için” diyerek garanti etmiştir.
Kılıç yapımı için 3-5 kg ağırlığındaki kılıç yumurtası 5-8 cm çapında ve 8-12 cm yüksekliğinde oval biçimdeki bir çelik külçe dövülerek yapılırdı.Sonradan değişik formüllerle kılıca su verilirdi.Kılıca su verme işlemi başlı başına bir sanattı.Kılıç ustaları kendilerine özgü değişik su verme formülleri bulmuşlar ve bunları birbirlerinden büyük değer olarak gizlemişlerdir.Bu türde yapılan Türk kılıçları havaya atılan yaş pamuktan bir yumağı kolayca ikiye biçerdi.
Kaynak
Doğan Yıldız Türk spor tarihi İstanbul-1979
Cirit, bir diğer deyimle Çavgan, Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir ata oyunudur. Türkler, Orta Asya'dan Anadolu'ya bu atlı oyunu da dolu dizgin beraberlerinde getirmişlerdir. Türkler için at, mukaddes ve vazgeçilmez bir unsurdur. At sırtında doğar, at sırtında büyür, at sırtında savaşır, at sırtında ölürlerdi. At sütü kımız Türklerin yegâne içkisi idi. Cirit Oyunu, Türklerin en büyük tören ve sportif oyunu idi. Daha sonra 16. yüzyılda Osmanlı Türkleri tarafından bir Savaş Oyunu olarak kabul edildi. 19. yüzyılda bütün Osmanlı ülkesi ve saraylarının en büyük gösteri sporu ve oyunu oldu. Cirit, aynı zaman tehlikeli bir oyun olduğundan 1826 yılında II. Mahmut tarafından yasak edildi. Fakat daha sonra yine Osmanlı Ülkesi'nin başta gelen meydan ve savaş oyunu olarak her tarafa yayıldı.
Cirit Oyunu, daha 40-50 yıl öncesine değin Anadolu'da yaygın bir oyun olduğu halde son yıllarda sadece Balıkesir, Söğüt, Konya, Kars, Erzurum ve Bayburt yörelerinde yaşamaya devam etti. 20-25 yıldan beri Konya ve Balıkesir'de tarihe karıştı.
Buna rağmen halen Anadolu'nun hemen her köşesinde düğünlerde ve bayramlarda köy delikanlıları ve kasaba halkı Cirit Oyunu'nu oynamaktadır. Büyük şehirlerimize karşı köy ve kasabalarımızda yaşamaktadır. Sinop köylerinden Gaziantep'e, Bursa'dan Antalya'ya kadar Doğu, Batı, Güney ve Kuzey Anadolu'da köylerimizin güreşle beraber başlıca yiğitlik ve savaş oyununu teşkil etmektedir. Halkın ilgisini çekmek için cirit meydanında davullar ve zurnalar çalınır. Ayrıca Yurtdışı İran, Afganistan ve Türkistan Türkleri ile Türklerle meskûn diğer Asya yörelerinde de hâlâ canlılığını ve geleneğini sürdürmektedir.
Her yıl Ertuğrul Gazi Törenleri dolayısıyla eylül aylarının ikinci Pazar günleri Söğüt'te, çeşitli şenlikler vesilesiyle de Erzurum, Kars ve Bayburt dolaylarında oynanmaktadır.
1972 yılı eylül ayında Konya Turizm Derneği'nin teşebbüsüyle Konya'da bir Cirit Oyunları Şenliği düzenlenmiş, bu şenliğe Erzurum ve Bayburt Cirit Takımları katılmış ve büyük başarı sağlanmıştır. Cirit Oyunu Konya'da yeniden geleneksel olarak canlandırılmaya çalışılmaktadır.
Cirit Oyunu'nda iki takım bulunur. Bu takımlar 70 ilâ 120 metre genişliğindeki bir alanda karşılıklı olarak alanın en gerisinde 6'şar, 8'er veya 12'şer kişi olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel giyimleriyle atlarına biner. Sağ ellerine atacakları ilk ciriti, diğer ellerine de yedek ve yetecek miktarda cirit alırlar. İki tarafın birinden bir atlı öne fırlar, karşı dizinin önüne 30-40 metre kadar yaklaşır. Karşı tarafın oyuncularından birisinin adını seslenerek meydana davet eder. Sağ elindeki ciriti ona doğru savurur, sonra geri döner, atını kendi dizisine doğru mahmuzlar. Karşı tarafın davet edilen oyuncusu hızla onu takip eder, elindeki ciriti geri dönüp kaçan karşı taraf elemanına fırlatır. Bu kez ilk oyuncunun çıktığı sıradan diğer bir ciritçi onu karşılar. İkinci diziden çıkan, sırasındaki yerini almak için süratle yerine dönmeye çalışır. Bu defa rakibi onu kovalar ve ciritini atar.
Oyun böylece sürer. Cirit isabet ettiren ciritçi takımına bir sayı kazandırır. Eğer ciritçi attığı çavganı rakibine değil de ata isabet ettirmişse bir sayı kaybeder.
Ciritçi karşı taraf oyuncusundan kendisini sakınmak için çeşitli hareketler yapar, atın sağına soluna, karnının altına, boynuna ağar. Bazı ciritçiler rakibi kaçıp dizisine ulaşana kadar üç-dört cirit savurarak isabet ettirmek suretiyle sayı toplar. Bu arada başına, gözüne, kulağına cirit isabet eden bazı oyuncuların yaralandığı olur. Bu türlü isabetler neticesinde ölenlerin olduğu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanında ölmüş sayılır, yakınları şikâyetçi ve dâvacı olmaz. Babaları ölen çocuklarıyla öğünürler.
Öte yandan cirit oyununda ölüm olmaması için, daha evvelleri hurma ve meşe ağacından 70-100 santim uzunluğunda, 2-3 cm. kutrunda yapılan ciritler, daha sonraları kavak ağacından yapılmaya başlanmıştır. Sopaların uçları silindir şeklinde kesilerek yuvarlatılır. Kabukları yontulur. Bu isabet halinde bir yara açılmasını ve ölüm tehlikesini yok etmek için alınan bir tedbirdir.
Seyredenler ciritçileri ve atları teşvik için çeşitli şekilde bağırır, onları heyecana getirirler.
Ciritçiler arasında birbirine hasım olanlar varsa, bunların karşı tarafta yer almamasına dikkat edilir, aynı dizi içine dahil edilirler. Gençler büyüklerinin bu görüşüne boyun eğer. Büyükler de bu töreye uyarlar. Eski ciritçilerden bir kurul, oyunun sonucunu ilân eder.
Cirit sona erince, cirit oyununu düzenleyenler başarılı olanlara ödüller, ziyafetler verir.
Cirit Oyunu Alpaslan'la beraber Anadolu'ya girmiş daha sonra Avrupa'ya ve Arabistan ülkelerine sıçramıştır. 17. yüzyılda Fransa'da, Almanya'da ve diğer ülkelerde de Cirit Oyunu yayılmıştır.
Konya Turizm Derneği'nin 1972 eylülünde düzenlediği Cirit Oyunları Şenliği dikkatleri tekrar bu ulusal sportif savaş oyunumuzun üstüne çekmiş bulunmaktadır. Bütün Yurt'da ilgi görmesi ve canlanması bu tür oyunlarımız için bir kazanç olacaktır.
CİRİT OYUNUNDA KULLANILAN TERİMLER
Değnek; Diğnek, Deynek: Çeşitli yörelerde cirit oyununa verilen ad.
Cirit Havası: Cirit oynanırken davul ve zurna ile özel ritmlerde çalınan ezgilerin tümü ya da bir tanesi.
At Oyunu: Ciritin Tunceli ve Muş yöresindeki adı.
At Oynatma Havası: Tunceli ve Muş yörelerinde ciritten önce at oynatma için özel ritmlerde çalınan ezgi ve ritmlere verilen ad.
Rahvan: Atın iki ayakla koşar gibi aynı yanda bulunan ayaklarını aynı anda atarak yaptığı, biniciyi sarsmayan bir yürüyüş şeklidir.
Rahvan At: Biniciyi sarsmadan yürüyen at.
Tırısa Kalkmak: Atın çaprazlama ayak atarak hızlı ve sarsıntılı yürüyüşüne denir.
Dörtnal: Atın en hızlı koşuşu.
Hücum Dörtnal: Atın en hızlı koşuşunun daha ilerisinde bir süratle hedefe at sürme.
Adeta: Atın düz yürüyüşü.
Aheste: Atın ağır ağır, arka kalçalara yüklenerek yürüyüşü.
At Başı: İki atın bir hizada oluşu.
At Cambazı: Ciritte at üzerinde beceri ve hüner gösteren binici.
At Oynatmak: Ciritte hüner göstermek.
Sipahi, Sipah, İspahi: Eskiden Yeniçeriler zamanında bir sınıf atlı askere denirdi. Fakat iyi at binen kişilere de at oyunlarında becerisi olan oyunculara da çeşitli yörelerde bu adlar kullanılmaktadır.
Seymen Olmak: Ulusal giysilerin yöreye ait olanlarının düğün nedeni ile Ankara dolaylarında giyilmesine denir.
Osmanlı: Atlı, suvari, anlamında kullanılmaktadır.
Menzil: Ciritte at üzerinde sıra biçiminde duranlara verilen ad.
Alan: Cirit meydanına verilen ad. Cirit oynanan yer.
Şehit: Ciritte isabet alıp ölenlere verilen ad.
Acemi: Savurduğu ciriti ata değen oyuncuya denir.
Cirit Oyunu (8.8 Mb)
Cirit Oyunundan Görüntüler
Atçılık-Binicilik
Günümüzde de olduğu gibi,ulusal ve Türk Tarihinin her döneminde “At Murattır” sözcüklerine bağlı kalınarak,her Türk ata karşı sevgi,güven,ilgi duymuş ve onu kendisinden bir parça kabul etmiş,ona kutsallık tanımış,saygınlık kazandırmış,sanatında,edebiyatında,müziğinde eşsiz bir yer vermiştir.
Nazmi Sevgen;”Türklerde at ve atçılık” adlı kitabında 1937 yılında Ankara da toplanan tarih kurultayında Avusturya lı tarih bilimcisi Hoopers atın ilk evcilleştirme hareketinin İç Asya da Türkler tarafından yapıldığını, Macar tarihçisi Allfoldin de,bu konudaki ilklerin Altay Türklerine ait olduğunu öne sürmüştür.Alman tarih bilimcisi Portriatz ise “Eski çağlarda at” adlı eserinde atın M.Ö.6000 dolaylarında Türkler tarafından evcilleştirildiğini iddia etmiş ve iddiası için bazı bulguları kesin kanıt göstermiştir.
Yaklaşık olarak M.Ö.4000 yılları dolaylarında Türkler tarafından bir çekim hayvanı olarak arabalara koşulan at,askeri amaçlarla savaş sınıfı oluşmasına sonuç olarak ta Asya’nın ve öteki kıtaların tarihi ve siyasal yaşamının oluşum ve değişiminde etkinlik kazanmıştır.Türkler onunla uzaklıkları enmişler,derisinden giysi ve ayakkabı yapmışlar,lezzetli buldukları tayının etini yemişler,kısrakların sütünden mayalanma ile sağlanan “Kımız” adı verilen ve keyiflendirici içkiyi yapmışlardır.Ayrıca yele ve kuyruklarını da değerlendirmişlerdir.kemiğinden kaymak için araç,kıllarından ağ,gözleri güneş ışığından koruyan bir tür gözlük örmüşlerdir.
Eski Türklerde at kültürü ile ilgili çeşitli bulgular bir belge olarak,bu gün çeşitli ülkelerin müzelerine değer katmaktadır.Yenisey yörelerinde eski Türkler tarafından,kayalar üzerine yapılmış at resimleri ve çok eski dönemlere ait,Türk mezarından çıkan eşyaların üzerinde süsleme sanatı olarak at figürleri kullanıldığı görülmektedir.Eski Türk destanlarında ve efsanelerinde at baş tacı dır,ayrı bir yeri vardır.Oğuz destanı atla başlar.Dede Korkut ta ,Bamsı Beyrek öyküsünde atla kardeşleşmiştir.
Eski Türklerin ilkel atları yakalayabilmek için Türlü yöntemler kullandıkları,kitabelerde yazılıdır.Karluk han buzullar içinden ünlü bir atı alıp çıkardığı için ad almıştır.Eski Türklerdeki ”Türk atsız,kuş kanatsız” sözü çok şey anlatır.
Tüm tarihi kaynaklar,atın vatanı olarak orta Asya bölgesini göstermektedir.Kırgız stepleri ile Gobi havalisinin atın vatanı olduğu konusunda görüş ve kanıt birliği vardır.Eski Türklerin “Yılkı” adını verdikleri at sürülerinin,ırk ve evcilleştirilmeleri ile ilgili bilgiler çok geniştir.
Atsız Türkler sosyal yaşamda hor görülürdü,fakirlik nedeni ile ata sahip olamayanlar çalmak zorunda idi.Eski Türkler sadece at çalmayı olağan saymışlardır.Zira bu bir beceri olarak kabul ediliyor ve atını çaldıran kişi için bu hareket onur kırıcı olarak değerlendiriliyordu bu nedenle kabileler arasında sık sık çatışma çıkıyordu.
Çalınan atları belirlemek amacıyla atları özel damgalama yöntemleri uygulanıyordu.Damga yerine bazı kabileler atın kulaklarına özel işaretler işlemeyi yeğlerlerdi.kabile sembolleri olarak benimsenen biçimler mezar taşlarında da görülür.
Eski Türklerde at yarışları ile eş seçiminde de kullanılıyordu.
Bu yarışlar iki türlü oluyordu birisinde atlı kızlar bir grup halinde yarışa başlıyorlar ve arkalarından atlarını grup halinde koşturan erkekler içlerinden birini yakalayıp atlarının terkilerine alıyorlardı.Daha sonra eş olarak seçtikleri bu kızlarla evleniyorlardı.
Diğer türlü ise eğer kızın isteyeni çok olursa yarışa kız tek başına başlıyor,daha sonra ardından atlarını koşturan erkek grubundan kim kızı yakalarsa o evlenme hakkını elde ediyordu.
Eski Türklerde görülen atla bütünleşme", Osmanlı Türklerinde de sürmüştür. At, Osmanlı,Türklerinde onur, saygı ve sevgi unsuru olarak kabul edilen bir yoldaş olmuştur. Bunlarla başarıdan başarıya koşmuşlar; üç kıta üzerinde egemenliklerini sürdürmüşlerdir.
Anadolu Selçuklularında 100 bin süvariden oluşan bir ordu bulunuyordu. Osmanlı imparatorluğunda ise, 16.yüzyılda bu sayı 250 bine yaklaştı. Edirne, Filike. Selánik. Amasya, Yozgat, Merzifon, Eskişehir (çifteler çiftiği), Malatya (Sultan suyu), Veziriye, Adana (Cukurova)'daki hayvan ocaklarında, at yetiştiricilik düzeltilmesi için sürekli çalışmalar yapılıyordu. Ancak, Osmanlı imparatorluğunun gerileme ve özellikle çöküş döneminde at yetiştiriciliği ve ırk düzenlenme çalışmaları öneminì tamamen yitirmiş, sürekli savaşlar nedeniyle ülke atçılığı adeta çökmüştür.
Yaşama sevincini, atıyla paylaşan, onunla mutlu olan ve hattâ onunla birlikte gömülen at, Türk'ün kalbinde, ağıtlarında ,edebiyatında. türkülerinde, atasözlerinde benzersiz bir yer almıştır. Osmanlıların genişleme döneminde, Giritlilerin bir sözü çok yaygındı: "Adaya önce Türk'ün atı, sonra kendisi ayak basacak." Gerçekten de öyle olmuştur. Aşık Paşa tarihinde, Osmanlı Padişahlarından Orhan Beyin, atlarını nalbanda kendisinin götürdüğü anlatılır. Bu hareket, Türklerde, en büyüğünden en küçüğüne kadar, ata gösterilen ilgi ve sevgiyi yansıtır. öyle ki, at sahiplerinden atlar için vergi alınmazdı.
Emrullah Efendi "'Memalik-i şahane"de, at vergisi asla vaz'edilmediği cihetle, bizde at vergisinden xxxxx mahal yoktur demektedir. Osmanlı Türk illerinde atlar, görevlerine göre şöyle adlandırılırdı: önemli haber götüren süvarilerin bindikleri dayanıklı "Ilgar atı", posta süvarilerinin bindiği "Menzil atı", akıncı ve süvarilerin bindikleri "Cenk atı", yarışlara katılanlara "Koşu atı", süvarilerin yedeklerinde bulundurdukları "Yedek atı", yük taşıyan "Semer atı", damızlık olarak yararlanılan "Aşı atı", törenlerde komutan ve subayların bindikleri "Alay atı", arabalar koşulanlara "Araba atı" ve avlarda kullanılanlara "Av atı." Osmanlılarda, eğer, murassa ve sorguçlu başlıklar, altın ve gümüş üzengiler, gemler, at koşum takımları, saray arabalarının koşum takımları birer sanat eseri idi.
Sultan Abdülaziz dönemi sonrasında ülkedeki at kalitesi değerini gittikçe yitirirken, tersine olarak at yarışları da daha düzenlilik kazanmıştır. Ancak, ilk düzenli at yarışları l9ncu yüzyılın son yılarında belirginleşir. Sultan Abdülaziz döneminde Kağıthane'de, "Kağıthane Yarışları" adı altında bir süre at yarışları düzenlenmiştir. Bunlar bir tür ilkel yarışçılık düzenlemeleri olmuştur. Zira pist gelişigüzel düzenlenmiş bir güzergah biçimindedir. Sonraki yıllarda ünlü mirasyedilerden Veli efendizade, bugün Veli efendi Tesislerinin bulunduğu yerde, birkaç arkadaşı ile birlikte sistemsiz olarak düz bir toprak üzerinde at yarışları yaptırdıkları görülür. Bu yarışlara ilgi duyanların sayısı 15-20 kadardı. öte yandan yine aynı yıllarda Manisa'da Bekir Ağa'nın bireysel çabalarıyla, düzensiz bazı yarışlar yapılmıştır.
Kaynak
Doğan Yıldız Türk spor tarihi İstanbul-1979
Okçuluk Tarihi Tarihin Derinliklerinde Ok ve Yay
Ok ve yayı elinize aldığınız an, zaman içinde neredeyse 20 bin yıl öncesine uzanan bir yolculuğa çıkıyorsunuz demektir. Ok ve yay, ilkel insan topluluklarının hayatta kalma mücadelesinde önemli bir rol üstlenmekteydi. Bazı araştırmacılar yayın ilk kez 15.000 yıl önce Afrika�da kullanıldığını düşünmektedirler. Bu süreyi 50.000 yıla kadar çıkaran yazarlar varsa da, genel kabul gören düşünce bunun çok abartılı olduğudur.
İslam geleneğine göre ok ve yay Cebrail tarafından Hz. Adem'e, ekinlerini kargalara karşı koruyabilmesi için getirilmiştir. Ancak bilimsel veriler, "İlk İnsan"ın daha ilkel silahlar kullanmış olduğunu ispatlamaktadır.
Yayın ilk kez nerede ve ne zaman kullanıldığını belirlemek güçtür, çünkü yayın ana malzemesi ağaçtır ve zamanın aşındırıcı etkisine karşı koyamamaktadır. Mağara duvarlarındaki resimler ipucu vermekten öteye geçmemektedir. Çünkü bu resimlerde arkası tüylerle donatılmış görülen okların, atlatl adı verilen bir tür mızrak fırlatıcısına ait dartlar olması olasılığı yüksektir. Avrupa�da arkeolojik buluntu olarak kayda geçmiş en eski yaylar 1930�da Almanya�nın kuzeyinde bulunmuş olan Stellmoor kalıntıları ve Danimarka�daki Holmegaards kalıntılarıdır. Bu iki buluntu, sırasıyla 10.000 ve 8.000 yıl öncesine tarihlenmektedir. Holmegaards�da bulunan tipte yaylar başka arkeolojik buluntularda da ele geçmiş, en genç kalıntılar 4.800 yıl öncesine tarihlendirilmiştir. Her iki yay da Taş Devri�ne ait silahlardır.
Zaman içinde yay, önemli bir savaş aracı haline gelmiştir. Ateşli silahlar yayın tahtını sarsana kadar av için de etkili ve aranan silah olma özelliğini korumuştur.
Okçuluğun Spor Dalı Olarak Gelişmesi
Ateşli silahların gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla yay hem Doğuda hem Batıda savaş alanlarından silinmiş, ancak okçuluk zor ve eğlenceli bir spor dalı olarak varlığını korumuş, günümüze kadar çeşitli kollardan gelişimini sürdürmüştür.
Okçuluğun Batıda bir spor dalına dönüşmesi, başlangıcı 16. yüzyıla dayanan bir süreçtir. İngiliz kralı VIII. Henry okçuluğun bir spor dalı olarak gelişmesi için girişimde bulunmuş, ilk okçuluk derneği, �Guild of St. George�, 1537�de, kralın emriyle kurulmuştur. Okçuluk ile ilgili bilginin korunması ve Ingilizler arasında okçuluğa ilginin arttırılması amacıyla, 1545�de Roger Ascham tarafından Toxophillus adlı kitap yayınlanmıştır. 1600�ler boyunca okçuluk dernekleri kurulmuş ve düzenledikleri turnuvalar ile okçuluk bir müsabaka sporu haline getirilmiştir.
Kuzey Amerika�da ise ilk göçmenlerin gelmesi ile, Eski Dünya�nın yay yapımı ve okçuluk ile ilgili bilgileri de bu yeni kıtaya taşınmıştır. Kısa zamanda hedef okçuluğu bu kıtada da sevilen bir uygulama haline gelmeye başlamış, 1828�de �United Bowmen of Philedelphia� adıyla ilk okçuluk derneği kurulmuştur. Amerikan İç Savaşından sonra eski Konfederasyon askerlerinin ateşli silah bulundurmaları yasaklanınca, yay bir av silahı olarak ön plana çıkmıştır. Maurice Thompson�ın �The Witchery of Archery� (Okçuluğun Büyüsü) adlı kitabı yazmasını takiben, okçuluğa olan ilgi ülkede hızla büyümüş, 1879�da National Archery Association (Milli Okçuluk Birliği) kurulmuş ve müsabakalar düzenlemeye başlamıştır. �Field Archery� (�saha okçuluğu�) denilen ve avlanma koşullarını simule eden bir tür hedef okçuluğunun ortaya çıkması ve yay ile avlanmanın giderek yaygınlaşmasıyla, 1939�da National Field Archery Association (Milli Saha Okçuluğu Birliği) kurulmuştur
1904'ten itibaren Olimpiyat Oyunlarında bayanlar müsabakaları da eklendi. Fotoğraf, 1908'deki karşılaşmalarda çekilmiştir.
Okçuluk Olimpiyatlara resmi olarak ilk kez 1900 Paris Olimpiyat Oyunları ile girmiştir. Bunu takiben 1904 St. Louis ve 1908 İngiltere Olimpiyatlarında yer alan okçuluk, 1920�de Belçika�da düzenlenen Olimpiyatlara kadar bir daha görülmemiştir. Bundan sonraki 52 yıl boyunca, ikinci bir ortadan kayboluş yaşanmıştır.
Müsabakaya yönelik okçuluğu bir düzene oturtabilmek için, Polonyalı okçular 1930�larda uluslararası bir oluşum meydana getirmenin peşine düşmüşler, bu uğraşların sonunda Federation Internationale de Tir A L�Arc (Uluslararası Ok ve yay Federasyonu), bilinen kısaltmasıyla FITA kurulmuştur. FITA evrensel kurallar tespit etmiş ve Olimpiyat Oyunları dahil olmak üzere bir çok spor organizasyonunda yer alacak okçuluk disiplinleri geliştirmiştir. Okçuluk, 1972�de tekrar Olimpiyat Oyunlarına dahil olmuştur.
Ok ve yay tasarım ve imalatında, kullanılan materyaldeki ve onu işleyen teknolojideki gelişmeler sonucunda, yayın atış hassasiyeti hatırı sayılır derecede artmıştır. Bu da, okçuluğa duyulan ilginin artmasına sebep olmuştur. Ancak bu gelişmeler, okçuluğun modern materyal ve teknolojiye bağımlı hale gelmesine sebep olmuştur. Yine de, primitif malzemeye dayalı geleneksel okçuluk uygulamaları sınırlı bir kitle tarafından sürdürülmüştür. Japonya, Kore, Moğolistan gibi ülkeler kültürlerinin birer parçası olan geleneksel okçuluk stillerini ve ilgili malzemenin yapılmasına yönelik bilgiyi korurlarken, �geleneksel� okçuluğun önemli bir ayağı da, ABD�nde ortaya çıkmıştır ve bütün dünyada hızla sempatizan bulmaktadır.
Türk geleneksel okçuluğu ise maalesef tarihe karışmıştır ve bu konu ile ilgili bilginin korunması için acil entellektüel yardım ve çaba gerekmektedir. Konu tamamen öksüz ve yetim bırakılmamışsa da, yapılan araştırma ve yayın çok azdır. Yeni nesillerin konuya ilgisi azdır, ilgisi olanlar da maalesef yeterli bilgiye sahip değildir. Günümüzde, yurdumuzda uygulanan okçuluk da stil, malzeme ve bilgi açısından tamamen Batılıdır.
Güreş Nedir :
Türk spor tarihinde engin, Türk spor geleneğinde zengin bir yere sahip olan güreş sporu, insanlık tarihi kadar eski bir geçmişe sahiptir. Bütün sporların prototiplerinde olduğu gibi, güreşte eski devirlerde savaşa hazırlık amacıyla yapılmaktaydı. Eski Türklerde de bu amaç var olmakla birlikte özel ve genel toylarda (şenlikler/ merasimler), yuğ (yas) merasimlerinde, pazar ve panayır yerlerinde, yaylada konup göçüşlerde ve her türlü buluşma ve kaynaşma yerlerinde yapılmıştır.
Diğer bir bakışla güreş, Türkler de siyasi ve askeri, dini, sosyal ve kültürel bir çok fonksiyonların yerine getirilmesinde en önemli aksiyonlardan biri olmuştur. Ayrıca, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik yapı ve yaşayışında ayrılmaz bir parçası görünümünü almıştır. Dolayısıyla sosyal bütünleşmeye ve sosyalleşme sürecine de büyük katkılar sağlamıştır. Böylece eski medeniyetlerin hemen hepsinde görülen güreş sporu, hiçbir zaman Türklerde ki kadar çok yönlü fonksiyonları icra etmemiştir (Balgambayev,1981).
IXX. asrın ortalarından itibaren çağın değişmesine ve gelişmesine paralel olarak, Türk Güreşi de bünyesinde bulundurduğu bu çok yönlü fonksiyonların bir çoğunu, belki de tamamına yakınını kaybetmiştir.
Ancak, spora olan ilgi bütün dünyada gün geçtikçe daha da artmıştır. Milli düzeyden milletlerarası düzeye çıkan ve uluslar arası spor halkasına eklenen branş sayısı her gün biraz daha artmıştır. Bunun en bariz örneği; İlk modern olimpiyatta (1886) yapılan spor branşları ile son olimpiyatta (2000) yapılan spor branşları sayılarında ki artışla görülebilmektedir. Olimpiyatlara katılan ulus sayısı da buna paralel olarak artmıştır.
Fakat, milli düzeyden milletlerarası düzeylere çıkan sporlarda daha ziyade gelişmiş ülkelerin ağırlıkları görülmektedir. Bu durum sporun milletlerarası kültürel temaslarının yanı sıra, milletlerin birbirlerine siyasi ve kültürel propaganda yaptıklarını da göstermektedir. Milletlerarası spor halkasına yeni bir spor ekleyen uluslardan daha fazla, geçmişte bünyesinde bir çok sporu barındıran Türkler, bırakın bu sporları milletlerarası spor halkasına eklemeyi; milli kültür halkası için de bile yeterince barındıramamışlardır.
Zamanla bir takım gelenekler ortadan kalkmış veya orijinalliğini yitirmiştir. Bu durum telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açmıştır. Türk kültür hayatında büyük öneme haiz olan geleneksel güreşlerde, bu durumdan kendisine düşen payı almıştır. Kahramanmaraş yöresinde yakın tarihe kadar çok yaygın olan Şalvar Güreşi vardı ki, bu güreş her bakımdan günümüz minder güreşi ( özellikle serbest güreş) için çok önemli bir altyapı potansiyeliydi. Fakat, senede bir kez çok zorluklar altında ancak yapılabilmektedir.
Yine Geleneksel Spor Dalları Federasyonu’na (GSDF) bağlı olarak Gaziantep ve Hatay yörelerinde yapılan Aba Güreşleri bulunmaktadır. Günümüzde az da olsa hala yapılmakta olan bu güreşlerden özellikle Hatay yöresinde yapılanı; günümüz Orta ve Kuzey Asya ile Kafkasya da hala çok yaygın olarak yapılan ( Abbotov, 1991; Bektenov ve Musim, 1978) aba güreşleriyle her bakımdan aynilik ve orijinallik taşımaktadır. Bu güreşlerin çok önemli bir yanı da, eski Türk geleneğinde olduğu gibi hala Orta ve özellikle Kuzey Asya Türk halklarının bayanlarının da yapmış olmalarıdır. Hatay usulü aba güreşlerinin diğer bir önemli yanı da, minder güreşiyle teknik ve fizyolojik açıdan benzer oluşudur. Bu bağlamda aba güreşi; hem alt yapı ve potansiyel açıdan hem de Türk bayan güreşini kalkındırmak bakımından önem arz ettiği görülebilmektedir.
Güreş Federasyonu (TGF)’na bağlı olarak organize olan Karakucak ve yağlı Güreşlerde bulunmaktadır. Bunlardan karakucak güreşleri eskisi kadar yoğun yapılmamakla birlikte; eskiden beri serbest güreşin bölgesel potansiyelliği ve başarı grafiği ile paralel bir seyir izlediği bilinmektedir. Bu durum, karakucak güreşlerinin nazari-dikkate alınmasını gerektirmektedir.
Yağlı Güreş
yukarıda adı geçen aba, şalvar ve karakucak güreşleri kadar geleneksel Türk unsurlarını, rituel sujeleri vs. bütün proto özellikleri üzerinde taşımamaktadır. Aynı zamanda minder güreşlerine de bir alt yapı görünümünde değildir. Çünkü yağlı güreş fizyolojik açıdan minder güreşleriyle farklılık göstermektedir. Ancak, yağlı güreşin günümüzde dahi bazı bölgelerde birinci lig futbol derbi maçları kadar bir sektörü bulunmaktadır. Bu açıdan göz ardı edilmemesi kanaati hasıl olmaktadır.
Minder güreşi (serbest ve Greko-Romen), Türkiye ye ilk geldiği yıllarda klasik (geleneksel) güreşlerin gölgesinde kalsa da, kısa sürede kendisini toparlamıştır. 1970’li yıllara kadar ülkenin en popüler ve sektörel bir sporu olan güreş, ondan sonraki yıllarda bu popülaritesini yavaş-yavaş yitirmiştir. Günümüzde çok şeyde olduğu gibi sporun popülaritesi de kitle iletişim araçlarına bağlıdır. Medya diye tabir edilen bu araçların Türk güreşine yeterli düzeyde yer vermediği açıktır. Buna sebep olarak Türk güreş camiası veya FILA gösterilebilir.
Ancak, şöyle bir geriye dönüp bakıldığında; Türkiye’yi yurt dışında en iyi temsil etmiş branşın güreş sporu olduğu açıkça görülecektir. Dünyanın en büyük organizasyonu olan Olimpiyat oyunlarında şimdiye kadar Türkiye’nin aldığı toplam altın madalya sayısı 33’dür. Bunun 27’si güreşten gelmiştir. Dünya ve Avrupa Şampiyonalarında güreşin getirdiği altın madalya sayısı ise, yaklaşık bunun altı katıdır. Güreş camiasının bütün sporlara çok iyi gözle baktığı; güreşçilerin komple sporcu oluşlarıyla da ortadadır. Fakat, uluslararası düzeyde Türkiye ye hiç şampiyonluk yaşatmamış branşları saatlerce, günlerce, aylarca ve hatta yıllarca medyadan seyrederken; bu denli başarı kazandırmış güreşi, hiç denecek kadar az görmek veya hiç görememek; hem Türk güreş severleri üzmekte hem de Türk güreşinin bu ilgisizliği hakketmediği kanaati hasıl olmaktadır.
Bazı yabancı uzmanların güreşe en yetenekli ve istekli insanların başında Türklerin geldiğini hem teoride (Sımakov,1984) hem de pratikte (Sapunov, 2001) belirtmektedirler. Türkiye de güreş sporunu yapacak çağda insanların çokluğu ve bu spora istekli pilot bölgelerin sıklığı herkes tarafından bilinmektedir. Bura da yetkili ve ilgililere, Türk güreşini dünyada hak ettiği yere getirebilmek için, maddi manevi imkanları en iyi şekilde değerlendirmek kalmaktadır. Elbette ki bu işte kolay değildir. Güreş alanıyla ilgili akademisyen ya da uzman kişilerin samimi veya özverili olmalarının da yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Part-Time çalışmalarla Türk güreşinin bir yerlere gelemeyeceği özellikle son beş yılda yeterince anlaşılmıştır. Bütün olumsuzlukları olumlu yöne çevirmek; mevcut potansiyelleri en verimli veya başarılı hale getirmek; aynı zamanda profesyonellik gerektirdiği açıktır. Alanında uzmanlaşmış kişi veya akademisyenlerin zamanlarının tamamını veya bir çoğunu Türk güreşine ayırmalarının gerekli olduğu anlaşılmaktadır.
Kılıç sporları
Süvari bir ulus olan Türklerde kılıcın her kişinin yanında taşıdığı bir araç olması çok doğaldır.Türkler at ve kılıçla tarih boyunca çağlar açmışlar,çağlar kapamışlardır.Kılıç Türklerde kutsal kabul edilmiştir.Demir ve onu eriten ateşin büyük bir ruhsal yönü olduğu kabul edilirdi.Demire büyük saygı gösteren Türkler bu nedenle kılıca da saygı göstermişler,yeminlerini kılıç üzerinde yapmışlardır.
İyi kılıç yapımı demiri bulan Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir.Kamaların namlu denilen madeni bölümü daha da uzunlaştırılan Türk kılıçları dövme demirden ve ağırlıkları uç tarafa toplanacak biçimde yapılırdı.Her bozuluş yada kırılışta yeniden dövülerek kılıç biçimi veriliyordu.Türkler,kılıcın yapımında ve kullanımında de üstün yetenek göstermiş,kılıcın kullanım tekniğinde de büyük aşama yapmışlardır.Özel formüllerle yapılan kılıçlar yetenekli bileklerde büyük işler başarmışlardır.Tek vuruşta bir deve yavrusunu ikiye biçen bilek,yine tek vuruşta bir atlası ikiye bölüyor,kat kat yapılmış keçeyi doğruyordu.
Kılıcı saldırı aracı olarak kullanan Türkler kılı kesecek kadar hünerli idi ve savunma aracı olarak kalkanı da ona eş değer özellikte kullanıyordu.Avrupa kılıçları düz ve iki tarafı da keskin olarak yapılıyordu.Türk kılıçlarının ise bir tarafı keskin ve kıvrıktır.Mezarlarına atları ve kılıçları ile gömülmelerini isteyen Türklerin kazılarla sağlanan bulgularında bu tarihsel yönlerini yansıtan bir çok belge ele geçmiştir.
M.Ö. 23-24. Yüzyıl öncesine varan doğu Hun Türklerinin silahlarına ait Çin kaynaklarında geniş açıklamalar vardır.Bir bölümde şöyle denilmektedir:”Onların hepsi zırhlı süvarilerdi.Uzağa mahsus silahları yay ve oktu,Kısa silahları ise keskin kılıçlar ve mızraktı.
Tarihçi lofyor.”Türkler(kılıç,acemilik ve dikkatsizlikte bir toprak çanak gibi kırılır)der.kılıç onu kullananın bileğin kuvvet ve yeteneği ile üstünlük kazanır.İşte bu bilek Türklerde vardır” demektedir.
Ayrıca tarihi belgelerde Alparslan’ın yönettiği ani saldırılarda her Türk askerinin biri elinde,biri belinde,biride ağzında olmak üzere üç kılıcı olduğu belirtilir.Savaş dışında ise kılıç bir egemenlik sembolü olarak kullanılıyordu.
Kılıç;kabza,korkuluk ve namlu diye adlandırılan üç bölümden oluşmaktadır.
Kabza: Ağaç,boynuz,kemik yada madeni maddelerden yapılırdı.kabzanın süslü olmasına her dönemde ayrı bir özen gösterilirdi.
Korkuluk: Kılıcı kullanan kişinin elini bir darbeye karşı koruyan bölümdür.
Namlu ise: Kılıcın madeni bölümüdür.Türk kılıçlarının namluları eğridir.Eğri namlular darbede daha büyük yara açtıkları için delici kılıçlardan daha öldürücüdür.Bazı kılıçlarda iki yanları keskin,ucu sivri,düz yada yuvarlak olan namlu türleri de vardır.Namlunun keskin kenarına kılıç ağzı yada kılıç yalmağı denir.Kılıçlar kullanılmadıkları zaman “kın” denilen bir kılıfta korunur ve taşınır.Kın önceden madenden yada tahtadan yapılırdı.Kının üst tarafında bele bağlanmasını sağlayacak olan bölüm vardır.
Eski Türklerde kılıç yapımı ustalığı yanı sıra,kılıç üzerine ve kınına yapılan işlemecilikte büyük bir sanata dönüşmüştür.Kılıçların kınları ilk dönemlerden beri hayvan,bitki türündeki motiflere göre süslenirdi.Kılıçların üzerine de özellikle kabza bölümlerine;kaç yılında,hangi amaçla,kimin tarafından yapıldığı kazınarak işlenirdi.İslam dininin kabulünden sonra kılıçlar üzerine ayet,hadis ya da bazı mısralar işlemekte bir gelenek olarak benimsenmiştir.
11.Yüzyılda yazılan Kaşgarlı Mahmud un eserinde; demir maddesinde şu açıklamalar vardır; Kırgızlar Yabanku,Kıpçaklar ve öteki Türk boyları yemin edecekleri zaman demirden yapılmış kılıcı kınından çıkarırlar önlerine enine koyar “Bu kök girsin,kızıl çıksın” diyerek yemin ederlerdi.Bunun anlamı sözümde durmasam bu kılıç temiz girsin vücudumdan kanlı çıksın biçiminde idi.Bu suretle ”Demir intikamını alsın” demekti.
Eski Türklerde daha 5-6 yaşındaki çocuklar ellerine verilen tahtadan yapılmış kılıçlarla bu uğraşa hazırlanırdı.Daha sonra iki çocuk bu tahta kılıçlarla birbirlerinin karşısında beceri edinirlerdi.Eski kaynaklara göre Türkler eğri ve tek yüzlü bir savaş aracı olarak kullandıkları kılıçları ile ilgili düzenlenen oyunlara büyük önem verirlerdi.Kılıçla ilgili becerilerini artırmak,sergileyebilmek için sık,sık gösteri düzenlenirdi.Bu kılıç oyunları yıl dönümlerinde ve büyük törenlerde yakılan ateşin çevresinde,müzik eşliğinde ritmik hareketlerle yapılırdı.Bu oyunlar ve benzeri akrobatik hareketlerin Türk efsanelerinde, destanlarında geçmesi bunların tarihin derinliklerinden indiğini anlatır.
Kılıç-kalkan oyunu bir dini inançtan oluşmuştur.Bu gösteri ilkbaharda yeniden ateş yakmak amacı ile yeni yılın başında yapılırdı.Bundan yeni yılın ürünü için bir sonuç çıkarılırdı.
İki düşman kabile arasındaki iddialı gösterilerde öldürme koşulu vardı.Düğün ve bayram gibi özel günlerdeki gösterilerde ise oyuncular birbirlerini yaralamaktan kaçınırlardı.Ancak oyunun aşırı heyecan ile yinede ölenler olabilirdi.
Türkler çok iyi kullandıkları kılıçlarına kutsal bir değer kazandırmışlardır.Eski Türklerde olduğu gibi Osmanlı Türkleri de yeminlerini kılıç üzerine ederlerdi.Fatih Sultan Mehmet Bosna’daki Latin kilisesine tanıdığı ayrıcalığı doğrulamak için ”Kuşandığım kılıç hakkı için” diyerek güvence vermiştir.Yavuz Sultan Selim de Venediklilere ticaret ile ilgili olarak verdiği izni;”Kılıcım hakkı için” diyerek garanti etmiştir.
Kılıç yapımı için 3-5 kg ağırlığındaki kılıç yumurtası 5-8 cm çapında ve 8-12 cm yüksekliğinde oval biçimdeki bir çelik külçe dövülerek yapılırdı.Sonradan değişik formüllerle kılıca su verilirdi.Kılıca su verme işlemi başlı başına bir sanattı.Kılıç ustaları kendilerine özgü değişik su verme formülleri bulmuşlar ve bunları birbirlerinden büyük değer olarak gizlemişlerdir.Bu türde yapılan Türk kılıçları havaya atılan yaş pamuktan bir yumağı kolayca ikiye biçerdi.
Kaynak
Doğan Yıldız Türk spor tarihi İstanbul-1979
Runtime error 339 comdlg32.ocx hatası nedir, nasıl çözümlenir?
run-time error '339': hatası alıyorum acil yardım,Runtime error 339 comdlg32.ocx hatası nedir, nasıl çözümlenir?
Bu sorunu düzeltmen için yapman gerekenler MSWINSCK.OCX dosyasını yeniden yüklemen olacaktır.Bu dosyayı yüklemen için
http://www.topdownloads.net/software/view.php?id=11138
siteden indirebilirsin.
http://www.topdownloads.net/software/view.php?id=11138
siteden indirebilirsin.
Hayvanların yavru bakımından farklı olma nedenleri nelerdir?
Hayvanların yavru bakımından farklı olma nedenleri nelerdir,Hayvanların yavru bakımından neden farklıdır,Hayvanların yavru bakımından farklı olma nedenleri
Tamamiyle hayvan türlerinin hayata (yürümek, beslenmek vb.) alışmalarıyla alakalı. Hayvanların yavrularına bakma süreleri belirgindir. Kimi hayvanlar 4 ay bakar kimisi 2 hafta. Sonunda doğumuş olan yavru hayvanlar uçmaya yada yürümeye, beslenmeye, avlanmaya, alışırlar.
Bir annenin bebeğini doğurduktan sonra onunla ne kadar yakından ilgilendiğini,bebeği büyüyene kadar onun tüm bakımını üstlendiğini biliriz. Her canlı annemizin bize gösterdiği şefkatli bakımı göstermez. Tüm canlılar büyüyene kadar yavrularına bakmazlar. Yavru kuşlar belli bir zamana kadar anneleri tarafından korunur ve bakılırlar. Fakat belli bir zamandan sonra yavru kuşlar hayatlarını yalnız devam ettirirler.
Yavrularıyla ilgilenme ve yavru bakımı davranışları gerçek anlamda sadece kuşlarda ve memelilerde görülür. Birçok kuş türünde yavru kuşlar, anneleri yaklaştığında ona doğru başını uzatarak ve ağızlarını açarak tepki gösterirler. Anakuş da buna yavrunun ağzına yiyecek koyarak cevap verir
Bir annenin bebeğini doğurduktan sonra onunla ne kadar yakından ilgilendiğini,bebeği büyüyene kadar onun tüm bakımını üstlendiğini biliriz. Her canlı annemizin bize gösterdiği şefkatli bakımı göstermez. Tüm canlılar büyüyene kadar yavrularına bakmazlar. Yavru kuşlar belli bir zamana kadar anneleri tarafından korunur ve bakılırlar. Fakat belli bir zamandan sonra yavru kuşlar hayatlarını yalnız devam ettirirler.
Yavrularıyla ilgilenme ve yavru bakımı davranışları gerçek anlamda sadece kuşlarda ve memelilerde görülür. Birçok kuş türünde yavru kuşlar, anneleri yaklaştığında ona doğru başını uzatarak ve ağızlarını açarak tepki gösterirler. Anakuş da buna yavrunun ağzına yiyecek koyarak cevap verir
Sanayinin ülke ekonomisine katkısı nedir?
Sanayii kuruluşlarımızın ülke ekonomisine katkısı nelerdir,Sanayinin ülke ekonomisine katkısı nedir,Sanayinin ülke ekonomisine katkısı,sanayiden ekonomiye katkısı
Sanayi sektörü
Cumhuriyetin ilk yıllarında devlet temel tüketim ve ara malları alanında ithal ikamesi sağlamak amacıyla un, şeker, pamuk ile kömür, demir ve akaryakıt üretimine özellikle öncelik vermiş, cumhuriyetin ilk on bir yılında dört şeker fabrikası açılmıştır. Şu an ise, Türkiye son birkaç yıllık kalkınmayla otomotiv, elektronik, uçak, beyaz eşya, demir çelik ,giyim vb. alanlarda ilerleyerek bu ürünleri ihraç etmeye başlamıştır. Türkiye bir tarım ülkesi değil, bir sanayi ülkesi olmuştur. Türkiye, ekonomide dünyanın en hızlı büyüyen birkaç ülkesinden biri haline gelmiştir. Artık Türkiye sanayi konusunda gelişmiş bir ülkedir.
Need For Speed Underground Bilgisayar Hile kodu
Need For Speed Underground Bilgisayar Hile kodu ,oyun hileleri 584 need speed underground,oyun hileleri ,584 need speed underground hilesi,oyun hilesi,need speed underground 584 hileleri
İpucu Trainer Savegame
Ana menüdeki "Statistics" ekranına girdikten sonra Delete veya Backspace tuşlarından birine basarak ana menüye dönün. Ardından aşağıdaki hile kodlarını girin:
gimmesomecircuits - Kilitli yarış parkurlarını açar
gimmesomesprints - Kilitli sürat parkurlarını açar
gimmesomedrag - Kilitli drag parkurlarını açar
driftdriftbaby - Kilitli drift parkurlarını açar
needmylostprophets - Lost Prophets'ı açar
havyamystikal - Mystikal'ı açar
gimmeppablo - Petey Pablo'yu açar
gotcharobzombie - Rob Zombie'yi açar
allmylvloneparts - Level 1 upgrade'lerini açar
allmylvl2parts - Level 2 upgrade'lerini açar
slidingwithstyle - Her modda drift'i açar
Araç kodları:
119focus
893neon
899eclipse
371impreza
222lancer
922sentra
667tiburon
334mygolf
77peugeot
777rx7
350350z
111skyline
221miata
2000s2000
889civic
228supra
240240sx
342integra
239celica
973rsx777
Ana menüden "Statistics" bölümüne girin. Backspace veya Delete tuşuna basarak ana menüye geri dönün. Ardından aşağıdaki hile kodlarını girin:
gimmesomecircuits - Kilitli pistleri açar
gimmesomesprints - Kilitli sprint pistlerini açar
gimmesomedrag - Kilitli drag pistlerini açar
gimmeppablo - Petey Pablo
gotcharobzombie - Rob Zombie
havyamystikal - Mystikal
needmylostprophets - Lost Prophets
slidingwithstyle - Drift fiziklerini tüm modellerde açar
allmylvloneparts - 1. derece performans parçalarını açar
allmylvl2parts - 2. derece performans parçalarını açar
seemylvl2parts - Aero parçalarını açar (2. derece)
Kilitli arabaların hile kodları:
119focus - Focus
893neon - Neon
899eclipse - Eclipse
371impreza - Impreza
222lancer - Lancer
922sentra - Sentra
667tiburon - Tiburon
334mygolf - Mygolf
77peugeot - Peugeot
777rx7 - RX7
350350z - 350Z
111skyline - Skyline
221miata - Miata
973rsx777 - RSX
239celica - Celica
342integra - Integra
240240sx - 240SX
228supra - Supra
889civic - Civic
2000s2000 -S2000
İpucu
Jant boyutunu değiştirmek:
Bu hile, istediğiniz jantı istediğiniz araca monte edebilmenizi sağlar.
Herhangi beğendiğiniz bir jantı arabanıza yükleyin. Daha sonra arabanızdaki janttan büyük ya da küçük çerçeve kullanan bir araba ile arabanızı takas edin. Tekrar jant yükleme menüsüne gelin ve önceki arabanıza yüklediğiniz jantın aynısını yeni arabanıza yükleyin. Size aynı jantı tekrar yüklemek isteyip istemediğinizi soracaktır. Evet olarak yanıtlayın. Bu işlemden sonra arabanızdaki jantlar artık izin verilen boyuttan daha büyük hale gelecektir.
Rakibi saf dışı bırakmak:
Rakibiniz önünüzde iken aracınız ile rakibinizin arka tamponuna yaklaşın. Çarpma esnasında nitroyu aktif hale getirin. Rakibiniz spin atıp yarıştan düşecektir.
Drift yarışlarında 360 derece dönmek:
Aracınız ile drift yarışlarında 360
İpucu Trainer Savegame
Ana menüdeki "Statistics" ekranına girdikten sonra Delete veya Backspace tuşlarından birine basarak ana menüye dönün. Ardından aşağıdaki hile kodlarını girin:
gimmesomecircuits - Kilitli yarış parkurlarını açar
gimmesomesprints - Kilitli sürat parkurlarını açar
gimmesomedrag - Kilitli drag parkurlarını açar
driftdriftbaby - Kilitli drift parkurlarını açar
needmylostprophets - Lost Prophets'ı açar
havyamystikal - Mystikal'ı açar
gimmeppablo - Petey Pablo'yu açar
gotcharobzombie - Rob Zombie'yi açar
allmylvloneparts - Level 1 upgrade'lerini açar
allmylvl2parts - Level 2 upgrade'lerini açar
slidingwithstyle - Her modda drift'i açar
Araç kodları:
119focus
893neon
899eclipse
371impreza
222lancer
922sentra
667tiburon
334mygolf
77peugeot
777rx7
350350z
111skyline
221miata
2000s2000
889civic
228supra
240240sx
342integra
239celica
973rsx777
Ana menüden "Statistics" bölümüne girin. Backspace veya Delete tuşuna basarak ana menüye geri dönün. Ardından aşağıdaki hile kodlarını girin:
gimmesomecircuits - Kilitli pistleri açar
gimmesomesprints - Kilitli sprint pistlerini açar
gimmesomedrag - Kilitli drag pistlerini açar
gimmeppablo - Petey Pablo
gotcharobzombie - Rob Zombie
havyamystikal - Mystikal
needmylostprophets - Lost Prophets
slidingwithstyle - Drift fiziklerini tüm modellerde açar
allmylvloneparts - 1. derece performans parçalarını açar
allmylvl2parts - 2. derece performans parçalarını açar
seemylvl2parts - Aero parçalarını açar (2. derece)
Kilitli arabaların hile kodları:
119focus - Focus
893neon - Neon
899eclipse - Eclipse
371impreza - Impreza
222lancer - Lancer
922sentra - Sentra
667tiburon - Tiburon
334mygolf - Mygolf
77peugeot - Peugeot
777rx7 - RX7
350350z - 350Z
111skyline - Skyline
221miata - Miata
973rsx777 - RSX
239celica - Celica
342integra - Integra
240240sx - 240SX
228supra - Supra
889civic - Civic
2000s2000 -S2000
İpucu
Jant boyutunu değiştirmek:
Bu hile, istediğiniz jantı istediğiniz araca monte edebilmenizi sağlar.
Herhangi beğendiğiniz bir jantı arabanıza yükleyin. Daha sonra arabanızdaki janttan büyük ya da küçük çerçeve kullanan bir araba ile arabanızı takas edin. Tekrar jant yükleme menüsüne gelin ve önceki arabanıza yüklediğiniz jantın aynısını yeni arabanıza yükleyin. Size aynı jantı tekrar yüklemek isteyip istemediğinizi soracaktır. Evet olarak yanıtlayın. Bu işlemden sonra arabanızdaki jantlar artık izin verilen boyuttan daha büyük hale gelecektir.
Rakibi saf dışı bırakmak:
Rakibiniz önünüzde iken aracınız ile rakibinizin arka tamponuna yaklaşın. Çarpma esnasında nitroyu aktif hale getirin. Rakibiniz spin atıp yarıştan düşecektir.
Drift yarışlarında 360 derece dönmek:
Aracınız ile drift yarışlarında 360
Call of Duty: Modern Warfare 2 hileleri, incelikleri
Call of Duty: Modern Warfare 2 hileleri, incelikleri
Call of Duty: Modern Warfare 2 oyununun PC versiyonunda trainer bazlıhileleri kullanabilirsiniz. Trainer hile kodları aşağıda verilmiştir:
INSERT – Trainer’ı açar
NUMPAD1 – Hile: Sınırsız sağlık
NUMPAD2 – Hile: Sınırsız şarjör
NUMPAD3 – Hile: Sınırsız el bombası
NUMPAD4 – Hile: Şarjör değiştirme gereksinimini ortadan kaldırır
NUMPAD5 – Görünmez düşmanı aç
NUMPAD6 – Görünmez düşmanı kapat
NUMPAD+ - Süper hız
NUMPAD- - Ağır çekim
NUMPAD. – Normal Hız
DELETE – Hepsini iptal et
Trainer’ı buradan indirebilirsiniz: Call of Duty: Modern Warfare 2 trainer
NUMPAD1 – Hile: Sınırsız sağlık
NUMPAD2 – Hile: Sınırsız şarjör
NUMPAD3 – Hile: Sınırsız el bombası
NUMPAD4 – Hile: Şarjör değiştirme gereksinimini ortadan kaldırır
NUMPAD5 – Görünmez düşmanı aç
NUMPAD6 – Görünmez düşmanı kapat
NUMPAD+ - Süper hız
NUMPAD- - Ağır çekim
NUMPAD. – Normal Hız
DELETE – Hepsini iptal et
Trainer’ı buradan indirebilirsiniz: Call of Duty: Modern Warfare 2 trainer
Call of Duty Modern Warfare 2 kill streak:
Tactical Nuke: Multiplayerda ölmeden arka arkaya 25 kişiyi öldürürseniz istediğiniz zaman kullanabileceğiniz “Tactical Nuke” adlı bir atom bombasına sahip olursunuz. Bu bombayı kullandığınızda siz dâhil tüm oyuncular ölür. Dolayısıyla öldürme seriniz de sona erer.
Call of Duty Modern Warfare 2 museum:
Müze bonus bölümü: Oyunu bitirdikten sonra single player görevlerine girin. En sonda beliren “Museum” adlı yeni görevi seçin. Bölüme başladığınızda etrafı iyice inceleyin ve stratejik noktaları belirleyin. Çünkü burada sizi zorlu bir çatışma bekliyor. Cephane kutularındaki silahları ve mermileri alın. Odaların girişindeki çalışma masalarına gidin. Masalarda “Don’t Press” (Basmayın) etiketli bir düğme göreceksiniz. Bu düğmeye bastığınız takdirde oyundaki karakterlerden yaklaşık 30 tanesi sizi öldürmek için gelecek. Başlangıçta bir zorluk seviyesi seçeceksiniz. İlk dalga tamamlandıktan sonra bunu belirten bir ses duyacaksınız. Bölümü tamamlamak için bir düşman dalgasını daha temizlemeniz gerekiyor. Düğmeye basmadan önce birilerine ateş etmeyin, çünkü bunlar geçerli olmayacak.
Tags: call of duty modern warfare 2 hileleri, hile kodları, call of duty: modern warfare 2 trainer
Dragon Age: Origins PC versiyonu konsol hile kodları, Dragon Age hileleri
Dragon Age: Origins PC versiyonu konsol hile kodları, Dragon Age hileleri
Masaüstünüzde "daorigins.exe" dosyasının kısayolunu oluşturun (Dragon Age/bin_ship/daorigins.exe). Kısayol üzerinde sağ tuşa basıp “özellikler”e (properties) girin. Burada “Hedef”te (Target) …daorigins.exe" yazısından sonra bir boşluk bırakarak –enabledeveloperconsole yazısını ekleyin ve değişikliği uygulayın. Ardından "My Documents\BioWare\Dragon Age\Settings\" konumundaki keybindings.ini dosyasını bulun. Bu dosya içinde "OpenConsole_0=Keyboard::Button_Grave" yazan satırı bulun (Ctrl+F ile arayabilirsiniz). Buradaki Grave'i her zaman büyük harf kullanarak oyunda normalde kullanılmayan bir tuşla değiştirin (ör. HOME yazın). Dosyayı kaydedin ve oyunu daha önce hazırladığınız kısayolu kullanarak başlatın. Oyunun içindeyken Grave’in yerine yazdığınız tuşa basın (shift ve é ve yazdığınız tuşa aynı anda basmanız da gerekebilir) ve isteğe göre aşağıdaki tabloda verilen kodları yazıp enter'a basın. (Her şeyi doğru yaptığınız halde açılan konsolu ve yazdıklarınızı göremeyebilirsiniz, bu normal bir durumdur, konsol açıldığında oyun durur. Bu kodlar oyunun steam versiyonlarında test edilmemiştir).
Bayonetta hileleri, hile kodları
Bayonetta hileleri, hile kodları:
Chapter 2’de, Verse 3’ten itibaren herhangi bir zorluk seviyesinde Verse 3’teki plazanın civarında savaşmazken dolaşın, telefonlardan birinin önünde durun ve aşağıdaki hile kodlarından birini girin. Merdivenlerin solundaki telefon silahları, sağdaki aksesuarları ve plazanın öbür ucunda tek duran telefon karakterleri açmak için kullanılıyor. Tanımın yanında ilgili gizli özelliği açmak için envanterinizde bulunması gereken “Halo” miktarı yazıyor. Bu hile kodlarını kullanarak listelenmiş silah, aksesuar ve karakterleri gereksinimleri sağlamadan açmanız mümkün.
Bayonetta hile kodu | hile kodunun etkisi |
---|---|
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, üçgen | Bazillions açılır (silah) (1 milyon Halo) |
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, L2 | Bracelet of Time açılır (aksesuar) (3 milyon Halo) |
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, R2 | Climax Bracelet açılır (aksesuar) (5 milyon Halo) |
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, R1 | Eternal Testimony açılır (aksesuar) (2 milyon Halo) |
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, daire | Jeanne açılır (karakter) (1 milyon Halo) |
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, kare | Little Zero açılır (karakter) (5 milyon Halo) |
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, X | Pillow Talk açılır (silah) (1 milyon Halo) |
Yukarı, yukarı, yukarı, yukarı, aşağı, aşağı, aşağı, aşağı, sol, sağ, sol, sağ, L1 | Rodin açılır (silah) (5 milyon Halo) |
Tags: bayonetta, hileler, hile kodları
Army of Two: The 40th Day hileleri (Army of Two 2 hileleri)
Army of Two: The 40th Day hileleri (Army of Two 2 hileleri)
Army of Two The 40th Day (Army of Two 2) hileleri, hile kodları:
Army of Two: The 40th Day Hile kodu | Hile kodunu açmak için yapılması gereken |
Big Heads (koca kafalar) hilesi | Oyunu casual zorlukta bitirin |
İnfinite Ammo (sonsuz mermi) hilesi | Oyunu casual zorlukta bitirin |
Yukarıda verilen hileleri Army of Two: The 40th Day oyununu Casual zorlukta bitirdikten sonra ikinci oynayışınız sırasında Options menüsünden aktif hale getirebilirsiniz. Hile yaparken trophy veya achievement kazanamazsınız.
Tags: army of two: the 40th day, army of two 2, hileler, hile kodları
The Saboteur hileleri(PC)
The Saboteur hileleri(PC):
PC versiyonunda The Saboteur oyununu açtıktan sonra F4'e basıp kod giriş kutusunu açın. Aşağıdaki kodu girin:
The Saboteur hile kodu | hile kodunun etkisi |
---|---|
BH87-VJ52-VK5Z-8J4N | Nazi bıçağı açılır |
Bioshock 2 hileleri, hile hodları (PC)
Bioshock 2 hileleri, hile hodları (PC)
Bioshock 2 hilesi: Tanrı Modu
PC'de kullanılabilen Tanrı Modu hilesi Bioshock 2 oyun dosyalarından birinin değiştirilmesini gereltirmektedir. Dosyaları değiştirmeden önce yedeklemeniz önerilir.
Bu hileyi uygulamak için Bioshock 2 oyununun PC'nizde yüklü olduğu klasördeli User.ini dosyasını bulun. User.ini dosyasını herhangi bir text editörüyle (örneğin notepad veya wordpad olabilir) açıp dosyada
F10=
yazan satırı bulun ve bunu
F10=god
şeklinde değiştirin.
Bunu yaptıktan sonra Bioshock 2 oyununu açtığınızda tanrı modu hilesiaktif olacaktır. Hileyi kapatmak için ilgili kod satırını eski haline getirmeniz yeterli.
Tags: bioshock 2, hile, hile kodları, oyun hileleri
Battlefield: Bad Company 2 hieleri, hile kodları
Battlefield: Bad Company 2 hieleri, hile kodları
Battlefield: Bad Company 2 Hile Modu:
Multiplayer menüsünde "Unlockables"a girin ve aşağıdaki kodları yazarak ilgili bonusları kazanın:
"M60 makineli tüfek": try4ndrunf0rcov3r hile kodunu girin.
"QBU-88 keskin nşancı tüfeği": your3mynextt4rget hile kodunu girin.
"Uzi": cov3r1ngthecorn3r hile kodunu girin.
Tags: battlefield: bad company 2, hileler, hile kodları
God of War III hileleri
God of War III (God of War 3 - GOW3) hileleri, hile kodları
Tüm silahlar maksimumda oyuna başlama hilesi ("Maxed Out!" Trophy alma):
God of War III oyununda mevcut bir hatayı kullanarak hile yapabilirsiniz. Bunu uygulamak için oyunu bir defa bitirmiş olmak gereklidir. Bu hileoyundaki bir hatadan kaynaklandığından ileride çıkacak bir güncellemeyle geçersiz kılınabilir.
God of War 3 hilesini aktif hale getirmek için şunları yapın:
1. Bir defa öykü modunu tamamlayıp Combat Arena'yı açın ve ardındanChallenges of Olympus modunu tamamlayın.
2. Combat Arena Options ekranından Kratos'un Health değerini "Level 1" yapın ve zorluğu "Titan" yapın. Enemies ayarında da çabucak öldürebileceğiniz yaratıkları seçin ve savaşa başlayın.
3. Arena'da arka arkaya beş defa ölün, oyun Easy moda geçme seçeneği verecek. "No" seçeneğiyle ana menüye dönün.
4. Ana menüde "New Game"i seçin ve hileyi (hatayı) aktif hale getirmek için istediğiniz zorluğu seçin.
Bunu yaptığınız takdirde eğer daha açılmadıysa "Maxed Out!" trophy'si de açılacaktır.
Bunu yaptığınız takdirde eğer daha açılmadıysa "Maxed Out!" trophy'si de açılacaktır.
Tags: god of war iii, hileler, hile kodları, god of war iii, gow3
Just Cause 2 hileleri
Just Cause 2 hileleri
Sıcak hava balonu: X:7392, Y:16151 koordinatları. Kum torbalarını vurarak balonu kullanabilirsiniz.
The Mile High Club: X:29584, Y:11435 koordinatlarına giderek çift zepline asılı striptiz kulübünü bulabilirsiniz.
I Believe I Can Fly" trophy'sini kolayca alma: X:29584, Y:11435 koordinatların gidin (The Mile High Club) ve zeplinden atlayın.
"Top Of The World" trophy'sini kolayca alma: X:20538, Y:11836 koordinatlarında Panau'nun en yüksek noktasına çıkın.
Koordinatları bulma: Haritanın sağ üst köşesinde koordinatları görebilir ve imleci belli bir bölgeyi bulmak için hareket ettirebilirsiniz.
Köpük tabancası: X:4249, Y:25990 koordinatlarında köpük tabancasını bulabilirsiniz.
Sıcak hava balonu: X:7392, Y:16151 koordinatları. Kum torbalarını vurarak balonu kullanabilirsiniz.
Tags: just cause 2, hileler, hile kodları, oyunlar, ps3
Red Dead Redemption hileleri
Red Dead Redemption hileleri
Red Dead Redemption hilelerini hile menüsüne (Cheat Menu) girebilirsiniz.
Not: Hile kodlarını kullandığınız takdirde trophy kazanamazsınız.
THE OLD WAYS IS THE BEST WAYS: Sepia Filtresi açılır
HUMILITY BEFORE THE LORD: Hiçkimse olursunuz
THEY SELL SOULS CHEAP HERE: Bounty (Ödül) düşer
I WISH I WORKED FOR UNCLE SAM : Diplomatik Dokunulmazlık
THE ROOT OF ALL EVIL, WE THANK YOU!: 500$ kazanın
I'M AN AMERICAN. I NEED GUNS: Silah seti 2
ABUNDANCE IS EVERYWHERE: Sınırsız mermi
MAKE HAY WHILE THE SUN SHINES: Sonsuz at dayanıklılığı
HE GIVES STRENGTH TO THE WEAK: Ölümsüzlük
OH MY SON, MY BLESSED SON: Jack olarak oynayın
BEASTS AND MAN TOGETHER: At belirir
YOU GOT YOURSELF A FINE PAIR OF EYES: Tüm bölgeler açılır
Not: Hile kodlarını kullandığınız takdirde trophy kazanamazsınız.
THE OLD WAYS IS THE BEST WAYS: Sepia Filtresi açılır
HUMILITY BEFORE THE LORD: Hiçkimse olursunuz
THEY SELL SOULS CHEAP HERE: Bounty (Ödül) düşer
I WISH I WORKED FOR UNCLE SAM : Diplomatik Dokunulmazlık
THE ROOT OF ALL EVIL, WE THANK YOU!: 500$ kazanın
I'M AN AMERICAN. I NEED GUNS: Silah seti 2
ABUNDANCE IS EVERYWHERE: Sınırsız mermi
MAKE HAY WHILE THE SUN SHINES: Sonsuz at dayanıklılığı
HE GIVES STRENGTH TO THE WEAK: Ölümsüzlük
OH MY SON, MY BLESSED SON: Jack olarak oynayın
BEASTS AND MAN TOGETHER: At belirir
YOU GOT YOURSELF A FINE PAIR OF EYES: Tüm bölgeler açılır
Tags: red dead redemption, hileler, hile kodları
UFC 2010 Undisputed hileleri
UFC Undisputed 2010 hilelerini açan kombinasyonları ana menüdeyken girin
Mask, Skyscrape, & Punkass hilesi:
Aşağı, Aşağı, Yukarı, Sağ, Sol, Aşağı, Select, Start
BJ Penn olarak oynama hilesi:
L1, R1, L2, R2, R2, L2, R1, L1, Üçgen, Kare, Kare, Üçgen, Start
Shaq'ı açma hilesi:
Sağ, Yukarı, Sol, Sağ, Aşağı, Sol, Yukarı, Sağ, Aşağı, Sol, kare, üçgen, üçgen, kare, Start
Aşağı, Aşağı, Yukarı, Sağ, Sol, Aşağı, Select, Start
BJ Penn olarak oynama hilesi:
L1, R1, L2, R2, R2, L2, R1, L1, Üçgen, Kare, Kare, Üçgen, Start
Shaq'ı açma hilesi:
Sağ, Yukarı, Sol, Sağ, Aşağı, Sol, Yukarı, Sağ, Aşağı, Sol, kare, üçgen, üçgen, kare, Start
Tags: ufc undisputed 2010, hileler, hile kodları
Fifa World Cup 2010 hileleri
Fifa World Cup 2010 hileleri
Fifa World Cup 2010 hileleri - Coca Cola gol sevinçleri:
“My 2010 FIFA World Cup”, EA Extras, “Unlockable Code Entry”nin altında şu kodları girin:
ZTSMBDRGJLQBUMSA
XRNPAQSDMCYIWTRY
QCZCGTXKWYWBNPJK
VXYJZLXTRPBZUXXJ
BNDIPYYTCDZVJCCN
NLGAHWCHCCUCTNUH
YMEOCBDOIWYUEVQN
TLHDMYMCUITLAYJL
XRNPAQSDMCYIWTRY
QCZCGTXKWYWBNPJK
VXYJZLXTRPBZUXXJ
BNDIPYYTCDZVJCCN
NLGAHWCHCCUCTNUH
YMEOCBDOIWYUEVQN
TLHDMYMCUITLAYJL
Kodları açtıktan sonra oyun içinde gol sevinçleri için aşağıdaki kombinasyonları kullanın:
African Dance: L2 + O
Baby Cradle: L2 + X
Flying Dive: L2 + Üçgen
Ice Skating: R1 + X
Prancing Bird: R1 + O
River Dance: R1 + Kare
Side Slide: R1 + Üçgen
Tags: fifa world cup 2010, hileler, hile kodları, south africa
NBA 2K11 hileleri, hile kodları
NBA 2K11 oyununda sırasıyla "Features", "Extras" ve "Codes" menülerine girerek aşağıdaki hileleri yazın.
- 2ksports - 2k Spor Takımı’nı açan hile kodudur
- 2kchina - 2k Çin Takımı’nı açan hile kodudur
- Payrespect - ABA Topunu açan hile kodudur
- nba2k - NBA2k Geliştirme ekibini açan hile kodudur.
- vcteam - VC Takımı’nı açan hile kodudur.
Dead Rising 2 para hilesi:
Dead Rising 2 para hilesi:
Dead Rising 2 oyununun başında ekstra para kazanmak için yeni bir oyun başlatın ve yarışı kazanın. Kazandıktan sonra oyunda karşılaştığınız ilk tuvalete girin ve oyunu kaydedin. Sonrasında ana menüye dönün ve START GAME’i ve ardından RESTART STORY’yi seçin. Ara sahneyi atlamadan sonuna kadar izleyin! Yarışta kazandığınız para yanınıza kalacak (birincilik için 10.000$). Dead Rising 2 para hilesini istediğiniz kadar tekrarlayıp oyun başındaki paranızı arttırabilirsiniz.
Castlevania: Lords of Shadow hileleri, hile kodları
Castlevania: Lords of Shadow hileleri, hile kodları
Castlevania: Lords of Shadow hile menüsü:
Herhangi bir bölümün yükleme ekranında YUKARI, YUKARI, AŞAĞI, AŞAĞI, SOL, SAĞ, SOL, SAĞ, DAİRE, X tuşlarına arka arkaya basıp Extra Options’ın altındaki hile menüsünü (Cheat menu) aktif hale getirebilirsiniz.Hilelerden birini aktif hale geitrmek oyunu kaydememenize neden olacaktır (teorik olarak oyunu bitirmeniz mümkün olacak ama oyunu herhangi bir noktada kaydedip kaldığınız yerden devam edemeyeceksiniz). Hileleraktifken trophy kazanmak da mümkün değil.
Smackdown vs Raw 2011 hileleri, hile kodları
Smackdown vs Raw 2011 hileleri, hile kodları
Smackdown vs. Raw 2011 hilelerini aktif hale getirmek için "My WWE", "Options" menülerinin altındaki hile menüsüne (Cheat Codes) girin ve aşağıdaki hileleri yazın.
- SLURPEE - John Cena Street Fight kıyafetini açan hiledir
- 8thannualtribute - Tribute To the Troops Arena hilesi
- apexpredator - Randy Orton alternatif kıyafetini açan hile kodu.
DarkSiders Hile
DarkSiders Hile,DarkSiders Hilesi,DarkSiders oyun Hilesi,oyun hileleri
The Harvester'ı Almak İçin - Oyun içerisindeyken Pause tuşuyla oyunu dondurun. Daha sonra Options menüsünden Enter Code bölümüne girin. Kod olarak "The Hollow Lord" yazın (Yazarken büyük / küçük harf kullanımına dikkat edin). Bunu yaptıktan sonra Vulgrim'e gidin ve silah seçeneklerinden Harvester'ı bulun. 1000 adet ruh karşılığında sahipseniz Harvester'ı alabilirsiniz.
Atatürkün sevdiği şarkılar, Atatürkün sevdiği şarkılar nelerdir
Atatürkün sevdiği şarkılar, Atatürkün sevdiği şarkılar nelerdir,Atatürkün sevdiği şarkılar, Atatürkün sevdiği şarkı,Atatürkün sevdiği şarkılar hakkında bilgi
Eser Adı Makam Form Besteci Güfteci
Alişimin Kaşları Kare Uşşak Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Bâde-i Vuslat İçilsin Şedaraban Şarkı Faize Ergin ?
Ben Havada Uçar İdim Eviç-Hûzî Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Cânâ Rakîbi Handân Edersin Uşşak Şarkı Giriftzen Asım Bey ?
Çanakkale İçinde Neva Türkü (Anonim Beste) ?
Dağlar Dağlar Viran Dağlar Hicaz Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Estergon Kal’ası Hicaz Şarkı (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Gelmiş Değil Böyle Peri Sabâ Tavşanca Şakir Ağa Nûri
Gemi Kalkar Suları Akar Hicaz Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Hâb-gâh-ı Yâre Girdim Rast Şarkı Giriftzen Asım Bey Mustafa Reşit Bey
Havada Bulut Yok Hüseynî Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Kimseye Etmem Şikâyet Nihavent Şarkı ? Kemânî Sarkis Efendi
Gemi Kalkar Suları Akar Hicaz Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Hâb-gâh-ı Yâre Girdim Rast Şarkı Giriftzen Asım Bey Mustafa Reşit Bey
Havada Bulut Yok Hüseynî Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Kimseye Etmem Şikâyet Nihavent Şarkı ? Kemânî Sarkis Efendi
Kirpiğine Sürme Çek Zâvil Zeybek Refik Fersan Faruk Nafiz Çamlıbel
Köşküm Var Deryaya Karşı Hüseynî Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Manî Oluyor Halimi Takrîre Hicabım Hicazkâr Şarkı Tatyos Efendi Nigâr Osman Hanım
Mayadağ´dan Kalkan Kazlar Hicaz Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Mendilimin Yeşili Sabâ Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Nigâh-ı Mestine Sabâ Şarkı Hacı Ârif Bey Recâizade Mahmut
Nikrîz Sazsemâîsi Nikrîz Sazsemâîsi Refik Fersan –
Öyle Bir Âfet-i Yektâ-yı Emelsin Sabâ Şarkı Aleko Bacanos ?
Pencere Açıldı Bilal Oğlan Hicaz Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Sarı Zeybek Hüseynî Zeybek (Anonim Beste) –
Sevda Yaratan Gözlerini Segâh Şarkı Yesârî Âsım Arsoy Yesârî Âsım A.
Şâhâne Gözler Şahane Eviç Rumelitürküsü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Yanık Ömer Hüseynî Türkü Sadettin Kaynak Sadettin Kaynak
Köşküm Var Deryaya Karşı Hüseynî Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Manî Oluyor Halimi Takrîre Hicabım Hicazkâr Şarkı Tatyos Efendi Nigâr Osman Hanım
Mayadağ´dan Kalkan Kazlar Hicaz Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Mendilimin Yeşili Sabâ Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Nigâh-ı Mestine Sabâ Şarkı Hacı Ârif Bey Recâizade Mahmut
Nikrîz Sazsemâîsi Nikrîz Sazsemâîsi Refik Fersan –
Öyle Bir Âfet-i Yektâ-yı Emelsin Sabâ Şarkı Aleko Bacanos ?
Pencere Açıldı Bilal Oğlan Hicaz Türkü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Sarı Zeybek Hüseynî Zeybek (Anonim Beste) –
Sevda Yaratan Gözlerini Segâh Şarkı Yesârî Âsım Arsoy Yesârî Âsım A.
Şâhâne Gözler Şahane Eviç Rumelitürküsü (Anonim Beste) (Anonim Güfte)
Yanık Ömer Hüseynî Türkü Sadettin Kaynak Sadettin Kaynak
31 Ekim KPSS Eğitim Bilimleri Testi Soru ve Cevapları Paylaşım Yorum
kamyon sorusu duyarlılık
öğretmene aşık olan grup rehberliği
altını çizmesi algısal ayırt edebilme
sabit oranlı
esasicilik
altı şapkalı düşünme
1a2b ... a şıkkı
olumlu-olumsuz pekiştirme
istiklal marşı 3 kıta
John Deweyle ilgili soruda yediiklimi olan arkadaşlar bakabilir sayfa 42de orda bi cümle geçior 1924 de Dewey Türkiyeye davet edilmiş ve egitim sistemi üzerine rapor yazmıştır dior.paragrafın başındada Tevhidi Tedrisattan bahsediyor.ben onu işaretledim ama emin deildim
öğretmen öğrencilere anlatım bozukluğuyla ilgili ödev veriyodu bunun amacını sormuştuya ne yaptınız arkadaşlar
ben gerçek yaşamla ilişkilendme yaptım
daımıcılıkmı esasıcılıkmı.ezberleme dıyodu sonunda bıde oğretmen katı kuralları olan bırıdır ceza vardır dıyodu ben esesıcık yaptım onu.
kullanışlılık kesinlikle eminim.km ile ölçülen bir uzaklığı cm ile ölçemeyiz. insan kilosunuda da kamyonların tartıldığı bir kantarla ölçemeyiz.duyarlılık ise milimetrik ölçmelerle duyarlılığın sağlanmasıdır.daha hassas tartılar için geçerlidir.
A1 B2 li soru vardıya a yaptım eminim.
örtük progr yaptım.
esasicilik yaptım öğretmen otoritesi vardı cünkü.
batıl davranış yaptım.
baykuş sorusunu uyum sağlayıcı yaptım
çirkin olduğunu düşünen bir kızın topuklu ayakkabı giyince pekiştirilmesi sonucu topuklu giyme davranışı devam ediyor ya onu olumsuz pekiştirme yaptım.
bir soruya da kendiliğinden gelme yaptım istikla marşına da gruplama yaptım çünkü mısraları karıştırıyordu. aferinli soruya da yanlış zaman yaptım.
Türkiye’de program geliştirme çalışmaları 1924 yılında çıkarılan “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile başlamıştır.
1924’de Türkiye’ye çağrılan John Dewey’in hazırladığı rapor doğrultusunda daha çok ilköğretim programlarının geliştirilmesine ağırlık verilmiştir.
1950’li yıllara kadar Türkiye’de program geliştirme çalışmaları daha çok “dersler ve konular listesi” hazırlamak şeklinde ele alınmış, 1952’de Türkiye’ye gelerek köy okullarında incelemeler yapan K.V. Wofford’un hazırladığı raporla daha sistematik bir y aklaşımla yapılmaya başlanmıştır.
1961’de kabul edilen 222 sayılı İlköğretim Kanunu ile ilköğretim programlarının değiştirilip geliştirilmesi zorunlu hale gelmiştir.
haliyle deveyin köy ens. ile alakası yok arkadaşlar.. köy ens. woffordun raporuyla kuruluyor... cevap ilk öğretim programlarıyla ilgili olan şık
kendini kabul sorusu eleştirilere hoşgörü dür hocam. kendini kabul eden birey olumlu olumsuz tüm eleştirilere hoşgörü gösterebilir. örneğin çirkin oldugunu kabullenmeyen birine çirkinsin desen üstüne atlar :)
ama gizil öğrenmede farkında olmadan öğrenmek var. o soruda ise adam zaten turist olarak gidiyor vegeziyor yani öğrenmek amaç diye düşündüm ve öğrenmeyi aktarmak dedim.
istasyon sorusunda ben paragrafta mektup yazsın afiş oluştursun diyor die yaratıcılı gelişir dedim
ama gizil öğrenmede farkında olmadan öğrenmek var. o soruda ise adam zaten turist olarak gidiyor ve
istasyon sorusunda ben paragrafta mektup yazsın afiş oluştursun diyor die yaratıcılı gelişir dedim
istasyon sorusunun cevabı a ya da b olacak. İki çeldirici de çok yakındı.
Yaratıcılığın geliştirmesi ya da farklı öğretim yöntemlerini öğrenmesi bunlardan biri doğru cevaptır ama hangisi bilmiyorum.
kesnlkle mesleki eğitim o sorunun cevabı örtükle alakası yok ismek vs. tarzı düşünün anlarsınıuz yaş snırı yopk herhangi bir snrlama yok ömür boyu devgvam eden bir egtm
31 Ekim 2010 Kpss Eğitim Bilimleri Soru Ve Cevapları
Soru paylaşımları Bu sayfada :31 Ekim KPSS Eğitim Bilimleri Testi Soru ve Cevapları Paylaşım Yorum
31 Ekim 2010 Kpss Eğitim Bilimleri Soru Ve Cevapları
2010 KPSS Eğitim Bilimleri sınavı soruları indir,31 Ekim 2010 Kpss Eğitim Bilimleri Soru Ve Cevapları,31 Ekim 2010 Kpss Eğitim Bilimleri Soru Ve Cevapları indir,2010 KPSS Eğitim Bilimleri sınavı soru ve cevapları indir,2010 KPSS sınavı soru ve cevapları,2010 KPSS sınavı soru ve cevapları indir,Kpss 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları 2010 kpss 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss soruları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss videoları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss sonuçları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss tercihleri, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss atamaları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları memur 2010
31 Ekim 2010 Kpss Eğitim Bilimleri Soru Ve Cevapları
2010 KPSS Eğitim Bilimleri sınavı soruları indir,31 Ekim 2010 Kpss Eğitim Bilimleri Soru Ve Cevapları,31 Ekim 2010 Kpss Eğitim Bilimleri Soru Ve Cevapları indir,2010 KPSS Eğitim Bilimleri sınavı soru ve cevapları indir,2010 KPSS sınavı soru ve cevapları,2010 KPSS sınavı soru ve cevapları indir,Kpss 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları 2010 kpss 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss soruları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss videoları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss sonuçları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss tercihleri, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları kpss atamaları, 31 Ekim 2010 KPSS Eğitim Bilimleri Soruları ve Cevapları memur 2010
31 Ekim 2010 KPSS Soruları ve Cevapları - KPSS güncel bilgiler
ÖSYM KPSS Eğitim Bilimleri soruları ve cevapları ne zaman yayınlanacak? ÖSYM KPSS Eğitim Bilimleri soruları ve cevapları tarihte bir ilk olarak bugun yayınlanır mı? ÖSYM KPSS Eğitim Bilimleri soruları ve cevapları yayınlanır yayınlanmaz eş zamanlı sitemizde yer alacaktır
Kamu Personeli Seçme Sınavı'nda (KPSS) soruların sızdırıldığı kanaatiyle iptal edilerek yeniden düzenlenen Eğitim Bilimleri Sınavı saat 09.30'da başladı.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince (ÖSYM) düzenlenen sınav, Türkiye'de 81 il merkezinde ve KKTC'de Lefkoşa'da yapılıyor. Toplam 931 binadaki 12 bin 647 salonda gerçekleştirilen sınava öğretmen adayı 294 bin 909 kişi katılıyor. Sınavda emniyet görevlileri hariç 40 bin 800 ÖSYM görevlisi çalışıyor.
Sınavda adaylara 120 soru sorulacak ve 150 dakikasüre verilecek. İptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı'nda 100 ve üstünde doğru yanıt vererek yüksek puan alan adaylar, daha önce sınava girdikleri illerden farklı illerde sınava katılıyor.tÖSYM, bu sınavda olağanüstü güvenlik önlemleri aldı. Adaylar, sınav binalarına alınırken üstleri polisler tarafından elle ve detektörle arandı. Adayların saatlerinden yüzüklerine, kolyelerinden tokalarına her türlü aksesuarları çıkartırılarak, yanlarında hiçbir eşyayla sınav binalarına girmelerine izin verilmedi. Başörtülü adaylar da üstleri detektörle aranarak, sınav salonlarına alındı. Adayların yanlarında hiçbir araç-gereç getirmelerine izin vermeyen ÖSYM; sınav salonlarında adayların kullanması için içinde kalem, silgi, kalemtıraş, şeker, su ve peçete bulunan paketler dağıttı. Ayrıca, salonlarda duvar saati de bulunuyor
Tüm öğrencilere beyazgazete.comolarak başarılar diliyoruz...
ÖSYM KPSS Eğitim Bilimleri sınav sorularını ve cevaplarını açıkladığı andan itibaren ÖSYM KPSS Eğitim Bilimleri Sınav sorularına ve cevaplarına bu sayfadan ulaşabilirsiniz.
31 EKİM 2010 KPSS EĞİTİM BİLİMLERİ SORULARI VE CEVAPLARI
KPSS EĞİTİM BİLİMLERİ SINAVI SONA ERDİ
Türkiye'de 81 il merkezinde ve KKTC'de Lefkoşa'da, olağanüstü güvenlik önlemleri altında yapılan sınava, öğretmen adayı 294 bin 909 aday katıldı.Polisler hariç toplam 40 bin 800 ÖSYM görevlisinin gözetimi altında geçen sınavda, adaylara 120 soru yöneltilerek 150 dakika süre verildi.Adaylara sınavda Gelişim Psikolojisi, Öğrenme Psikolojisi, Ölçme ve Değerlendirme, Program Geliştirme, Öğretim Metotları ve Rehberlik konularında sorular yöneltildi.
Sınav başlamadan önce emniyet görevlileri tarafından kimlik ve güvenlik kontrolleri yapılarak binalara alınan adaylara, sınav süresince yeni belirlenen kurallar uygulandı.Adayların üzerleri, cep telefonu, kablosuz iletişim sağlayan bluetooth ve benzeri cihazlara karşı hem elle, hem de dedektörle tek tek arandı.Adaylar ayrıca saç tokalarından metal paraya kadar aranarak, aksesuar veya araç gereçle sınava girmelerine izin verilmedi.Başörtülü adaylar da üstleri detektörle aranarak, sınav salonlarına alındı.Adaylara, kalem, silgi, kalemtıraş, su, şeker ve peçete, ÖSYM tarafından dağıtıldı.Birkaç yıl önce başlatılan sınav esnasında tuvalete gidebilme izni, KPSS'de soruların sızdırıldığı iddiaları nedeniyle kaldırıldığı için,sağlık raporu bulunanlar hariç adaylara sınav sırasında tuvalete gitme izni verilmedi.Sınav sonuçları, adayların adreslerine sınav sonuç belgesiyle bildirilecek. Bu belgede adayların teste verdikleri doğru ve yanlış cevap sayıları ve KPSSP10 puanı yer alacak. Adaylar ayrıca sınav sonuçlarını internet yoluyla da öğrenebilecek.
ÖĞRETMENDEN YÜZÜK TEPKİSİ
Kırşehir'de Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) giren bir öğretmen, kopya ihtimaline karşın parmağındaki nişan yüzüğünün çıkarılmak istenmesine tepki olarak sınav belgelerini yırttı. İşletme öğretmeni, "Ben bu nişan yüzüğümü yemin ederek taktım. Kimse bana bu yüzüğü çıkarttıramaz." diyerek sınavgiriş kağıtlarını yırttı. Yırtılan belgeleri toplayan görevliler olayla ilgili tutanak tuttu.
Kopya çekildiği iddiasıyla iptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı, yoğun güvenlik önlemleri altında yapılıyor. Kırşehir'de yapılan sınavda görevliler ilginç bir olayla karşılaştı. İşletme öğretmeni olduğu öğrenilen Murat Dursun, Ahi Evran Üniversitesi Meslek Yüksekokulu binasında sınava girmek için kapıya geldi. Polisler, şahsın üzerinde bulunan bütün metal eşyaları, kalemini ve silgisini bırakmasını söyledi. Bunların yanı sıra nişan yüzüğünün de bırakılması gerektiği belirtildi. Bunun üzerine sinirlenen Dursun, "Ben nişan yüzüğümü yemin edip taktım. Kimse de bana bu yüzüğü çıkarttıramaz. Almıyorsanız girmiyorum." diyerek, sınav giriş belgesini yırtıp görevlilerin önüne attı. Görevliler ise yırtılan kâğıtları toplayıp, tutanak tutmak için idari binaya götürdü.
Öte yandan diğer adayların üst aramasından çıkan sigara, araç kontakları, çakmak ve madeni paraların okulun yan tarafında bulunan toprak yığınları arasına bırakılması dikkat çekti.Kırşehir'de Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) giren bir öğretmen, kopya ihtimaline karşın parmağındaki nişan yüzüğünün çıkarılmak istenmesine tepki olarak sınav belgelerini yırttı. İşletme öğretmeni, "Ben bu nişan yüzüğümü yemin ederek taktım. Kimse bana bu yüzüğü çıkarttıramaz." diyerek sınav giriş kağıtlarını yırttı. Yırtılan belgeleri toplayan görevliler olayla ilgili tutanak tuttu. Kopya çekildiği iddiasıyla iptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı, yoğun güvenlik önlemleri altında yapılıyor. Kırşehir'de yapılan sınavda görevliler ilginç bir olayla karşılaştı. İşletme öğretmeni olduğu öğrenilen Murat Dursun, Ahi Evran Üniversitesi Meslek Yüksekokulu binasında sınava girmek için kapıya geldi. Polisler, şahsın üzerinde bulunan bütün metal eşyaları, kalemini ve silgisini bırakmasını söyledi. Bunların yanı sıra nişan yüzüğünün de bırakılması gerektiği belirtildi. Bunun üzerine sinirlenen Dursun, "Ben nişan yüzüğümü yemin edip taktım. Kimse de bana bu yüzüğü çıkarttıramaz. Almıyorsanız girmiyorum." diyerek, sınav giriş belgesini yırtıp görevlilerin önüne attı. Görevliler ise yırtılan kâğıtları toplayıp, tutanak tutmak için idari binaya götürdü. Öte yandan diğer adayların üst aramasından çıkan sigara, araç kontakları, çakmak ve madeni paraların okulun yan tarafında bulunan toprak yığınları arasına bırakılması dikkat çekti.
Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezince (ÖSYM) düzenlenen sınav, Türkiye'de 81 il merkezinde ve KKTC'de Lefkoşa'da yapılıyor. Toplam 931 binadaki 12 bin 647 salonda gerçekleştirilen sınava öğretmen adayı 294 bin 909 kişi katılıyor. Sınavda emniyet görevlileri hariç 40 bin 800 ÖSYM görevlisi çalışıyor.
Sınavda adaylara 120 soru sorulacak ve 150 dakika
Tüm öğrencilere beyazgazete.com
ÖSYM KPSS Eğitim Bilimleri sınav sorularını ve cevaplarını açıkladığı andan itibaren ÖSYM KPSS Eğitim Bilimleri Sınav sorularına ve cevaplarına bu sayfadan ulaşabilirsiniz.
31 EKİM 2010 KPSS EĞİTİM BİLİMLERİ SORULARI VE CEVAPLARI
KPSS EĞİTİM BİLİMLERİ SINAVI SONA ERDİ
Türkiye'de 81 il merkezinde ve KKTC'de Lefkoşa'da, olağanüstü güvenlik önlemleri altında yapılan sınava, öğretmen adayı 294 bin 909 aday katıldı.Polisler hariç toplam 40 bin 800 ÖSYM görevlisinin gözetimi altında geçen sınavda, adaylara 120 soru yöneltilerek 150 dakika süre verildi.Adaylara sınavda Gelişim Psikolojisi, Öğrenme Psikolojisi, Ölçme ve Değerlendirme, Program Geliştirme, Öğretim Metotları ve Rehberlik konularında sorular yöneltildi.
Sınav başlamadan önce emniyet görevlileri tarafından kimlik ve güvenlik kontrolleri yapılarak binalara alınan adaylara, sınav süresince yeni belirlenen kurallar uygulandı.Adayların üzerleri, cep telefonu, kablosuz iletişim sağlayan bluetooth ve benzeri cihazlara karşı hem elle, hem de dedektörle tek tek arandı.Adaylar ayrıca saç tokalarından metal paraya kadar aranarak, aksesuar veya araç gereçle sınava girmelerine izin verilmedi.Başörtülü adaylar da üstleri detektörle aranarak, sınav salonlarına alındı.Adaylara, kalem, silgi, kalemtıraş, su, şeker ve peçete, ÖSYM tarafından dağıtıldı.Birkaç yıl önce başlatılan sınav esnasında tuvalete gidebilme izni, KPSS'de soruların sızdırıldığı iddiaları nedeniyle kaldırıldığı için,
ÖĞRETMENDEN YÜZÜK TEPKİSİ
Kırşehir'de Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) giren bir öğretmen, kopya ihtimaline karşın parmağındaki nişan yüzüğünün çıkarılmak istenmesine tepki olarak sınav belgelerini yırttı. İşletme öğretmeni, "Ben bu nişan yüzüğümü yemin ederek taktım. Kimse bana bu yüzüğü çıkarttıramaz." diyerek sınav
Kopya çekildiği iddiasıyla iptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı, yoğun güvenlik önlemleri altında yapılıyor. Kırşehir'de yapılan sınavda görevliler ilginç bir olayla karşılaştı. İşletme öğretmeni olduğu öğrenilen Murat Dursun, Ahi Evran Üniversitesi Meslek Yüksekokulu binasında sınava girmek için kapıya geldi. Polisler, şahsın üzerinde bulunan bütün metal eşyaları, kalemini ve silgisini bırakmasını söyledi. Bunların yanı sıra nişan yüzüğünün de bırakılması gerektiği belirtildi. Bunun üzerine sinirlenen Dursun, "Ben nişan yüzüğümü yemin edip taktım. Kimse de bana bu yüzüğü çıkarttıramaz. Almıyorsanız girmiyorum." diyerek, sınav giriş belgesini yırtıp görevlilerin önüne attı. Görevliler ise yırtılan kâğıtları toplayıp, tutanak tutmak için idari binaya götürdü.
Öte yandan diğer adayların üst aramasından çıkan sigara, araç kontakları, çakmak ve madeni paraların okulun yan tarafında bulunan toprak yığınları arasına bırakılması dikkat çekti.Kırşehir'de Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) giren bir öğretmen, kopya ihtimaline karşın parmağındaki nişan yüzüğünün çıkarılmak istenmesine tepki olarak sınav belgelerini yırttı. İşletme öğretmeni, "Ben bu nişan yüzüğümü yemin ederek taktım. Kimse bana bu yüzüğü çıkarttıramaz." diyerek sınav giriş kağıtlarını yırttı. Yırtılan belgeleri toplayan görevliler olayla ilgili tutanak tuttu. Kopya çekildiği iddiasıyla iptal edilen KPSS Eğitim Bilimleri Sınavı, yoğun güvenlik önlemleri altında yapılıyor. Kırşehir'de yapılan sınavda görevliler ilginç bir olayla karşılaştı. İşletme öğretmeni olduğu öğrenilen Murat Dursun, Ahi Evran Üniversitesi Meslek Yüksekokulu binasında sınava girmek için kapıya geldi. Polisler, şahsın üzerinde bulunan bütün metal eşyaları, kalemini ve silgisini bırakmasını söyledi. Bunların yanı sıra nişan yüzüğünün de bırakılması gerektiği belirtildi. Bunun üzerine sinirlenen Dursun, "Ben nişan yüzüğümü yemin edip taktım. Kimse de bana bu yüzüğü çıkarttıramaz. Almıyorsanız girmiyorum." diyerek, sınav giriş belgesini yırtıp görevlilerin önüne attı. Görevliler ise yırtılan kâğıtları toplayıp, tutanak tutmak için idari binaya götürdü. Öte yandan diğer adayların üst aramasından çıkan sigara, araç kontakları, çakmak ve madeni paraların okulun yan tarafında bulunan toprak yığınları arasına bırakılması dikkat çekti.
11.sinif kimya 1.dönem 1.yazili sorulari
11.sinif kimya 1.dönem 1.yazili sorulari,Lise 3.sinif kimya 1.dönem 1.yazili sorulari,lise 3 kimya 1.dönem 1.yazili sorulari
Ekol hoca kimya zümremizin hazırladığı dersler den merhaba sevgili öğrenci arkadaşlar. Şimdi sizlere lise 3 üç 11.sınıf kimya dersleri kapsamında ekol hoca kimya dersleri hocalarımızın okullarda hazırlayıp öğrencilerimize uygulamış olduğu yazılı soruları nı yani lise 3 üçüncü sınıf 11.sınıf kimya 1.dönem 1.yazılı soruları yandaki resimlerdedir. İsteyen arkadaşlar, yandaki resimden çıktı alabilirler.
Ekol hoca kimya zümremizin hazırladığı dersler den merhaba sevgili öğrenci arkadaşlar. Şimdi sizlere lise 3 üç 11.sınıf kimya dersleri kapsamında ekol hoca kimya dersleri hocalarımızın okullarda hazırlayıp öğrencilerimize uygulamış olduğu yazılı soruları nı yani lise 3 üçüncü sınıf 11.sınıf kimya 1.dönem 1.yazılı soruları yandaki resimlerdedir. İsteyen arkadaşlar, yandaki resimden çıktı alabilirler.
İlgili Kelimeler 1.donem, 1.yazili, 11.sinif, ekol hoca, kimya, lise 3, lise uc,sorulari, testi
9.sinif lise 1 matematik 1.dönem 1.yazili sorulari
Ekol hoca matematik dersleri ve testleri nden merhaba sevgili arkadaşlar. Ekol hoca matematik grubu öğretmenleri olarak sizlere üyeliksiz ve ücretsiz konu anlatımları ve soru çözümleri vermeye devam ediyoruz. Bu kapsamda şimdi sizlere lise 1 bir dokuzcuncu sınıf 9.sınıf matematik 1.dönem 1.yazılı soruları nı yandaki resimde sizlere sunuyoruz. Resmi farklı kaydedip, yazıcınızdan çıktı alıp çalışabilirsiniz. Herkese yazılı sınavınızda ve ygs öys de başarılar.9.sinif lise 1 matematik 1.dönem 1.yazili sorularıİlgili Kelimeler 1.donem, 1.yazili, 9.sinif, dokuzuncu, ekol hoca, lise 1, lise bir, mat 1, matematik, matematik sorulari, sinavi
İlgili Kelimeler 1.donem, 1.yazili, 9.sinif, dokuzuncu, ekol hoca, lise 1, lise bir, mat 1, matematik, matematik sorulari, sinavi
Harf inkilabı nedir, harf inkilabı hakkında bilgi
Harf inkilabı nedir, harf inkilabı hakkında bilgi,Harf inkilabı nasıl oldu, harf inkilabı hakkında bilgi verir misiniz,harf inkılabının önemi,harf inkılabının iletişime katkıları,harf inkilabının tarihi,harf inkılabının gerekçeleri,harf inkılabının nedenleri,harf inkılabının sebepleri
1 Kasım 1928'de, daha Önce Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Lâtin esasından alman harfler, Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere yer vererek Türk harfleri adı ile 1353 sayılı kanunla kabul edilmiştir. Harf İnkılâbı yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine yeni Türk harflerinin alınmasını ifade eder.
Arap harfleri, Arap diline çok iyi uymakla beraber, Türk dili için yetersiz ve elverişsizdi. Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Konuşulduğu hâlde yazılamıyor, yazıldığı gibi okunamayan bir yazı dili söz konusu olmakta idi. Okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern eğitim ve öğretimin gerçekleşmesine çalışmak ancak Harf İnkılâbı ile sağlanabilirdi.
Harf İnkılâbı, 1000 yıllık Arap harfleri ile yazı yazmak geleneğini yıkarak, batı kültürü ile yakınlaşma sağladığından, Atatürk'ün önderliğinde kültür inkılâbına yol açan, büyük bir inkılâptı. Sosyal, kültürel ve siyasî alanda geniş yankılar yaratmıştı.
Türk milletinin düşüncesine şekil veren yazı, Arap fonetiğine, Arapçanın özelliklerine uyan yazı olamazdı. Türk milletinin düşüncesine uyan yazı, Lâtin alfabesinden alınan, Türk dilinin özelliklerine uyan Türk harfleri olabilirdi. Harf İnkılâbı ile Türk düşüncesi bu kolay ve en akılcı bir yolla şekil almış, kültür hazinesinin zenginleşmesine imkân vermiştir.
Atatürk, Harf İnkılâbını, sadece kolay okuyup yazma için bir yazı tekniği meselesi olarak ele almamıştır. Lâtin alfabesinden alınan Türk harfleri, batı uygarlığına katılma işini de kolaylaştırmıştır. Harf İnkılâbı aynı zamanda, dilde reform yolunu açacaklara bir dayanak olmuş ve onlara güç kazandırmıştır. Dilde sadeleştirme, Türkçeleştirme akımına hız vermiştir.
Harf İnkılâbı, kolay okuyup yazma yanında okuma alışkanlığını da artırmış ve yaymıştır. Harf İnkılâbının en Önemli yönü, Kültür İnkılâbının temel yapısını teşkil etmesi, Türk kültürünün gelişmesine imkân vermiş olmasıdır.
1 Kasım 1928'de, daha Önce Türkçeyi yazmak için kullanılan Arap harfleri yerine Lâtin esasından alman harfler, Türk dilinin özelliklerini belirten işaretlere yer vererek Türk harfleri adı ile 1353 sayılı kanunla kabul edilmiştir. Harf İnkılâbı yazı dilinde kullanılan Arap harflerinin yerine yeni Türk harflerinin alınmasını ifade eder.
Arap harfleri, Arap diline çok iyi uymakla beraber, Türk dili için yetersiz ve elverişsizdi. Türkçe, Arap harfleri ile kolay yazılıp okunamıyordu. Konuşulduğu hâlde yazılamıyor, yazıldığı gibi okunamayan bir yazı dili söz konusu olmakta idi. Okuyup yazmayı kolaylaştırmak ve yaymak, modern eğitim ve öğretimin gerçekleşmesine çalışmak ancak Harf İnkılâbı ile sağlanabilirdi.
Harf İnkılâbı, 1000 yıllık Arap harfleri ile yazı yazmak geleneğini yıkarak, batı kültürü ile yakınlaşma sağladığından, Atatürk'ün önderliğinde kültür inkılâbına yol açan, büyük bir inkılâptı. Sosyal, kültürel ve siyasî alanda geniş yankılar yaratmıştı.
Türk milletinin düşüncesine şekil veren yazı, Arap fonetiğine, Arapçanın özelliklerine uyan yazı olamazdı. Türk milletinin düşüncesine uyan yazı, Lâtin alfabesinden alınan, Türk dilinin özelliklerine uyan Türk harfleri olabilirdi. Harf İnkılâbı ile Türk düşüncesi bu kolay ve en akılcı bir yolla şekil almış, kültür hazinesinin zenginleşmesine imkân vermiştir.
Atatürk, Harf İnkılâbını, sadece kolay okuyup yazma için bir yazı tekniği meselesi olarak ele almamıştır. Lâtin alfabesinden alınan Türk harfleri, batı uygarlığına katılma işini de kolaylaştırmıştır. Harf İnkılâbı aynı zamanda, dilde reform yolunu açacaklara bir dayanak olmuş ve onlara güç kazandırmıştır. Dilde sadeleştirme, Türkçeleştirme akımına hız vermiştir.
Harf İnkılâbı, kolay okuyup yazma yanında okuma alışkanlığını da artırmış ve yaymıştır. Harf İnkılâbının en Önemli yönü, Kültür İnkılâbının temel yapısını teşkil etmesi, Türk kültürünün gelişmesine imkân vermiş olmasıdır.
Stardoll hilesi, Stardoll hileleri, Stardoll hileleri hakkında bilgi verir misiniz?
Stardoll hilesi, Stardoll hileleri, Stardoll hileleri hakkında bilgi verir misiniz?
STARDOLL'A GİRİN ÜYE GİRİŞİ YAPIN SUPERSTAR OL KISMINA GEL.ÜLKENİ UNİTED STATES YAP.SMS KISMINA GEL VE GİR.BİRAZ BEKLE HİÇ BİRŞEY YAPMADAN 1-2 DK.HİÇ BİRŞEY YAPMADAN SAYFANA DÖN.EVİNE UCUZ PAHALI FARK ETMEZ BİR EŞYA AL.VE MAKYAJ ODANA GİT.ORDAN UCUZ PAHALI FARKETMEZ BİR TAKI AL STARPLAZA'DAN.SONRA TEKRAR EVİNE GİT AYNANIN ÖNÜNDE BİR ELBİSE VE BİR PENCEREYE BENZEYEN İÇİNDE GÜL BAHÇESİ RESİMİ OLAN BİR TABLO GELİYOR.SONRA MAKYAJ ODANA GİT.ÇANTANA BAK 2 ADET KÜPE 1 ADET KOLYE VE BİR TAKMA KİRPİK HEDİYE GELİYOR .BUNLARI BULAN BENİM ADIM İSE HANDE.
2.HİLELER. STARDOLL.TOM.COM'A GİR ÜYE OLMADAN ORADA GUEST@TOM.COM VE ALTINDA...... ŞİFRE YAZIYOR HİÇBİRŞEY YAZMADAN GİRİŞE GEL TIKLA 35 $ SENİ BEKLİYOR ALIŞVERİŞ YAP VE O PARAN 45 E YÜKSELİYOR.45'İDE HARCAYINCA BİTİNCE SAYFANA GİT 16.29 FALAN$ HEDİYE GELİO SONRA MAKYAJ ODANA GİT.ÇANTANIN İÇİNE BAK BİR ŞAPKA.EĞER GÖRÜNMEZSE STARPLAZADAN MAKYAJA MAĞAZASINA GİT BİRŞEYLER AL TEKRAR M.ODANA GİT VE ŞAPKAN HAZIRRR.BU HİLELERİ KİMSEYE VERMEYİN.
STARDOLL'A GİRİN ÜYE GİRİŞİ YAPIN SUPERSTAR OL KISMINA GEL.ÜLKENİ UNİTED STATES YAP.SMS KISMINA GEL VE GİR.BİRAZ BEKLE HİÇ BİRŞEY YAPMADAN 1-2 DK.HİÇ BİRŞEY YAPMADAN SAYFANA DÖN.EVİNE UCUZ PAHALI FARK ETMEZ BİR EŞYA AL.VE MAKYAJ ODANA GİT.ORDAN UCUZ PAHALI FARKETMEZ BİR TAKI AL STARPLAZA'DAN.SONRA TEKRAR EVİNE GİT AYNANIN ÖNÜNDE BİR ELBİSE VE BİR PENCEREYE BENZEYEN İÇİNDE GÜL BAHÇESİ RESİMİ OLAN BİR TABLO GELİYOR.SONRA MAKYAJ ODANA GİT.ÇANTANA BAK 2 ADET KÜPE 1 ADET KOLYE VE BİR TAKMA KİRPİK HEDİYE GELİYOR .BUNLARI BULAN BENİM ADIM İSE HANDE.
2.HİLELER. STARDOLL.TOM.COM'A GİR ÜYE OLMADAN ORADA GUEST@TOM.COM VE ALTINDA...... ŞİFRE YAZIYOR HİÇBİRŞEY YAZMADAN GİRİŞE GEL TIKLA 35 $ SENİ BEKLİYOR ALIŞVERİŞ YAP VE O PARAN 45 E YÜKSELİYOR.45'İDE HARCAYINCA BİTİNCE SAYFANA GİT 16.29 FALAN$ HEDİYE GELİO SONRA MAKYAJ ODANA GİT.ÇANTANIN İÇİNE BAK BİR ŞAPKA.EĞER GÖRÜNMEZSE STARPLAZADAN MAKYAJA MAĞAZASINA GİT BİRŞEYLER AL TEKRAR M.ODANA GİT VE ŞAPKAN HAZIRRR.BU HİLELERİ KİMSEYE VERMEYİN.
Ülkemizdeki tarım ve hayvancılık nasıldır, Ülkemizdeki tarım ve hayvancılık hakkında bilgi verir misiniz?
Ülkemizdeki tarım ve hayvancılık nasıldır, Ülkemizdeki tarım ve hayvancılık hakkında bilgi verir misiniz,türkiyede tarım ve hayvancılık nasıldır, türkiyede tarım ve hayvancılık hakkında bilgi verir misiniz?
TÜRKİYE'DEKİ TARIMCILIK FAALİYETLERİ
BUĞDAY
İlk yetişme döneminde (ilkbaharda) yağış ister. Olgunlaşma ve hasat döneminde kuraklık gerekir.Bu özelliğinden dolayı Karadeniz kıyılarında tarımı yapılamaz. Ayrıca düşük sıcaklılardan dolayı Doğu Anadolu Bölgesinin yüksek yerlerinde tarımı yapılamaz. Bunların dışında bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir.Buğday üretimi iklimdeki karasızlıktan dolayı bazı yıllar artarken, bazı yıllar düşer. Üretimin en fazla olduğu bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir. İl olarak en fazla Konya,Ankara ve Adana’dır.
ARPA
Soğuğa ve sıcağa dayanıklıdır. Bundan dolayı buğdayın yetişebildiği her yerde yetişir. Ayrıca düşük sıcaklıktan dolayı buğdayın yetişemediği Doğu Anadolu’nun yüksek yerlerinde de tarımı yapılabilir. Üretim en fazla İç Anadolu Bölgesinde gerçekleşir.
MISIR
Yetişme döneminde bol su ister. Bundan dolayı yurdumuzda sulama imkanı olan bütün her yerde tarımı yapılabilir. Yağ elde edilmeye başlandıktan sonra tarımı Akdeniz Bölgesinde hızla gelişmiştir. Bugün mısır üretimimizin yarısına yakını Akdeniz Bölgesinden elde edilir (Adana çevresi başta gelir). Üretimde 2. bölge Karadeniz Bölgesidir (Buğdayın yerine tarımı yapılmaktadır.) Bölge halkının temel besin maddesi olduğundan ticarette değeri yoktur.
ÇELTİK (PİRİNÇ)
Çeltik ilk çimlenme döneminde bol su ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir. Yurdumuzun sıcaklık şartları çeltik tarımına elverişlidir. Fakat su sorunu vardır. Bu sebeple tarımı akarsu kenarlarında gelişmiştir. Çeltik tarım alanlarında sivrisinek çok geliştiğinden ekim alanları devletin kontrolündedir (yerleşim birimleri çevresinde tarımına müsaade edilmemektedir. Üretimde en büyük paya sahip bölgemiz Marmara Bölgesidir. Başta Edirne ilimiz gelmektedir. Ayrıca Balıkesir , Çanakkale ve Bursa çevrelerinde de tarımı yapılır. Üretimde ikinci bölge Karadeniz Bölgesidir. Başta Samsun olmak üzere, Çorum, Sinop, Kastamonu çevresinde tarımı gelişmiştir. Akdeniz bölgesinde Silifke ve Amik ovaları önemli çeltik ekim alanıdır. Üretimimiz yeterli olmadığından ithal etmekteyiz.
ÇAVDAR
Serin yayla iklimi ister. Yem sanayisinde kullanılır. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde gelişmiştir.
NOHUT
İlk yetişme döneminde yağış ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir. Yurdumuz iklim şartları genelde nohut tarımına elverişlidir. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde yapılmaktadır. Bu bölgemizi Akdeniz ve Ege Bölgeleri takip etmektedir.
MERCİMEK
Kuraklığa dayanıklı olduğu için en fazla tarımı G. Doğu Anadolu Bölgesinde gelişmiştir. Mercimek üretimimizin yarıdan fazlası bu bölgeden karşılanır (kırmızı mercimek). Üretimde ikinci bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir(yeşil mercimek).
FASULYE
Yurdumuzda sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde en büyük paya sahip bölgemiz İç Anadoludur.
TÜTÜN
Kıraç arazilerde yetişebilir. İlk yetişme döneminde su ister. Daha sonra mutlaka kuraklık olmalı. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Ancak kaliteli tütün yetiştirilmesi amacıyla ekim alanları devlet tarafından sınırlandırılmıştır. Üretimde 1. Ege Bölgesidir ( Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli ve Uşak çevresi). 2. G.Doğu Anadolu Bölgesi 3.Karadeniz Bölgesidir.
ŞEKER PANCARI
Yurdumuzda tarımı 1925 yılında Uşak’ta başlamıştır (ilk fabrika Uşak’ta 1926 yılında kuruldu). Bugün fabrikaların kurulduğu her yerde tarımı yapılmaktadır. Belirli iklim ve toprak isteği yoktur. Sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde 1. İç Anadolu Bölgesidir.Şeker pancarı tarladan söküldükten sonra kısa bir süre sonra işlenmesi gerektiğinden tarımı fabrikalar çevresinde yapılır. Ayrıca pancar küspesi hayvan yemi olarak kullanıldığı için buralarda besi hayvancılığı da gelişmiştir.Kıyı bölgelerimizde tarımı yapılmaz. Sebebi buralarda daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik verilmesidir.
PAMUK
Alüvyal toprakları sever. Ayrıca yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyar. Yetişme döneminde bol su, hasat döneminde kuraklık gerekir. Üretimde 1.Güneydoğu Anadolu Bölgesir(En fazla Ş.Urfa Çevresi). Gap ile birlikte tarımı hızla gelişmektedir. 2.Ege Bölgesi (kıyıdaki bütün çöküntü ovalarında), 3.Akdeniz Bölgesi (başta Adana olmak üzere Hatay, İçel, Antalya Çevresi), Ayrıca Marmara Bölgesinde Balıkesir, Bursa ve Çanakkale çevresi ile Doğu Anadolu Bölgesinde etrafı dağlarla çevrili çukur alanlarda tarımı yapılır(Elazığ ve Iğdır çevresi).
ÇAY
Tropikal iklim bitkisidir. Bol ve düzenli yağış ister. Bulutlu gün sayısı fazla olmalıdır. Kışlar ılık geçmelidir. Yurdumuzda en iyi yetişme şartlarını Doğu Karadeniz Bölümünde bulmuştur. Bugün Rize başta olmak üzere Ordu’dan Gürcistan sınırına kadar olan kıyı kesimde tarımı yapılmaktadır. Yurdumuzda çay tarımı Cumhuriyetin ilanından sonra başlamıştır (1924). Çay tarımının tamamı Karadeniz bölgesindedir.
HAŞHAŞ
Doğu Karadeniz kıyıları hariç bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Ancak uyuşturucu elde edildiği için üretimi devlet kontrolündedir. Bugün başta Afyon olmak üzere Kütahya, Uşak, Denizli, Burdur, Isparta, Konya çevresinde tarımı yapılır. Gıda sanayisinde ve tıpta narkoz yapımında kullanılır. Son yıllarda tütün bitkisine altarnatif bitki olsun diye Manisa'nın kırsal kesimlerinde (Gördes, Demirci, Kula ,Selendi gibi) haşhaş tarımına müsade edilimiştir.
KETEN KENEVİR
Lifleri dokuma sanayisinde , ip ve halat yapımında kullanılır. Yurdumuz üretiminin tamamına yakını Karadeniz Bölgesinden karşılanır. Başta Kastamonu olmak üzere Samsun ,Amasya ve Çorum çevresinde tarımı yapılır. Ege Bölgesinde ise kütahya çevresinde tarımı yapılmaktadır.Kenevirden uyuşturucu elde edildiğinden üretimi devlet kontrolündedir.
AYÇİÇEĞİ
İlk yetişme döneminde su , hasat döneminde kuraklık ister. Bundan dolayı Doğu Karadeniz kıyıları hariç bütün bölgelerimizde sulama ile tarımı yapılır. Üretimde 1. Marmara Bölgesi (Ergene Bölümü). 2. Karadeniz Bölgesi (Orta Karadeniz) 3. İç Anadolu Bölgesi’dir.Son yıllarda Akdeniz ve Ege Bölgelerinde tarımı hızla gelişme göstermektedir. Sebebi pamuk bitkisine göre daha az masraflı olmasıdır.
ZEYTİN
Akdeniz iklim bitkisidir. Ancak Akdeniz Bölgesinde tarımı fazla gelişmemiştir. Daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik tanınmasından dolayı. Bugün üretimde 1. Ege Bölgesi (Kıyı Ege Bölümündeki ova ve kenarlarında- Manisa, Aydın, İzmir, Muğla , Denizli çevresi). 2. Marmara Bölgesi-Güney Marmara kıyıları (en kaliteli sofralık zeytin bu bölgeden Gemlik çevresinden elde edilir). 3. Akdeniz Bölgesi (Antalya çevresi en fazla). Ayrıca Doğu Karadeniz’de Çoruh vadi oluğunda (Artvin) ve Güneyoğu Anadolu Bölgesi’nde G.Antep çevresinde tarımı yapılır.Zeytinin devirli üretim özelliğinden dolayı; üretim bir yıl fazla , bir yıl azdır. Dünya zeytin üretiminde İtalya , İspanya ve Yunanistan'dan sonra 4. sıradayız.
SOYA FASULYESİ
Önceleri daha çok Doğu Karadeniz’de Ordu-Giresun çevresinde tarımı yapılırdı. 1982 yılından sonra yağ sanayisinde kullanılmaya başlanılınca tarımı Akdeniz Bölgesinde hızla gelişmiştir. Kısa sürede geliştiği için bölgede ikinci ürün olarak yetiştirilir. Adana başta olmak üzere İçel, Hatay çevresinde tarımı gelişmiştir. Türkiye üretiminin % 92 ‘sini Akdeniz Bölgesi karşılar.
YER FISTIĞI
Akdeniz iklim şartlarında iyi yetişmektedir. En fazla tarımı bu bölgede Adana çevresinde gelişmiştir(%91). Ayrıca G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısında, Ege Bölgesi’nde Muğla Manisa ve Aydın çevresi, G. Marmara Bölümü’nde Balıkesir, Çanakkale çevresinde tarımı yapılır. Çerez olarak tüketildiği gibi yağ da elde edilir.
SUSAM
Sıcak iklim bitkisidir. Yurdumuzda başta G.Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Akdeniz ve Ege Bölgelerinde tarımı yapılır. Yağ elde edilir. Ayrıca helva yapımında kullanılır.
ÜZÜM
Kışın –40ºC ye kadar dayanabilir. Bundan dolayı meyveler içinde yetişme alanı en geniş olanıdır. Üzüm üretiminde başta Ege Bölgesi (Manisa, İzmir, Denizli ) gelir. 2. G.Doğu Anadolu Bölgesidir. 3. İç Anadolu Bölgesidir.Dünya kuru üzüm üretimde birinciyiz ve ihracat yapmaktayız.
ELMA
Üzümden sonra yetişme alanı en geniş olan meyvedir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Niğde, Nevşehir, Amasya, Tokat, Kastamonu, Bursa, Burdur, Isparta, Antalya önemli elma üretim merkezlerimizdir.
İNCİR
Akdeniz iklim bitkisidir. Kış ılıklığı ister ve yaz kuraklığı ister. En fazla tarımı Ege Bölgesi’nde gelişmiştir (Başta Aydın gelir.) Üretimin %80 i bu bölgeden karşılanır. Ayrıca Akdeniz Bölgesi, G. Marmara ve G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısı ile Karadeniz kıyılarında (Doğu Karadeniz kıyıları hariç) tarımı yapılabilir. Türkiye Dünya kuru incir üretiminde ilk sırada yer alır ve önemli ihracat ürünümüzdür.
FINDIK
Anavatanı Türkiye’dir. En iyi yetişme şartları Karadeniz iklim bölgesidir. Yurdumuz üretiminin %90 ‘ını Karadeniz bölgesi karşılar. En fazla Ordu- Giresun olmak üzere Karadeniz kıyılarında tarımı yapılmaktadır. Ayrıca Marmara Bölgesinde Sakarya çevresinde tarımı yapılır.Türkiye dünya fındık üretiminde ve ihracatında ilk sırada yer alır (%60-70).
ANTEP FISTIĞI
En iyi yetişme şartlarını G.Doğu Anadolu Bölgesinde bulmuştur (% 90). Başta Ş.Urfa ve G.Antep gelir. Ayrıca Akdeniz ve Ege Bölgelerinde çitlembik ağaçlarının aşılanması ile de tarımı yapılabilmektedir. Önemli ihracat ürünümüzdür.
TURUNÇGİLLER (Narenciye)
Tropikal iklim bitkisidir. Yurdumuzda tarımı en fazla Akdeniz Bölgesinde gelişmiştir (%88) Antalya başta olmak üzere bütün Akdeniz kıyılarında tarımı yapılabilmektedir. Ayrıca Ege Bölgesinde İzmir’e kadar olan güney kıyılarında, G.Marmara Bölümünün soğuktan korunmuş kıyılarında, Doğu Karadeniz Bölümünde Rize çevresinde ve G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısında tarımı yapılmaktadır.Ege Bölgesinde kıyıdan 200 km içerilere kadar tarımı yapılabilmektedir. Sebebi bölgede dağların kıyıya dik uzanması sonucu deniz etkisinin iç kesimlere kadar sokulabilmesidir. Doğu Karadeniz Bölümünde yetiştirilebilmesi kış ılıklığı ile ilgilidir.
MUZ
Tropikal iklim bitkisidir. Yurdumuzda Akdeniz Kıyılarında tarımı yapılabilmektedir. Bugün tarımı daha çok Alanya – Anamur arasında gelişmiştir.
KAYISI
Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. En fazla tarımı D.Anadolu Bölgesi’nde Malatya-Elazığ çevresinde gelişmiştir.
BADEM
Kıraç arazilerde yetişebilmektedir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilmektedir. En fazla İç Anadolu Bölgesinde Niğde –Nevşehir çevresinde gelişmiştir.
SEBZECİLİK
Sebzeler çok fazla su isterler. Yurdumuzda sebze yetiştiriciliği en fazla Akdeniz Bölgesinde gelişmiştir. Bu bölgeyi Ege ve Marmara Bölgeleri takip eder. En az geliştiği bölgemiz D.Anadolu bölgesidir. Sebebi yaz mevsiminin çok kısa sürmesidir. Ayrıca İç Anadolu Bölgesinde de sulama yetersizliğinden dolayı sebze tarımı gelişmemiştir.
Sebze tarımı seracılık faaliyetleri ile Akdeniz ve Ege Bölgelerinde bütün yıl yapılabilmektedir. Seracılığın buralarda gelişme sebepleri; kışların ılık geçmesi ve güneşli gün sayısının fazla olmasıdır.
PATATES
Alüvyal ve kumlu topraklarda iyi yetişir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde gelişmiştir ( Nevşehir). Ayrıca Ödemiş-İzmir, Sakarya, Trabzon, Erzurum diğer önemli patates üretim merkezlerimizdir.
SOĞAN-SARMISAK
Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Bursa –Karacabey önemli soğan üretim merkezi iken Kastamonu da sarmısakta önemli merkezimizdir. Soğan-sarmısak tarımı bütün bölgelerimizde yapılabilir.
TÜRKİYE'NİN TARIMSAL ÜRETİM HARİTASI:
TÜRKİYE'DEKİ HAYVANCILIK FAALİYETLERİ
Türkiye hayvan varlığı bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. 25 milyon civarındaki koyun sayısı ve 10 milyon civarındaki sığır sayısı ve 6.5 milyon civarındaki keçi sayısı ile Türkiye dünyada önemli bir yere sahiptir. Buna karşın birim hayvan başına alınan verim az ve kişi başına düşen hayvansal ürün tüketimi yeterli düzeyde değildir.
KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK
Türkiye’de küçükbaş hayvancılık oldukça yaygındır. Bunun temel nedeni Türkiye’nin yerşekilleri ve iklim şartlarının küçükbaş hayvancılığı zorunlu kılmasıdır. Türkiye’nin çok geniş bir bölümünde yaz kuraklığı yaşanır. Bu yüzden yaz mevsiminde çayır ve ot örtüsü canlılığını kaybeder ve cılızlasın Gür otlaklar isteyen büyükbaş hayvanlar için bu durum elverişli değildir. Bu yüzden bozkırların geniş yer kapladığı yöreler, küçükbaş hayvancılığın yoğun olduğu alanlardır. Küçükbaş hayvanlar içinde en fazla yetiştirileni koyundur. Türkiye’de 25 milyon civarında koyun beslenmektedir. Başta İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere iç Batı Anadolu, Karadeniz’in iç yöreleri, Güney Marmara Bölümü ve Trakya’nın iç kesimleri koyun yetiştiriciliğinin yoğun olduğu yerlerdir. Avustralya, Çin, Yeni Zelanda, Türkiye ve ingiltere en fazla koyun yetiştiren ülkelerdir. Koyun yetiştiriciliğinde Türkiye’nin iki önemli sorunu vardır:
1. Kar örtüsünün iç bölgelerde uzun süre yerde kalması ve bu süre boyunca koyunların ağıllarda hazır yemlerle beslenmesidir. Bu durum maliyeti yükseltir, kazancı azaltır.
2. Koyun ırklarının et ve süt verimleri düşüktür.
BAŞLICA KOYUN IRKLARI
Marmara ve Ege’de kıvırcık, İç ve Doğu Anadolu’da morkaraman, İç Batı Anadolu’da dağlıçtır.
Küçükbaş hayvancılıkta diğer bir faaliyet de keçi yetiştiriciliğidir. Yurdumuzun hemen her bölgesinde keçi yetiştirilir. Ama en yoğun keçi besleme bölgeleri dağlık ve engebeli bölgelerdir. Toros Dağları ve Ege Bölgesi‘nin dağlık kesimlerinde çok sayıda keçi beslenir.
Yurdumuzda başlıca iki keçi türü yetiştirilmektedir.
1.) Kıl Keçisi
Eti, sütü ve kılı için yetiştirilir. Kılı, kıl çadır yapımı ve bazı dokumalarda kullanılır. Son yıllarda sayıları azalmıştır.
2.) Tiftik Keçisi
Dünya’da ilk kez Ankara’da kültür altına alınıp yetiştirildiği için Ankara keçisi de denir. Tiftik denilen yünleri için yetiştirilir.
BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIK
Manda, sığır gibi hayvanlar büyükbaş hayvanlardır. Nemli bölgelerde, uzun boylu ot topluluklarının bulunduğu alanlarda daha fazla yetiştirilir. Büyükbaş hayvanlar içinde en bür yük payı sığırlar oluşturur. Yurdumuzda her yıl süt ve et üretiminin büyük bir bölümü sığırlardan elde edilir. Sığır yetiştiriciliğindeki en büyük sorun, ıslah edilmiş ırkların toplam sayı içindeki payının az oluşudur. Türkiye’de sığır yetiştiriciliği Erzurum – Kars Bölümü’nde ve Doğu Karadeniz’de oldukça fazladır. Son yıllarda Ege ve Marmara bölgelerinde de yaygınlaşmıştır. Ülkemizde 10 milyon sığır, 120 bin kadar manda vardır. Dünya’da sığır yetiştiren ülkelerin başında ABD, Rusya, Arjantin, Avustralya ve İngiltere gelir.
KÜMES HAYVANCILIĞI
Tavuk, horoz, hindi, ördek ve kaz gibi hayvanların yetiştirilmesine yönelik faaliyetlerdir. Hem yumurta hem de et için beslenir. “Beyaz et” olarak adlandırılan kümes hayvanlarının etinin sağlığa daha yararlı olması, ucuzluğu ve pazarlanmasındaki kolaylık, tavukçuluğun hızla gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Kentleşmenin hızlanmasıyla artan et ve yumurta talebini karşılayabilmek için modern tavuk çiftliklerinin kurulması gerekmiştir. Devletin de etkisiyle 1970′lerden itibaren modern tavukçuluğa geçilmiştir. Bugün modern tavukçuluk İstanbul, Ankara, İzmir, Bolu, Balıkesir, Sakarya gibi illerimizin çevresinde yapılmaktadır.
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ
İpek, dut yaprağı ile beslenen bir çeşit tırtılın çıkardığı ince iplik şeklindeki maddedir. Ülkemizde başta Bursa olmak üzere Bilecik, Balıkesir, Elazığ, Denizli, Muğla, Antalya, Mersin, Diyarbakır ve Amasya vb. illerinde üretilir. İpek böcekçiliği 19. yüzyılda Avrupa’da tekstil sanayinin gelişmesi sonucu önemini kaybetmiştir. Cumhuriyet döneminde bu konuya önem verilse de eski konumuna ulaşamamıştır. Bunda en önemli etken, ipeğin pahalı oluşu ve suni ipek kullanımının yaygınlaşmasıdır. Ancak son yıllarda turistik amaçlarla ipekli halı ihracatının önem kazanması üzerine, teşvik edici girişimlerde bulunulmaktadır.
ARICILIK
Yurdumuzda farklı iklim bölgelerinin olması ve bitki örtüsünün oldukça çeşitli olması, arıcılık için önemli bir etkendir. Ülkemizde arı yetiştiriciliği ve bal üretiminde geçmiş yıllara göre önemli artışlar vardır. Bunda bal verimi 4-5 kg’ı aşmayan eski tip kovanlar yerine, giderek modern tip kovanlarda üretim yapılması etkili olmuştur. Çünkü modern tip kovanda bal üretimi 40-50 kg’ı aşmaktadır. Muğla, Ordu, Adana, Sivas, Mersin, Kars, Erzurum, Ankara, Aydın ve İzmir bal üretimi fazla olan yerlerdir. Ülkemizde yıllık 82 bin ton civarında bal üretilmektedir.
SU ÜRÜNLERİ
Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması ve denizlerimizin farklı özellikte olması, ayrıca çok sayıda akarsu ve gölün bulunması ve bunların farklı iklim bölgelerinde yer alması Türkiye’nin su ürünleri bakımından önemli bir potansiyele sahip olmasını sağlamıştır. Fakat su ürünleri üretimi istenilen düzeyde değildir. Balıkçılık su ürünleri içerisinde ilk sırada gelir.
1.) Deniz Balıkçılığı
Ülkemizde balıkçılık faaliyeti içerisinde en yaygın olan ve en fazla balık elde edilen deniz balıkçılığıdır. Genelde kıyı balıkçılığı şeklinde yapılmaktadır. Deniz balıkçılığı açısından Karadeniz ilk sırada gelir. Bunu Marmara, Ege ve Akdeniz izler.
Türkiye’de balıkçılığın gelişmesi için
- Açık deniz balıkçılığı yapılmalı
- Modern balıkçılık yöntemleri uygulanmalı
- Kıyı kirlenmeleri önlenmeli
- Küçük balıkçılar büyük ortaklıklar kurmalı
- Zararlı balık avlama yöntemleri uygulanmamalı Depolama, soğutma ve taşıma sistemleri geliştirilmeli
2.) Kültür Balıkçılığı
Balık çiftliklerinde balık yavrularını ve yumurtalarını çoğaltarak yapılan balıkçılığa kültür balıkçılığı denir. Tatlı su kaynakları yakınlarındaki balık çiftliklerinde daha çok alabalık üretilirken, deniz kıyılarında özellikle koy ve körfezlerin ağız kısımlarında kurulan balık çiftliklerinde ise levrek, çipura ve kefal türü balıkların üretimi yapılmaktadır.
3.) Tatlı Su Balıkçılığı
Akarsular, barajlar ve suları tatlı olan göller tatlı su balıkçılığı bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu sularda genelde sazan, kefal, turna ve yayın balığı gibi balıklar bulunur. Tatlı su balıkçılığında önemli bir yere sahip olan Beyşehir ve Eğirdir göllerinde yakalanan kerevitin (tatlı su İstakozu) büyük çoğunluğu ihraç edilmektedir.
4.) Diğer Deniz Ürünleri
Denizlerimizden balıkların dışında az miktardada olsa midye, karides, İstakoz, kalamar, ahtapot ve sünger gibi ürünler elde edilir.
TÜRKİYE'NİN HAYVANSAL ÜRETİM HARİTASI:
TÜRKİYE'DEKİ TARIMCILIK FAALİYETLERİ
BUĞDAY
İlk yetişme döneminde (ilkbaharda) yağış ister. Olgunlaşma ve hasat döneminde kuraklık gerekir.Bu özelliğinden dolayı Karadeniz kıyılarında tarımı yapılamaz. Ayrıca düşük sıcaklılardan dolayı Doğu Anadolu Bölgesinin yüksek yerlerinde tarımı yapılamaz. Bunların dışında bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir.Buğday üretimi iklimdeki karasızlıktan dolayı bazı yıllar artarken, bazı yıllar düşer. Üretimin en fazla olduğu bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir. İl olarak en fazla Konya,Ankara ve Adana’dır.
ARPA
Soğuğa ve sıcağa dayanıklıdır. Bundan dolayı buğdayın yetişebildiği her yerde yetişir. Ayrıca düşük sıcaklıktan dolayı buğdayın yetişemediği Doğu Anadolu’nun yüksek yerlerinde de tarımı yapılabilir. Üretim en fazla İç Anadolu Bölgesinde gerçekleşir.
MISIR
Yetişme döneminde bol su ister. Bundan dolayı yurdumuzda sulama imkanı olan bütün her yerde tarımı yapılabilir. Yağ elde edilmeye başlandıktan sonra tarımı Akdeniz Bölgesinde hızla gelişmiştir. Bugün mısır üretimimizin yarısına yakını Akdeniz Bölgesinden elde edilir (Adana çevresi başta gelir). Üretimde 2. bölge Karadeniz Bölgesidir (Buğdayın yerine tarımı yapılmaktadır.) Bölge halkının temel besin maddesi olduğundan ticarette değeri yoktur.
ÇELTİK (PİRİNÇ)
Çeltik ilk çimlenme döneminde bol su ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir. Yurdumuzun sıcaklık şartları çeltik tarımına elverişlidir. Fakat su sorunu vardır. Bu sebeple tarımı akarsu kenarlarında gelişmiştir. Çeltik tarım alanlarında sivrisinek çok geliştiğinden ekim alanları devletin kontrolündedir (yerleşim birimleri çevresinde tarımına müsaade edilmemektedir. Üretimde en büyük paya sahip bölgemiz Marmara Bölgesidir. Başta Edirne ilimiz gelmektedir. Ayrıca Balıkesir , Çanakkale ve Bursa çevrelerinde de tarımı yapılır. Üretimde ikinci bölge Karadeniz Bölgesidir. Başta Samsun olmak üzere, Çorum, Sinop, Kastamonu çevresinde tarımı gelişmiştir. Akdeniz bölgesinde Silifke ve Amik ovaları önemli çeltik ekim alanıdır. Üretimimiz yeterli olmadığından ithal etmekteyiz.
ÇAVDAR
Serin yayla iklimi ister. Yem sanayisinde kullanılır. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde gelişmiştir.
NOHUT
İlk yetişme döneminde yağış ister. Hasat döneminde kuraklık gerekir. Yurdumuz iklim şartları genelde nohut tarımına elverişlidir. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde yapılmaktadır. Bu bölgemizi Akdeniz ve Ege Bölgeleri takip etmektedir.
MERCİMEK
Kuraklığa dayanıklı olduğu için en fazla tarımı G. Doğu Anadolu Bölgesinde gelişmiştir. Mercimek üretimimizin yarıdan fazlası bu bölgeden karşılanır (kırmızı mercimek). Üretimde ikinci bölgemiz İç Anadolu Bölgesidir(yeşil mercimek).
FASULYE
Yurdumuzda sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde en büyük paya sahip bölgemiz İç Anadoludur.
TÜTÜN
Kıraç arazilerde yetişebilir. İlk yetişme döneminde su ister. Daha sonra mutlaka kuraklık olmalı. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Ancak kaliteli tütün yetiştirilmesi amacıyla ekim alanları devlet tarafından sınırlandırılmıştır. Üretimde 1. Ege Bölgesidir ( Manisa, İzmir, Aydın, Muğla, Denizli ve Uşak çevresi). 2. G.Doğu Anadolu Bölgesi 3.Karadeniz Bölgesidir.
ŞEKER PANCARI
Yurdumuzda tarımı 1925 yılında Uşak’ta başlamıştır (ilk fabrika Uşak’ta 1926 yılında kuruldu). Bugün fabrikaların kurulduğu her yerde tarımı yapılmaktadır. Belirli iklim ve toprak isteği yoktur. Sulama imkanı olan her yerde tarımı yapılabilir. Üretimde 1. İç Anadolu Bölgesidir.Şeker pancarı tarladan söküldükten sonra kısa bir süre sonra işlenmesi gerektiğinden tarımı fabrikalar çevresinde yapılır. Ayrıca pancar küspesi hayvan yemi olarak kullanıldığı için buralarda besi hayvancılığı da gelişmiştir.Kıyı bölgelerimizde tarımı yapılmaz. Sebebi buralarda daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik verilmesidir.
PAMUK
Alüvyal toprakları sever. Ayrıca yüksek sıcaklığa ihtiyaç duyar. Yetişme döneminde bol su, hasat döneminde kuraklık gerekir. Üretimde 1.Güneydoğu Anadolu Bölgesir(En fazla Ş.Urfa Çevresi). Gap ile birlikte tarımı hızla gelişmektedir. 2.Ege Bölgesi (kıyıdaki bütün çöküntü ovalarında), 3.Akdeniz Bölgesi (başta Adana olmak üzere Hatay, İçel, Antalya Çevresi), Ayrıca Marmara Bölgesinde Balıkesir, Bursa ve Çanakkale çevresi ile Doğu Anadolu Bölgesinde etrafı dağlarla çevrili çukur alanlarda tarımı yapılır(Elazığ ve Iğdır çevresi).
ÇAY
Tropikal iklim bitkisidir. Bol ve düzenli yağış ister. Bulutlu gün sayısı fazla olmalıdır. Kışlar ılık geçmelidir. Yurdumuzda en iyi yetişme şartlarını Doğu Karadeniz Bölümünde bulmuştur. Bugün Rize başta olmak üzere Ordu’dan Gürcistan sınırına kadar olan kıyı kesimde tarımı yapılmaktadır. Yurdumuzda çay tarımı Cumhuriyetin ilanından sonra başlamıştır (1924). Çay tarımının tamamı Karadeniz bölgesindedir.
HAŞHAŞ
Doğu Karadeniz kıyıları hariç bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Ancak uyuşturucu elde edildiği için üretimi devlet kontrolündedir. Bugün başta Afyon olmak üzere Kütahya, Uşak, Denizli, Burdur, Isparta, Konya çevresinde tarımı yapılır. Gıda sanayisinde ve tıpta narkoz yapımında kullanılır. Son yıllarda tütün bitkisine altarnatif bitki olsun diye Manisa'nın kırsal kesimlerinde (Gördes, Demirci, Kula ,Selendi gibi) haşhaş tarımına müsade edilimiştir.
KETEN KENEVİR
Lifleri dokuma sanayisinde , ip ve halat yapımında kullanılır. Yurdumuz üretiminin tamamına yakını Karadeniz Bölgesinden karşılanır. Başta Kastamonu olmak üzere Samsun ,Amasya ve Çorum çevresinde tarımı yapılır. Ege Bölgesinde ise kütahya çevresinde tarımı yapılmaktadır.Kenevirden uyuşturucu elde edildiğinden üretimi devlet kontrolündedir.
AYÇİÇEĞİ
İlk yetişme döneminde su , hasat döneminde kuraklık ister. Bundan dolayı Doğu Karadeniz kıyıları hariç bütün bölgelerimizde sulama ile tarımı yapılır. Üretimde 1. Marmara Bölgesi (Ergene Bölümü). 2. Karadeniz Bölgesi (Orta Karadeniz) 3. İç Anadolu Bölgesi’dir.Son yıllarda Akdeniz ve Ege Bölgelerinde tarımı hızla gelişme göstermektedir. Sebebi pamuk bitkisine göre daha az masraflı olmasıdır.
ZEYTİN
Akdeniz iklim bitkisidir. Ancak Akdeniz Bölgesinde tarımı fazla gelişmemiştir. Daha fazla gelir getiren ürünlere öncelik tanınmasından dolayı. Bugün üretimde 1. Ege Bölgesi (Kıyı Ege Bölümündeki ova ve kenarlarında- Manisa, Aydın, İzmir, Muğla , Denizli çevresi). 2. Marmara Bölgesi-Güney Marmara kıyıları (en kaliteli sofralık zeytin bu bölgeden Gemlik çevresinden elde edilir). 3. Akdeniz Bölgesi (Antalya çevresi en fazla). Ayrıca Doğu Karadeniz’de Çoruh vadi oluğunda (Artvin) ve Güneyoğu Anadolu Bölgesi’nde G.Antep çevresinde tarımı yapılır.Zeytinin devirli üretim özelliğinden dolayı; üretim bir yıl fazla , bir yıl azdır. Dünya zeytin üretiminde İtalya , İspanya ve Yunanistan'dan sonra 4. sıradayız.
SOYA FASULYESİ
Önceleri daha çok Doğu Karadeniz’de Ordu-Giresun çevresinde tarımı yapılırdı. 1982 yılından sonra yağ sanayisinde kullanılmaya başlanılınca tarımı Akdeniz Bölgesinde hızla gelişmiştir. Kısa sürede geliştiği için bölgede ikinci ürün olarak yetiştirilir. Adana başta olmak üzere İçel, Hatay çevresinde tarımı gelişmiştir. Türkiye üretiminin % 92 ‘sini Akdeniz Bölgesi karşılar.
YER FISTIĞI
Akdeniz iklim şartlarında iyi yetişmektedir. En fazla tarımı bu bölgede Adana çevresinde gelişmiştir(%91). Ayrıca G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısında, Ege Bölgesi’nde Muğla Manisa ve Aydın çevresi, G. Marmara Bölümü’nde Balıkesir, Çanakkale çevresinde tarımı yapılır. Çerez olarak tüketildiği gibi yağ da elde edilir.
SUSAM
Sıcak iklim bitkisidir. Yurdumuzda başta G.Doğu Anadolu Bölgesi olmak üzere Akdeniz ve Ege Bölgelerinde tarımı yapılır. Yağ elde edilir. Ayrıca helva yapımında kullanılır.
ÜZÜM
Kışın –40ºC ye kadar dayanabilir. Bundan dolayı meyveler içinde yetişme alanı en geniş olanıdır. Üzüm üretiminde başta Ege Bölgesi (Manisa, İzmir, Denizli ) gelir. 2. G.Doğu Anadolu Bölgesidir. 3. İç Anadolu Bölgesidir.Dünya kuru üzüm üretimde birinciyiz ve ihracat yapmaktayız.
ELMA
Üzümden sonra yetişme alanı en geniş olan meyvedir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Niğde, Nevşehir, Amasya, Tokat, Kastamonu, Bursa, Burdur, Isparta, Antalya önemli elma üretim merkezlerimizdir.
İNCİR
Akdeniz iklim bitkisidir. Kış ılıklığı ister ve yaz kuraklığı ister. En fazla tarımı Ege Bölgesi’nde gelişmiştir (Başta Aydın gelir.) Üretimin %80 i bu bölgeden karşılanır. Ayrıca Akdeniz Bölgesi, G. Marmara ve G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısı ile Karadeniz kıyılarında (Doğu Karadeniz kıyıları hariç) tarımı yapılabilir. Türkiye Dünya kuru incir üretiminde ilk sırada yer alır ve önemli ihracat ürünümüzdür.
FINDIK
Anavatanı Türkiye’dir. En iyi yetişme şartları Karadeniz iklim bölgesidir. Yurdumuz üretiminin %90 ‘ını Karadeniz bölgesi karşılar. En fazla Ordu- Giresun olmak üzere Karadeniz kıyılarında tarımı yapılmaktadır. Ayrıca Marmara Bölgesinde Sakarya çevresinde tarımı yapılır.Türkiye dünya fındık üretiminde ve ihracatında ilk sırada yer alır (%60-70).
ANTEP FISTIĞI
En iyi yetişme şartlarını G.Doğu Anadolu Bölgesinde bulmuştur (% 90). Başta Ş.Urfa ve G.Antep gelir. Ayrıca Akdeniz ve Ege Bölgelerinde çitlembik ağaçlarının aşılanması ile de tarımı yapılabilmektedir. Önemli ihracat ürünümüzdür.
TURUNÇGİLLER (Narenciye)
Tropikal iklim bitkisidir. Yurdumuzda tarımı en fazla Akdeniz Bölgesinde gelişmiştir (%88) Antalya başta olmak üzere bütün Akdeniz kıyılarında tarımı yapılabilmektedir. Ayrıca Ege Bölgesinde İzmir’e kadar olan güney kıyılarında, G.Marmara Bölümünün soğuktan korunmuş kıyılarında, Doğu Karadeniz Bölümünde Rize çevresinde ve G.Doğu Anadolu Bölgesinin batısında tarımı yapılmaktadır.Ege Bölgesinde kıyıdan 200 km içerilere kadar tarımı yapılabilmektedir. Sebebi bölgede dağların kıyıya dik uzanması sonucu deniz etkisinin iç kesimlere kadar sokulabilmesidir. Doğu Karadeniz Bölümünde yetiştirilebilmesi kış ılıklığı ile ilgilidir.
MUZ
Tropikal iklim bitkisidir. Yurdumuzda Akdeniz Kıyılarında tarımı yapılabilmektedir. Bugün tarımı daha çok Alanya – Anamur arasında gelişmiştir.
KAYISI
Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. En fazla tarımı D.Anadolu Bölgesi’nde Malatya-Elazığ çevresinde gelişmiştir.
BADEM
Kıraç arazilerde yetişebilmektedir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilmektedir. En fazla İç Anadolu Bölgesinde Niğde –Nevşehir çevresinde gelişmiştir.
SEBZECİLİK
Sebzeler çok fazla su isterler. Yurdumuzda sebze yetiştiriciliği en fazla Akdeniz Bölgesinde gelişmiştir. Bu bölgeyi Ege ve Marmara Bölgeleri takip eder. En az geliştiği bölgemiz D.Anadolu bölgesidir. Sebebi yaz mevsiminin çok kısa sürmesidir. Ayrıca İç Anadolu Bölgesinde de sulama yetersizliğinden dolayı sebze tarımı gelişmemiştir.
Sebze tarımı seracılık faaliyetleri ile Akdeniz ve Ege Bölgelerinde bütün yıl yapılabilmektedir. Seracılığın buralarda gelişme sebepleri; kışların ılık geçmesi ve güneşli gün sayısının fazla olmasıdır.
PATATES
Alüvyal ve kumlu topraklarda iyi yetişir. Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. En fazla tarımı İç Anadolu Bölgesinde gelişmiştir ( Nevşehir). Ayrıca Ödemiş-İzmir, Sakarya, Trabzon, Erzurum diğer önemli patates üretim merkezlerimizdir.
SOĞAN-SARMISAK
Bütün bölgelerimizde tarımı yapılabilir. Bursa –Karacabey önemli soğan üretim merkezi iken Kastamonu da sarmısakta önemli merkezimizdir. Soğan-sarmısak tarımı bütün bölgelerimizde yapılabilir.
TÜRKİYE'NİN TARIMSAL ÜRETİM HARİTASI:
TÜRKİYE'DEKİ HAYVANCILIK FAALİYETLERİ
Türkiye hayvan varlığı bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. 25 milyon civarındaki koyun sayısı ve 10 milyon civarındaki sığır sayısı ve 6.5 milyon civarındaki keçi sayısı ile Türkiye dünyada önemli bir yere sahiptir. Buna karşın birim hayvan başına alınan verim az ve kişi başına düşen hayvansal ürün tüketimi yeterli düzeyde değildir.
KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK
Türkiye’de küçükbaş hayvancılık oldukça yaygındır. Bunun temel nedeni Türkiye’nin yerşekilleri ve iklim şartlarının küçükbaş hayvancılığı zorunlu kılmasıdır. Türkiye’nin çok geniş bir bölümünde yaz kuraklığı yaşanır. Bu yüzden yaz mevsiminde çayır ve ot örtüsü canlılığını kaybeder ve cılızlasın Gür otlaklar isteyen büyükbaş hayvanlar için bu durum elverişli değildir. Bu yüzden bozkırların geniş yer kapladığı yöreler, küçükbaş hayvancılığın yoğun olduğu alanlardır. Küçükbaş hayvanlar içinde en fazla yetiştirileni koyundur. Türkiye’de 25 milyon civarında koyun beslenmektedir. Başta İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere iç Batı Anadolu, Karadeniz’in iç yöreleri, Güney Marmara Bölümü ve Trakya’nın iç kesimleri koyun yetiştiriciliğinin yoğun olduğu yerlerdir. Avustralya, Çin, Yeni Zelanda, Türkiye ve ingiltere en fazla koyun yetiştiren ülkelerdir. Koyun yetiştiriciliğinde Türkiye’nin iki önemli sorunu vardır:
1. Kar örtüsünün iç bölgelerde uzun süre yerde kalması ve bu süre boyunca koyunların ağıllarda hazır yemlerle beslenmesidir. Bu durum maliyeti yükseltir, kazancı azaltır.
2. Koyun ırklarının et ve süt verimleri düşüktür.
BAŞLICA KOYUN IRKLARI
Marmara ve Ege’de kıvırcık, İç ve Doğu Anadolu’da morkaraman, İç Batı Anadolu’da dağlıçtır.
Küçükbaş hayvancılıkta diğer bir faaliyet de keçi yetiştiriciliğidir. Yurdumuzun hemen her bölgesinde keçi yetiştirilir. Ama en yoğun keçi besleme bölgeleri dağlık ve engebeli bölgelerdir. Toros Dağları ve Ege Bölgesi‘nin dağlık kesimlerinde çok sayıda keçi beslenir.
Yurdumuzda başlıca iki keçi türü yetiştirilmektedir.
1.) Kıl Keçisi
Eti, sütü ve kılı için yetiştirilir. Kılı, kıl çadır yapımı ve bazı dokumalarda kullanılır. Son yıllarda sayıları azalmıştır.
2.) Tiftik Keçisi
Dünya’da ilk kez Ankara’da kültür altına alınıp yetiştirildiği için Ankara keçisi de denir. Tiftik denilen yünleri için yetiştirilir.
BÜYÜKBAŞ HAYVANCILIK
Manda, sığır gibi hayvanlar büyükbaş hayvanlardır. Nemli bölgelerde, uzun boylu ot topluluklarının bulunduğu alanlarda daha fazla yetiştirilir. Büyükbaş hayvanlar içinde en bür yük payı sığırlar oluşturur. Yurdumuzda her yıl süt ve et üretiminin büyük bir bölümü sığırlardan elde edilir. Sığır yetiştiriciliğindeki en büyük sorun, ıslah edilmiş ırkların toplam sayı içindeki payının az oluşudur. Türkiye’de sığır yetiştiriciliği Erzurum – Kars Bölümü’nde ve Doğu Karadeniz’de oldukça fazladır. Son yıllarda Ege ve Marmara bölgelerinde de yaygınlaşmıştır. Ülkemizde 10 milyon sığır, 120 bin kadar manda vardır. Dünya’da sığır yetiştiren ülkelerin başında ABD, Rusya, Arjantin, Avustralya ve İngiltere gelir.
KÜMES HAYVANCILIĞI
Tavuk, horoz, hindi, ördek ve kaz gibi hayvanların yetiştirilmesine yönelik faaliyetlerdir. Hem yumurta hem de et için beslenir. “Beyaz et” olarak adlandırılan kümes hayvanlarının etinin sağlığa daha yararlı olması, ucuzluğu ve pazarlanmasındaki kolaylık, tavukçuluğun hızla gelişmesini ve yaygınlaşmasını sağlamıştır. Kentleşmenin hızlanmasıyla artan et ve yumurta talebini karşılayabilmek için modern tavuk çiftliklerinin kurulması gerekmiştir. Devletin de etkisiyle 1970′lerden itibaren modern tavukçuluğa geçilmiştir. Bugün modern tavukçuluk İstanbul, Ankara, İzmir, Bolu, Balıkesir, Sakarya gibi illerimizin çevresinde yapılmaktadır.
İPEK BÖCEKÇİLİĞİ
İpek, dut yaprağı ile beslenen bir çeşit tırtılın çıkardığı ince iplik şeklindeki maddedir. Ülkemizde başta Bursa olmak üzere Bilecik, Balıkesir, Elazığ, Denizli, Muğla, Antalya, Mersin, Diyarbakır ve Amasya vb. illerinde üretilir. İpek böcekçiliği 19. yüzyılda Avrupa’da tekstil sanayinin gelişmesi sonucu önemini kaybetmiştir. Cumhuriyet döneminde bu konuya önem verilse de eski konumuna ulaşamamıştır. Bunda en önemli etken, ipeğin pahalı oluşu ve suni ipek kullanımının yaygınlaşmasıdır. Ancak son yıllarda turistik amaçlarla ipekli halı ihracatının önem kazanması üzerine, teşvik edici girişimlerde bulunulmaktadır.
ARICILIK
Yurdumuzda farklı iklim bölgelerinin olması ve bitki örtüsünün oldukça çeşitli olması, arıcılık için önemli bir etkendir. Ülkemizde arı yetiştiriciliği ve bal üretiminde geçmiş yıllara göre önemli artışlar vardır. Bunda bal verimi 4-5 kg’ı aşmayan eski tip kovanlar yerine, giderek modern tip kovanlarda üretim yapılması etkili olmuştur. Çünkü modern tip kovanda bal üretimi 40-50 kg’ı aşmaktadır. Muğla, Ordu, Adana, Sivas, Mersin, Kars, Erzurum, Ankara, Aydın ve İzmir bal üretimi fazla olan yerlerdir. Ülkemizde yıllık 82 bin ton civarında bal üretilmektedir.
SU ÜRÜNLERİ
Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili olması ve denizlerimizin farklı özellikte olması, ayrıca çok sayıda akarsu ve gölün bulunması ve bunların farklı iklim bölgelerinde yer alması Türkiye’nin su ürünleri bakımından önemli bir potansiyele sahip olmasını sağlamıştır. Fakat su ürünleri üretimi istenilen düzeyde değildir. Balıkçılık su ürünleri içerisinde ilk sırada gelir.
1.) Deniz Balıkçılığı
Ülkemizde balıkçılık faaliyeti içerisinde en yaygın olan ve en fazla balık elde edilen deniz balıkçılığıdır. Genelde kıyı balıkçılığı şeklinde yapılmaktadır. Deniz balıkçılığı açısından Karadeniz ilk sırada gelir. Bunu Marmara, Ege ve Akdeniz izler.
Türkiye’de balıkçılığın gelişmesi için
- Açık deniz balıkçılığı yapılmalı
- Modern balıkçılık yöntemleri uygulanmalı
- Kıyı kirlenmeleri önlenmeli
- Küçük balıkçılar büyük ortaklıklar kurmalı
- Zararlı balık avlama yöntemleri uygulanmamalı Depolama, soğutma ve taşıma sistemleri geliştirilmeli
2.) Kültür Balıkçılığı
Balık çiftliklerinde balık yavrularını ve yumurtalarını çoğaltarak yapılan balıkçılığa kültür balıkçılığı denir. Tatlı su kaynakları yakınlarındaki balık çiftliklerinde daha çok alabalık üretilirken, deniz kıyılarında özellikle koy ve körfezlerin ağız kısımlarında kurulan balık çiftliklerinde ise levrek, çipura ve kefal türü balıkların üretimi yapılmaktadır.
3.) Tatlı Su Balıkçılığı
Akarsular, barajlar ve suları tatlı olan göller tatlı su balıkçılığı bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Bu sularda genelde sazan, kefal, turna ve yayın balığı gibi balıklar bulunur. Tatlı su balıkçılığında önemli bir yere sahip olan Beyşehir ve Eğirdir göllerinde yakalanan kerevitin (tatlı su İstakozu) büyük çoğunluğu ihraç edilmektedir.
4.) Diğer Deniz Ürünleri
Denizlerimizden balıkların dışında az miktardada olsa midye, karides, İstakoz, kalamar, ahtapot ve sünger gibi ürünler elde edilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)