Atatürk'ün devletçilik ilkesini benimsemesinin ve uygulamaya koymasının sebepleri nelerdir?
Savaş sonrasında henüz özel teşebbüs güç kazanamamıştı. Devlet sanayi alanında atılımda öncülük etmeliydi. Bunun adı da devletçilikti. özel teşebbüs güçlenene kadar nu anlayışın uygulanması zorunluydu.
8 Ocak 2014 Çarşamba
6 Ocak 2014 Pazartesi
Atatürk döneminde ekonomi alanında nasıl bir devletçilik uygulaması yapılmıştır?
Atatürk döneminde ekonomi alanında nasıl bir devletçilik uygulaması yapılmıştır?
Devlet ekonominin merkezine alınmış, özel teşebbüs henüz oluşmadığı için, milli sermaye yetersizliğinden dolayı, devlet kalkınmaya ön ayak olmuştur. Devlet fabrikalar kurmuş, kredilendirmelere gitmiş, sanayide lokomotif olacak kurumları kendi bünyesinde tesis etmiştir.
Devlet ekonominin merkezine alınmış, özel teşebbüs henüz oluşmadığı için, milli sermaye yetersizliğinden dolayı, devlet kalkınmaya ön ayak olmuştur. Devlet fabrikalar kurmuş, kredilendirmelere gitmiş, sanayide lokomotif olacak kurumları kendi bünyesinde tesis etmiştir.
Egemenliğin millete ait olmadığı bir devlette demokrasiden söz edilebilir mi?
Egemenliğin millete ait olmadığı bir devlette demokrasiden söz edilebilir mi?
Egemenliğin millete ait olmadığı bir devlette demokrasiden söz edilemez. Bunun sebebini şu şekilde izah edebiliriz. Demokrasi insanların özgürce fikirlerini ifade edebilmeleri, kendi hak ve hürriyetlerine sahip olabilmeleri demektir. Bir millet kendisi dışında güçler tarafından, ya da sadece menfaate dayalı bir oluşum, ya da bir aile tarafından yönetilse, doğal olarak yöneten güçlerin istediği olacak, kişisel istek ve düşünceler dikkate alınmayacaktır. Bu da demokrasinin ortadan kalkması anlamına gelir.
Egemenliğin millete ait olmadığı bir devlette demokrasiden söz edilemez. Bunun sebebini şu şekilde izah edebiliriz. Demokrasi insanların özgürce fikirlerini ifade edebilmeleri, kendi hak ve hürriyetlerine sahip olabilmeleri demektir. Bir millet kendisi dışında güçler tarafından, ya da sadece menfaate dayalı bir oluşum, ya da bir aile tarafından yönetilse, doğal olarak yöneten güçlerin istediği olacak, kişisel istek ve düşünceler dikkate alınmayacaktır. Bu da demokrasinin ortadan kalkması anlamına gelir.
Milliyetçilik ilkesinin milli mücadeledeki önemi nedir?
Milliyetçilik ilkesinin milli mücadeledeki önemi nedir?
Türk yurdunun ve Türk milletinin tutsaklıktan ve esaretten kurtulması, tam bağımsızlık için savaşması, milli egemenlik yolunda durmadan yürümesi için en teşvik edici ilkelerden biri Milliyetçilik ilkesi idi. Bu sayede kurtuluş savaşından zaferle çıktık.
Türk yurdunun ve Türk milletinin tutsaklıktan ve esaretten kurtulması, tam bağımsızlık için savaşması, milli egemenlik yolunda durmadan yürümesi için en teşvik edici ilkelerden biri Milliyetçilik ilkesi idi. Bu sayede kurtuluş savaşından zaferle çıktık.
Milli birlik ve beraberlik kavramının bir toplumun geleceği üzerindeki etkileri nelerdir?
"Milli birlik ve beraberlik" kavramının bir toplumun geleceği üzerindeki etkileri nelerdir?
Bu duygu ve düşünce Türk halkının geleceğe güvenle bakmasını sağlar. Çünkü milli birlik ve beraberlik sürdükçe, bu toplum hiç ayrılmayacak, ayrılıkçı fikirlere meydan vermeyecek, çağdaşlaşma ve gelişme yolunda sapmadan yürüyecektir. Her türlü savaşı kazanacak, asla esir ve tutsak olmayacaktır. Çünkü milletleri, birlik ve beraberlikten uzak olmak yıkar. Ülke bütünlüğü ve bağımsızlığı ancak bu şekilde mümkündür.
Bu duygu ve düşünce Türk halkının geleceğe güvenle bakmasını sağlar. Çünkü milli birlik ve beraberlik sürdükçe, bu toplum hiç ayrılmayacak, ayrılıkçı fikirlere meydan vermeyecek, çağdaşlaşma ve gelişme yolunda sapmadan yürüyecektir. Her türlü savaşı kazanacak, asla esir ve tutsak olmayacaktır. Çünkü milletleri, birlik ve beraberlikten uzak olmak yıkar. Ülke bütünlüğü ve bağımsızlığı ancak bu şekilde mümkündür.
Cumhuriyetle yönetilen bir ülkede bireylerin temel hak ve özgürlükleri ile sorumlulukları nelerdir?
Cumhuriyetle yönetilen bir ülkede bireylerin temel hak ve özgürlükleri ile sorumlulukları nelerdir?
Cumhuriyet, bir çok hak ve sorumluluğu izlere kazandırmıştır. Bunlar anayasamızda belirlenmişlerdir. Aşağıda verdiğimiz metin bu sorunun cevabını içermektedir.
Hak, Özgürlük, SorumlulukDemokrasi, kişi hak ve hürriyetlerini temel alan bir yönetim şeklidir. Hak, bir eylemde bulunma veya başkalarından belirli bir tarzda davranmalarını isteme yetkisidir. Demokrasilerde kişiler temel hak ve hürriyetlere doğuştan itibaren sahip olurlar. Devlet kişilerin hak ve hürriyetlerini korur ve güvence altına alır. Bazı haklar, zamanla ve toplumdan topluma değişiklik gösterir. Aynı toplumda var olan bir hak, zamanla ortadan kalkabilir. Örneğin, ülkemizde Cumhuriyet dönemi öncesinde kız çocukların evleneceği erkeği önceden seçme hakkı yoktu. Gelişmiş bir toplumda bireylere tanınmış olan bir hak, gelişmemiş toplumda tanınmamış olabilir.
Özgürlük, kişinin başkalarına zarar vermeden dilediğini yapabilmesidir. Bir bireyin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğünün sınırında bitmelidir. Özgürlük, insanların doğuştan sahip oldukları vazgeçilmez ve devredilemez bir haktır. Haklar ise özgürlükleri gerçekleştirmek için bireylere tanınan yetkilerdir. Özgür olmak bireye çeşitli sorumluluklar da getirir. Sorumluluk, kişinin eylemlerinin sonucunu üstlenmesidir.
Anayasamızın 12'inci maddesinde hak ve özgürlük kavramları ile ödev ve sorumluluk kavramları arasında doğal olarak var olan bu bağlantı güzel bir şekilde vurgulanmıştır. "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder."
2. Temel Hak ve Hürriyetlerin SınırlanmasıKişilerin hak ve hürriyetleri sınırsız değildir. Toplumda herkes aynı şekilde hak ve hürriyetlere sahiptir ve sınırlama olmazsa bunlar birbiriyle çatışabilir. Temel hakların sınırlamasını bazı özel durum ve koşullara tâbi tutan genel ilkeler Anayasa kuralı haline getirilmiştir. Anayasamızın 13'üncü maddesine göre temel hak ve hürriyetler; Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, Millî egemenliğin, Cumhuriyetin, Millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacıyla ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye KullanılmamasıKişiler sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kötüye kullanabilir. Anayasa madde 14 te hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasının önlenmesi amaçlanmıştır.
"Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir."
4. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının DurdurulmasıBazı durumlarda, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulması gerekebilmektedir. Bu durumlar Anayasa madde 15'te belirtilmiştir. "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirtilen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşam hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana kadar kimse suçlu sayılamaz."
KİŞİNİN HAK VE ÖDEVLERİAnayasamızın 17 ile 40'ıncı maddeleri arası, kişinin hak ve ödevleri ile ilgili düzenlenmiştir.
1. Kişi DokunulmazlığıYaşama hakkı her insanın sahip olduğu ilk haktır. Yaşama hakkının korunmadığı durumlarda diğer haklardan yararlanmak olanaksızdır. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Kimseye insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza verilemez. Anayasamızın 17 inci maddesi ile insanın vücut bütünlüğüne dokunulmayacağı güvence altına alınmıştır.
2. Zorla Çalıştırma YasağıAnayasamızın 18'inci maddesi bu konuda "Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır." der.
3. Kişi Hürriyeti ve GüvenliğiAnayasamızın 19'uncu maddesi kişi hürriyetlerini ve güvenliğini korumaya yönelik hükümler içerir. Herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Kimse kanunda gösterilen bir sebep olmadan hürriyetinden mahrum bırakılamaz.
4. Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması
a. Özel Hayatın Gizliliği: Kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşabilmesidir. Anayasamızın 20'inci maddesi bunu güvence altına alır. "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
b. Konut Dokunulmazlığı: Konut özel hayatın büyük bölümünün yaşandığı yerdir. Herkes konut dokunulmazlığına sahiptir. Hiç kimsenin konutuna izni olmadan girilemez. Konut dokunulmazlığının kaldırılması ancak hakim kararıyla olacaktır. Konut dokunulmazlığı anayasanın 21'inci maddesinde düzenlenmiştir.
c. Haberleşme Hürriyeti: Bu hürriyet Anayasa madde 22'de düzenlenmiştir. Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir ve bunun gizliliği esastır.
Kimsenin mektubu, kolisi açılamaz, telefonu dinlenemez, kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
5. Yerleşme ve Seyahat HürriyetiAnayasa madde 23'te düzenlenmiştir. Herkesin yerleşme ve seyahat etme hürriyeti vardır. Fertlerin bu hürriyetleri ancak kanunla belirtilen durumlarda kısıtlanabilir. Vatandaş sınırdışı edilemez ve yurda girme hakkından mahrum bırakılamaz.
6. Din ve Vicdan HürriyetiAnayasamızın 24'üncü maddesinde belirtilmiştir. Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14'üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma ve siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
7. Düşünce ve Kanaat HürriyetiAnayasa madde 25, "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.", der.
8. Düşünceyi Açıklama ve Yayma HürriyetiAnayasamızın 26'ıncı maddesi "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir."
9. Bilim ve Sanat HürriyetiAnayasa madde 27, "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir."
10. Basın ve Yayımla İlgili HükümlerAnayasamızın 28'inci maddesi Basın Hürriye-ti'ni, 29'uncu maddesi süreli ve süresiz yayın hakkını, 30'uncu maddesi basın araçlarının korunmasını, 31'inci maddesi Kamu Tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkını, 32'inci madde düzeltme ve cevap hakkını düzenlemektedir.
11. Toplantı Hak ve HürriyetleriÇok uzun yıllardır toplum hayatı içinde yaşayan insanlar, toplu olarak düşünmek, tartışmak, sorunlara görüşerek çözümler getirmek alışkanlığı edinmişlerdir. Bu sebeple, toplantı hak ve hürriyeti önemli temel hak ve hürriyetlerimizdendir. Toplantı hak ve hürriyetleri anayasamızda "Dernek kurma hürriyeti" (Anayasa madde 33) ve "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" (Anayasa madde 34) olarak düzenlemiştir.
12. Mülkiyet HakkıMülkiyet, bir şeye; mülke sahip olmak, malik ise, bir şeyin, mülkün sahibi olmak demektir. Mülkiyet hakkı ile ilgili olarak anayasamızda; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacı ile kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." denilmektedir.
13. Hak Arama HürriyetiAnayasamızda hak arama hürriyeti 36'ıncı maddede düzenlenmiştir. "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçamaz."
14. Temel Hak ve Hürriyetlerin KorunmasıAnayasa madde 40'ta belirtildiği gibi temel hak ve hürriyetleri ihlâl olunan kişi, yetkili makama başvurma hakkına sahiptir. Bu ihlâlin resmi görevliler tarafından görevlilerin yerine getirilmesi sırasında yapılmış olması hâlinde meydana gelen zarar devletçe ödenir.
SOSYAL VE EKONOMİK HAKLAR VE ÖDEVLERAnayasamızın 2'inci maddesinde Türkiye Cum-huriyeti'nin nitelikleri arasında sosyal bir hukuk devleti olduğu da belirtilmektedir. Sosyal devletin görevleri arasında, toplumun sosyal ve ekonomik sorunlarını çözüme ulaştırma, toplumda güçsüz ve muhtaç durumda olanlara sosyal ve ekonomik destek sağlama da yer almaktadır. Bu sebeple anayasamızda toplumumuzdaki fertleri sosyal ve ekonomik yönden korumayı amaçlayan pek çok hüküm bulunmaktadır.
SİYASÎ HAK VE ÖDEVLER
1. Türk VatandaşlığıAnayasamızda "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir." denilmektedir.
Siyasî haklardan yalnızca vatandaşlar faydalanabilir.
2. Seçme ve Seçilme HakkıSeçme ve seçilme, siyasî faaliyette bulunma hakları demokratikliğin göstergesi olduğundan önemli hak ve hürriyetlerdendir.
Anayasamızın 67. maddesinde "Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma haklarına sahiptir."
Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.
3. Kamu Hizmetlerine Girme HakkıAnayasa madde 70, "Her Türk, kamu hizmetine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez." der.
4. Dilekçe HakkıVatandaşlar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında yetkili makamlara ve TBMM'ne başvurma hakkına sahiptir. Başvuru sonucu dilekçe sahiplerine yazı ile bildirilir. Bu hakkın kullanılma şekli kanunla düzenlenir.
Cumhuriyet, bir çok hak ve sorumluluğu izlere kazandırmıştır. Bunlar anayasamızda belirlenmişlerdir. Aşağıda verdiğimiz metin bu sorunun cevabını içermektedir.
Hak, Özgürlük, SorumlulukDemokrasi, kişi hak ve hürriyetlerini temel alan bir yönetim şeklidir. Hak, bir eylemde bulunma veya başkalarından belirli bir tarzda davranmalarını isteme yetkisidir. Demokrasilerde kişiler temel hak ve hürriyetlere doğuştan itibaren sahip olurlar. Devlet kişilerin hak ve hürriyetlerini korur ve güvence altına alır. Bazı haklar, zamanla ve toplumdan topluma değişiklik gösterir. Aynı toplumda var olan bir hak, zamanla ortadan kalkabilir. Örneğin, ülkemizde Cumhuriyet dönemi öncesinde kız çocukların evleneceği erkeği önceden seçme hakkı yoktu. Gelişmiş bir toplumda bireylere tanınmış olan bir hak, gelişmemiş toplumda tanınmamış olabilir.
Özgürlük, kişinin başkalarına zarar vermeden dilediğini yapabilmesidir. Bir bireyin özgürlüğü bir başkasının özgürlüğünün sınırında bitmelidir. Özgürlük, insanların doğuştan sahip oldukları vazgeçilmez ve devredilemez bir haktır. Haklar ise özgürlükleri gerçekleştirmek için bireylere tanınan yetkilerdir. Özgür olmak bireye çeşitli sorumluluklar da getirir. Sorumluluk, kişinin eylemlerinin sonucunu üstlenmesidir.
Anayasamızın 12'inci maddesinde hak ve özgürlük kavramları ile ödev ve sorumluluk kavramları arasında doğal olarak var olan bu bağlantı güzel bir şekilde vurgulanmıştır. "Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder."
2. Temel Hak ve Hürriyetlerin SınırlanmasıKişilerin hak ve hürriyetleri sınırsız değildir. Toplumda herkes aynı şekilde hak ve hürriyetlere sahiptir ve sınırlama olmazsa bunlar birbiriyle çatışabilir. Temel hakların sınırlamasını bazı özel durum ve koşullara tâbi tutan genel ilkeler Anayasa kuralı haline getirilmiştir. Anayasamızın 13'üncü maddesine göre temel hak ve hürriyetler; Türk Devleti'nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, Millî egemenliğin, Cumhuriyetin, Millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacıyla ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
Temel Hak ve Hürriyetlerin Kötüye KullanılmamasıKişiler sahip oldukları temel hak ve hürriyetleri kötüye kullanabilir. Anayasa madde 14 te hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılmasının önlenmesi amaçlanmıştır.
"Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler kanunla düzenlenir."
4. Temel Hak ve Hürriyetlerin Kullanılmasının DurdurulmasıBazı durumlarda, temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulması gerekebilmektedir. Bu durumlar Anayasa madde 15'te belirtilmiştir. "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.
Birinci fıkrada belirtilen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler ile, ölüm cezalarının infazı dışında, kişinin yaşam hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz; suç ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu mahkeme kararıyla saptanana kadar kimse suçlu sayılamaz."
KİŞİNİN HAK VE ÖDEVLERİAnayasamızın 17 ile 40'ıncı maddeleri arası, kişinin hak ve ödevleri ile ilgili düzenlenmiştir.
1. Kişi DokunulmazlığıYaşama hakkı her insanın sahip olduğu ilk haktır. Yaşama hakkının korunmadığı durumlarda diğer haklardan yararlanmak olanaksızdır. Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Kimseye insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza verilemez. Anayasamızın 17 inci maddesi ile insanın vücut bütünlüğüne dokunulmayacağı güvence altına alınmıştır.
2. Zorla Çalıştırma YasağıAnayasamızın 18'inci maddesi bu konuda "Hiç kimse zorla çalıştırılamaz. Angarya yasaktır." der.
3. Kişi Hürriyeti ve GüvenliğiAnayasamızın 19'uncu maddesi kişi hürriyetlerini ve güvenliğini korumaya yönelik hükümler içerir. Herkes kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir. Kimse kanunda gösterilen bir sebep olmadan hürriyetinden mahrum bırakılamaz.
4. Özel Hayatın Gizliliği ve Korunması
a. Özel Hayatın Gizliliği: Kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşabilmesidir. Anayasamızın 20'inci maddesi bunu güvence altına alır. "Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."
b. Konut Dokunulmazlığı: Konut özel hayatın büyük bölümünün yaşandığı yerdir. Herkes konut dokunulmazlığına sahiptir. Hiç kimsenin konutuna izni olmadan girilemez. Konut dokunulmazlığının kaldırılması ancak hakim kararıyla olacaktır. Konut dokunulmazlığı anayasanın 21'inci maddesinde düzenlenmiştir.
c. Haberleşme Hürriyeti: Bu hürriyet Anayasa madde 22'de düzenlenmiştir. Herkes haberleşme hürriyetine sahiptir ve bunun gizliliği esastır.
Kimsenin mektubu, kolisi açılamaz, telefonu dinlenemez, kanunun açıkça gösterdiği hallerde, usulüne göre verilmiş hakim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de, kanunla yetkili kılınan merciin emri bulunmadıkça, haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.
5. Yerleşme ve Seyahat HürriyetiAnayasa madde 23'te düzenlenmiştir. Herkesin yerleşme ve seyahat etme hürriyeti vardır. Fertlerin bu hürriyetleri ancak kanunla belirtilen durumlarda kısıtlanabilir. Vatandaş sınırdışı edilemez ve yurda girme hakkından mahrum bırakılamaz.
6. Din ve Vicdan HürriyetiAnayasamızın 24'üncü maddesinde belirtilmiştir. Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14'üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasî veya hukukî temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma ve siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne surette olursa olsun, dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.
7. Düşünce ve Kanaat HürriyetiAnayasa madde 25, "Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebep ve amaçla olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.", der.
8. Düşünceyi Açıklama ve Yayma HürriyetiAnayasamızın 26'ıncı maddesi "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir."
9. Bilim ve Sanat HürriyetiAnayasa madde 27, "Herkes, bilim ve sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir."
10. Basın ve Yayımla İlgili HükümlerAnayasamızın 28'inci maddesi Basın Hürriye-ti'ni, 29'uncu maddesi süreli ve süresiz yayın hakkını, 30'uncu maddesi basın araçlarının korunmasını, 31'inci maddesi Kamu Tüzel kişilerinin elindeki basın dışı kitle haberleşme araçlarından yararlanma hakkını, 32'inci madde düzeltme ve cevap hakkını düzenlemektedir.
11. Toplantı Hak ve HürriyetleriÇok uzun yıllardır toplum hayatı içinde yaşayan insanlar, toplu olarak düşünmek, tartışmak, sorunlara görüşerek çözümler getirmek alışkanlığı edinmişlerdir. Bu sebeple, toplantı hak ve hürriyeti önemli temel hak ve hürriyetlerimizdendir. Toplantı hak ve hürriyetleri anayasamızda "Dernek kurma hürriyeti" (Anayasa madde 33) ve "Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı" (Anayasa madde 34) olarak düzenlemiştir.
12. Mülkiyet HakkıMülkiyet, bir şeye; mülke sahip olmak, malik ise, bir şeyin, mülkün sahibi olmak demektir. Mülkiyet hakkı ile ilgili olarak anayasamızda; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacı ile kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." denilmektedir.
13. Hak Arama HürriyetiAnayasamızda hak arama hürriyeti 36'ıncı maddede düzenlenmiştir. "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri
önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçamaz."
14. Temel Hak ve Hürriyetlerin KorunmasıAnayasa madde 40'ta belirtildiği gibi temel hak ve hürriyetleri ihlâl olunan kişi, yetkili makama başvurma hakkına sahiptir. Bu ihlâlin resmi görevliler tarafından görevlilerin yerine getirilmesi sırasında yapılmış olması hâlinde meydana gelen zarar devletçe ödenir.
SOSYAL VE EKONOMİK HAKLAR VE ÖDEVLERAnayasamızın 2'inci maddesinde Türkiye Cum-huriyeti'nin nitelikleri arasında sosyal bir hukuk devleti olduğu da belirtilmektedir. Sosyal devletin görevleri arasında, toplumun sosyal ve ekonomik sorunlarını çözüme ulaştırma, toplumda güçsüz ve muhtaç durumda olanlara sosyal ve ekonomik destek sağlama da yer almaktadır. Bu sebeple anayasamızda toplumumuzdaki fertleri sosyal ve ekonomik yönden korumayı amaçlayan pek çok hüküm bulunmaktadır.
SİYASÎ HAK VE ÖDEVLER
1. Türk VatandaşlığıAnayasamızda "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir." denilmektedir.
Siyasî haklardan yalnızca vatandaşlar faydalanabilir.
2. Seçme ve Seçilme HakkıSeçme ve seçilme, siyasî faaliyette bulunma hakları demokratikliğin göstergesi olduğundan önemli hak ve hürriyetlerdendir.
Anayasamızın 67. maddesinde "Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma haklarına sahiptir."
Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.
3. Kamu Hizmetlerine Girme HakkıAnayasa madde 70, "Her Türk, kamu hizmetine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemez." der.
4. Dilekçe HakkıVatandaşlar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında yetkili makamlara ve TBMM'ne başvurma hakkına sahiptir. Başvuru sonucu dilekçe sahiplerine yazı ile bildirilir. Bu hakkın kullanılma şekli kanunla düzenlenir.
Bir devletin belirlediği hedeflere ulaşmak için ihtiyaç duyduğu unsurlar nelerdir?
Bir devletin belirlediği hedeflere ulaşmak için ihtiyaç duyduğu unsurlar nelerdir?
Bir milletin sahip olduğu maddi ve manevi tüm unsurlar, milli hedeflere ulaşmak için önemli unsurlardır. Aşağıdaki şekilde bir genelleme yapılabilir.
Bir milletin sahip olduğu maddi ve manevi tüm unsurlar, milli hedeflere ulaşmak için önemli unsurlardır. Aşağıdaki şekilde bir genelleme yapılabilir.
- Siyasi Güç Unsurları
- Ekonomik Güç Unsurları
- Askeri Güç Unsurları
- Sosyokültürel Güç Unsurları
Milli egemenlik kavramının bir devlete ve topluma sağladığı faydalar neler olabilir?
Milli egemenlik kavramının bir devlete ve topluma sağladığı faydalar neler olabilir?
Bir devletin tam bağımsız olması, uyguladığı tüm politikalarda yalnızca kendi halkına karşı sorumlu olması çok önemlidir. ir toplum ancak bu şekilde gerçek huzur ve refaha kavuşabilir. Eğer milli egemenlik gerçekleşmezse, sömürü başlar. Başka milletlerin bizim üzerimizde tahakküm kurmaları ve bizim öz kaynaklarımızı sömürmeleri, bizleri fakirleştirip değerlerimizi iğdiş etmeleri doğal bir sonuçtur.
Bir devletin tam bağımsız olması, uyguladığı tüm politikalarda yalnızca kendi halkına karşı sorumlu olması çok önemlidir. ir toplum ancak bu şekilde gerçek huzur ve refaha kavuşabilir. Eğer milli egemenlik gerçekleşmezse, sömürü başlar. Başka milletlerin bizim üzerimizde tahakküm kurmaları ve bizim öz kaynaklarımızı sömürmeleri, bizleri fakirleştirip değerlerimizi iğdiş etmeleri doğal bir sonuçtur.
3 Ocak 2014 Cuma
Avrupa'da yaşanan aydınlanma çağında ortaya çıkan düşüncelerin Osmanlı Devleti'ne etkileri nelerdir?
Avrupa'da yaşanan aydınlanma çağında ortaya çıkan düşüncelerin Osmanlı Devleti'ne etkileri nelerdir?
Aydınlanma çağında ortaya çıkan adalet, demokrasi, milliyetçilik ve ulus devleti, bağımsızlık gibi düşünceler, Osmanlı Devletini olumsuz etkilemiştir.
Osmanlı devleti çok uluslu bir devlet olduğu için dağılması hızlanmıştır.
Aydınlanma çağında ortaya çıkan adalet, demokrasi, milliyetçilik ve ulus devleti, bağımsızlık gibi düşünceler, Osmanlı Devletini olumsuz etkilemiştir.
Osmanlı devleti çok uluslu bir devlet olduğu için dağılması hızlanmıştır.
Onuncu yıl nutkundan yola çıkarak Atatürk'ün geleceğe yönelik hedefleri nelerdir?
Onuncu yıl nutkundan yola çıkarak Atatürk'ün geleceğe yönelik hedefleri nelerdir?
Ulusal Egemenlik
"Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş olan kurumlar her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar." ( 1924 )
Ulusal egemenlik; dışa karşı özgür ve bağımsız yaşamayı, içeride ise ulusun kendi kendini yönetme esasına dayanır.
Prof. Dr. Hamza Eroğlu, ulus ve egemenlik kavramlarını; "Ulus, kendisini oluşturan kişilerin toplamından farklı ve ayrı olarak onların bir sentezinden ortaya çıkmış bağımsız bir kişiliktir. Egemenlik ise ulus denilen varlığın, toplumun genel iradesidir. Bu irade üstün iktidar ve güç olarak ulusa aittir. Egemenlik, ilâhi iradeye dayanmaktadır. Ulus iradesi ise, bireysel iradelerin biraraya gelmesinden, kaynaşmasından, sentezinden oluşmuştur. Bu itibarla ulusal egmenlik, ulusun bölünmez iradesidir." diye tanımlamaktadır.
Türk Ulusu, kendisini oluşturan bireylerden ayrı bir manevi kişiliğe sahiptir. Türk Ulusu denilen bu manevi kişilik ve onun "ulus" sözcüğü ile ifade olunan kendisine has bir iradesi vardır. Ve bu ulusal iradedir ki, ifadesini ulusal egemenlik prensibinde bulmaktadır.
Türk Ulusu'nun yüce kişiliğine yaraşan ve onun özgür yaşama isteğini en güzel şekilde ifade eden bu düşünceyi Atatürk, "Hakimiyet bilakaydışart (kayıtsız şartsız) milletindir." demiştir. Bunun anlamı şudur:
Egemenlik denilen kuvvetin hiçbir bağımlılık, hiçbir taksim, hiçbir eleştiri, hiçbir sınıf kabul etmeyecek şekilde ulusa ait oluşudur.
Atatürk'e göre; "Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve gerçek manasıyla ulusal egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bundan ötürü özgürlüğün de, eşitliğin de dayanak noktası ulusal egemenliktir."
Ulusal Bağımsızlık
"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, ulusumun ve atalarımın en değerli miraslarından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım."
Atatürk ulusçuluğunun temelinde yatan bir kavram, "tam bağımsızlık" düşüncesidir. Türkiye'de bağımsızlığa dayanmayan ulusçuluktan söz etmek elbette yetersizdir. Bu konuda Atatürk: "Tam bağımsızlık denildiği zaman doğal olarak siyasi, mali, ekonomik, adli, askeri, kültürel ve diğer hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksun kalmak, ulus ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksun kalması demektir."
Ulusal Birlik ve Beraberlik
"Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir."
Ulusal Birlik ve Beraberlik, Türk Ulusu'nu oluşturan insanların birbirlerini seven, birbirlerine inanan ve güvenen yurttaşlar olarak yurdun ve ulusun yükselmesi amacı etrafında toplanması demektir. Kurtuluş Savaşımız ulusal birlik gücümüzün tılsımından kuvvet bularak başlamış, gelişmiş ve kesin zafere ulaşılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarından itibaren Atatürk'ün üzerinde durduğu konulardan en önemlisi "Ulusal Birlik" ilkesidir.
"Biz esasen ulusal varlığın temelini, Ulusal Şuurda ve Ulusal Birlik'te görmekteyiz." ( 1936 )
Yurtta Barış - Dünyada Barış
"Eğer sürekli barış isteniyorsa insan toplumlarının durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsan toplumlarının mutluluğu, açlık ve tazyikin yerine geçmelidir. Dünya yurttaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir." ( 1937 )
Atatürk 20 Nisan 1931 günü, seçimler dolayısıyla Türk Ulusu'na bir bildiri yayınlamıştı. Dünyanın da yakından izlediği bu bildiri, kendisinin 1931 yılına kadarki düşüncelerini, işlem ve eylemlerin ileriye dönük yüzünü açıkladığı kadar, dünya ulusları için de yol gösterici bir nitelik taşıması bakımından tarihi bir belgedir. Bu bildiride ifadesini bulan "Yurtta Barış, Dünyada Barış için çalışıyoruz" tümcesi, sadece o yıl için söylenmiş bir söz değildi.
Musatafa Kemal mavi gözlerini Ege'nin ötesine çevirerek: "Yunanistan'la nasıl dost olacağımızı düşünüyorum. Savaş bitti. İki yakın komşu düşmanca yaşayamayız. Dostluk ilişkilerini başlatmak için nereden başlamalı diye düşünüyorum." demiştir. ( İşte sevgili dostlar, bugün bile hâlâ düşman olduğumuz Yunanistan ile büyük acılar yaşadığımız Ağustos depremini vasıtasıyla bir birliktelik kurduk. Atatürk bunu 1923 yılında görmüş ve Yunanistan ile dost olmamızın gerekliliğini o zamanlarda görmüştür.)
Çağdaş Uygarlık Düzeyine Ulaşmak
"Uygarlık öyle kuvvetli bir ışıktır ki, O'na aldırış etmeyenleri yakar ve yok eder."
Atatürk için asıl amaç "Çağdaş Uygarlıktır." Uygarlık kavramı, Atatürk'ün bütün fikir ve eylemlerinin hareket noktası olmuştur.
"Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti'ni, halkını tamamen modern ve bütün anlam ve şekilleriyle uygar bir sosyal toplum haline ulaştırmaktır."
Müspet Bilimin Rehberliği
"Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra beni izlemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar."
Üstün zekâ ve dehasıyla kurduğu Cumhuriyetimizin en kısa zamanda çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmesinin, bilimin öncü ve yol göstericiliğiyle mümkün olabileceğini göstererek "Hayatta en hakiki mürşiti, ilim" kabul eden bir yöntemle, bilime büyük değer vermemizi ve ondan gereği gibi yararlanmamızı istemiştir.
Ulusal Egemenlik
"Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar yok olur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş olan kurumlar her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar." ( 1924 )
Ulusal egemenlik; dışa karşı özgür ve bağımsız yaşamayı, içeride ise ulusun kendi kendini yönetme esasına dayanır.
Prof. Dr. Hamza Eroğlu, ulus ve egemenlik kavramlarını; "Ulus, kendisini oluşturan kişilerin toplamından farklı ve ayrı olarak onların bir sentezinden ortaya çıkmış bağımsız bir kişiliktir. Egemenlik ise ulus denilen varlığın, toplumun genel iradesidir. Bu irade üstün iktidar ve güç olarak ulusa aittir. Egemenlik, ilâhi iradeye dayanmaktadır. Ulus iradesi ise, bireysel iradelerin biraraya gelmesinden, kaynaşmasından, sentezinden oluşmuştur. Bu itibarla ulusal egmenlik, ulusun bölünmez iradesidir." diye tanımlamaktadır.
Türk Ulusu, kendisini oluşturan bireylerden ayrı bir manevi kişiliğe sahiptir. Türk Ulusu denilen bu manevi kişilik ve onun "ulus" sözcüğü ile ifade olunan kendisine has bir iradesi vardır. Ve bu ulusal iradedir ki, ifadesini ulusal egemenlik prensibinde bulmaktadır.
Türk Ulusu'nun yüce kişiliğine yaraşan ve onun özgür yaşama isteğini en güzel şekilde ifade eden bu düşünceyi Atatürk, "Hakimiyet bilakaydışart (kayıtsız şartsız) milletindir." demiştir. Bunun anlamı şudur:
Egemenlik denilen kuvvetin hiçbir bağımlılık, hiçbir taksim, hiçbir eleştiri, hiçbir sınıf kabul etmeyecek şekilde ulusa ait oluşudur.
Atatürk'e göre; "Toplumda en yüksek özgürlüğün, en yüksek eşitlik ve adaletin devamlı şekilde sağlanması ve korunması ancak ve ancak tam ve gerçek manasıyla ulusal egemenliğin kurulmuş olmasına bağlıdır. Bundan ötürü özgürlüğün de, eşitliğin de dayanak noktası ulusal egemenliktir."
Ulusal Bağımsızlık
"Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben, ulusumun ve atalarımın en değerli miraslarından olan bağımsızlık aşkı ile yaratılmış bir adamım."
Atatürk ulusçuluğunun temelinde yatan bir kavram, "tam bağımsızlık" düşüncesidir. Türkiye'de bağımsızlığa dayanmayan ulusçuluktan söz etmek elbette yetersizdir. Bu konuda Atatürk: "Tam bağımsızlık denildiği zaman doğal olarak siyasi, mali, ekonomik, adli, askeri, kültürel ve diğer hususta tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde bağımsızlıktan yoksun kalmak, ulus ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksun kalması demektir."
Ulusal Birlik ve Beraberlik
"Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir."
Ulusal Birlik ve Beraberlik, Türk Ulusu'nu oluşturan insanların birbirlerini seven, birbirlerine inanan ve güvenen yurttaşlar olarak yurdun ve ulusun yükselmesi amacı etrafında toplanması demektir. Kurtuluş Savaşımız ulusal birlik gücümüzün tılsımından kuvvet bularak başlamış, gelişmiş ve kesin zafere ulaşılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın ilk yıllarından itibaren Atatürk'ün üzerinde durduğu konulardan en önemlisi "Ulusal Birlik" ilkesidir.
"Biz esasen ulusal varlığın temelini, Ulusal Şuurda ve Ulusal Birlik'te görmekteyiz." ( 1936 )
Yurtta Barış - Dünyada Barış
"Eğer sürekli barış isteniyorsa insan toplumlarının durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır. İnsan toplumlarının mutluluğu, açlık ve tazyikin yerine geçmelidir. Dünya yurttaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir." ( 1937 )
Atatürk 20 Nisan 1931 günü, seçimler dolayısıyla Türk Ulusu'na bir bildiri yayınlamıştı. Dünyanın da yakından izlediği bu bildiri, kendisinin 1931 yılına kadarki düşüncelerini, işlem ve eylemlerin ileriye dönük yüzünü açıkladığı kadar, dünya ulusları için de yol gösterici bir nitelik taşıması bakımından tarihi bir belgedir. Bu bildiride ifadesini bulan "Yurtta Barış, Dünyada Barış için çalışıyoruz" tümcesi, sadece o yıl için söylenmiş bir söz değildi.
Musatafa Kemal mavi gözlerini Ege'nin ötesine çevirerek: "Yunanistan'la nasıl dost olacağımızı düşünüyorum. Savaş bitti. İki yakın komşu düşmanca yaşayamayız. Dostluk ilişkilerini başlatmak için nereden başlamalı diye düşünüyorum." demiştir. ( İşte sevgili dostlar, bugün bile hâlâ düşman olduğumuz Yunanistan ile büyük acılar yaşadığımız Ağustos depremini vasıtasıyla bir birliktelik kurduk. Atatürk bunu 1923 yılında görmüş ve Yunanistan ile dost olmamızın gerekliliğini o zamanlarda görmüştür.)
Çağdaş Uygarlık Düzeyine Ulaşmak
"Uygarlık öyle kuvvetli bir ışıktır ki, O'na aldırış etmeyenleri yakar ve yok eder."
Atatürk için asıl amaç "Çağdaş Uygarlıktır." Uygarlık kavramı, Atatürk'ün bütün fikir ve eylemlerinin hareket noktası olmuştur.
"Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti'ni, halkını tamamen modern ve bütün anlam ve şekilleriyle uygar bir sosyal toplum haline ulaştırmaktır."
Müspet Bilimin Rehberliği
"Benim manevi mirasım ilim ve akıldır. Benden sonra beni izlemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar."
Üstün zekâ ve dehasıyla kurduğu Cumhuriyetimizin en kısa zamanda çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmesinin, bilimin öncü ve yol göstericiliğiyle mümkün olabileceğini göstererek "Hayatta en hakiki mürşiti, ilim" kabul eden bir yöntemle, bilime büyük değer vermemizi ve ondan gereği gibi yararlanmamızı istemiştir.
Atatürk'ün çevre bilinci ve doğa sevgisi konusunda neler söylenebilir?
Atatürk'ün çevre bilinci ve doğa sevgisi konusunda neler söylenebilir?
Mustafa Kemal Atatürkün de anılarında bahsettiği gibi babası Ali Rıza efendinin, ölümünden sonra dayısı Hüseyin ağanın yanına yerleşirler. Hüseyin ağa Selank'e 30 km uzaklıktaki Langazada Rapla çiftliğinde kahyalık yapmaktaydı. Burada, ovanın yazın kurak, kışın batak olan kırmızı toprağında çeşitli ekinler yetişiyor ve hasattan sonra ekin diplerinde hayvanlar otluyordu. Mandalarla çift sürülürken peşlerinden giden uzun bacaklı leylekler saban izleri gagalıyor ve gıcırtılı kağnılar ürünleri pazara taşıyordu. Yeşilin, toprağın, suyun ve gübrenin kokusunu içine çeken Mustafa Kemal ömründe ilk olarak toprağa ve tabiata karşı bir sevgi duymaya başladı. Açık havada yaşamaktan hoşlanıyor, çiftlik işlerinin kolayca üstesinden geliyordu. Yeşille, toprakla, kuşla, böcekle kısacası doğayla iç içe olduğu çiftlik yaşamının Atatürk'ün kişiliğinin oluşmasında önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Çünkü O yaşamı boyunca çiftlikler kuracak, hayvan yetiştirecek ve ağaçlandırmaya büyük önem verecektir.
Atatürk'ün çevre bilinci ve doğa sevgisi konusunda bazı sözleri;
Atatürk ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden birisi de kuşkusuz Atatürk Orman Çiftliği dir. Atatürk, 1925 yıllarda bu topraklar, ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir katının yarıçap ile çarpımına eşittir. O toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu. Bugün, Ankaralılar için çiftlik bir dinlenme yeri haline gelmiş, Atatürk ün önderliğinde dikilen ağaçlar büyümüş, gölgesinde insanlar dinlenir olmuştur.
(…/…/……)
---------------------------------------------------------------------
Ankara'yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti yapan ve bir bozkır kasabasında modern bir şehir kuran Atatürk, bu yönüyle de, günümüzdeki, şehircilik, çevre ve tabiat güzelliği kavramlarına, 1920 li yılların şartları içinde ışık tutan bir dehadır. Bu kavramların bilinmediği ve konuşulmadığı o yıllarda, şehircilik uzmanlarını getirterek, Cumhuriyetin başkenti Ankara yı düzene sokan, ağaç diktiren, bulvarlar açtıran, Çiftliği kuran, sefaret bahçelerinde yeşilliğe imkan veren Atatürk, diğer yönleriyle olduğu gibi, bu yönüyle de her zaman örnek alınması gereken eşsiz büyük bir önderdir.
(…/…/……)
---------------------------------------------------------------------
Atatürk ün doğa sevgisi, babası öldükten sonra annesi ve kardeşi ile beraber Selanik in otuz kilometre yakınlarında Zübeyde Hanımın ağabeyi olan Hüseyin Ağa nın çiftliğine yerleşmeleri ile başlamıştır. Burada, Atatürk çiftçilik işleri ile uğraşarak, yeşilliğe, toprağa ve doğaya ilgi duymuştur. O nun bitki ve hayvan sevgisinin ilk belirtileri, bu çiftlik yaşamından kaynaklanmaktadır. Çünkü O, ilerki yaşamında çiftlikler kuracak, hayvan besleyecek ve ağaçlandırmaya büyük önem verecektir.
(…/…/……)
---------------------------------------------------------------------
Atatürk ün sınıf arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy, O nun doğa sevgisini belirtirken bir anısını şöyle anlatır: Harp Akademisi nin üçüncü sınıfına geçtiğimiz zaman Mustafa Kemal, Selanik e sılaya gitmeden önce bizde misafir kaldı. O günlerin birinde Satılmış Çavuş u da alarak Alemdağı na uzandık. Arkadaşım samimi bir doğa aşığı idi. Ormanlık yerlerden çok hoşlanırdı. Öğleye doğru pınar başında mola verdik...Uzaklarda bir kasır vardı ve manzarası harikulade güzeldi. Adeta Mustafa Kemal i büyüledi...Oradan ayrılırken Mustafa Kemal: Fuat dedi, İnsan yaşlandıktan sonra şehirlerin gürültülü hayatından uzaklaşmalı, böyle sakin ve ağaçlık bir yere çekilmelidir. Bak, şu karşıdaki köşk insanın ruhuna nasıl bir ferahlık veriyor.
(…/…/……)
Mustafa Kemal Atatürkün de anılarında bahsettiği gibi babası Ali Rıza efendinin, ölümünden sonra dayısı Hüseyin ağanın yanına yerleşirler. Hüseyin ağa Selank'e 30 km uzaklıktaki Langazada Rapla çiftliğinde kahyalık yapmaktaydı. Burada, ovanın yazın kurak, kışın batak olan kırmızı toprağında çeşitli ekinler yetişiyor ve hasattan sonra ekin diplerinde hayvanlar otluyordu. Mandalarla çift sürülürken peşlerinden giden uzun bacaklı leylekler saban izleri gagalıyor ve gıcırtılı kağnılar ürünleri pazara taşıyordu. Yeşilin, toprağın, suyun ve gübrenin kokusunu içine çeken Mustafa Kemal ömründe ilk olarak toprağa ve tabiata karşı bir sevgi duymaya başladı. Açık havada yaşamaktan hoşlanıyor, çiftlik işlerinin kolayca üstesinden geliyordu. Yeşille, toprakla, kuşla, böcekle kısacası doğayla iç içe olduğu çiftlik yaşamının Atatürk'ün kişiliğinin oluşmasında önemli bir yer tuttuğu söylenebilir. Çünkü O yaşamı boyunca çiftlikler kuracak, hayvan yetiştirecek ve ağaçlandırmaya büyük önem verecektir.
Atatürk'ün çevre bilinci ve doğa sevgisi konusunda bazı sözleri;
Atatürk ün doğayı, ağacı sevmesinin en belirgin örneklerinden birisi de kuşkusuz Atatürk Orman Çiftliği dir. Atatürk, 1925 yıllarda bu topraklar, ortasından demiryolu geçen bataklık ve boş bir katının yarıçap ile çarpımına eşittir. O toprağa karşı zafer kazanabileceğini de kanıtlayarak çiftliği burada kurdu. Bugün, Ankaralılar için çiftlik bir dinlenme yeri haline gelmiş, Atatürk ün önderliğinde dikilen ağaçlar büyümüş, gölgesinde insanlar dinlenir olmuştur.
(…/…/……)
---------------------------------------------------------------------
Ankara'yı Türkiye Cumhuriyetinin başkenti yapan ve bir bozkır kasabasında modern bir şehir kuran Atatürk, bu yönüyle de, günümüzdeki, şehircilik, çevre ve tabiat güzelliği kavramlarına, 1920 li yılların şartları içinde ışık tutan bir dehadır. Bu kavramların bilinmediği ve konuşulmadığı o yıllarda, şehircilik uzmanlarını getirterek, Cumhuriyetin başkenti Ankara yı düzene sokan, ağaç diktiren, bulvarlar açtıran, Çiftliği kuran, sefaret bahçelerinde yeşilliğe imkan veren Atatürk, diğer yönleriyle olduğu gibi, bu yönüyle de her zaman örnek alınması gereken eşsiz büyük bir önderdir.
(…/…/……)
---------------------------------------------------------------------
Atatürk ün doğa sevgisi, babası öldükten sonra annesi ve kardeşi ile beraber Selanik in otuz kilometre yakınlarında Zübeyde Hanımın ağabeyi olan Hüseyin Ağa nın çiftliğine yerleşmeleri ile başlamıştır. Burada, Atatürk çiftçilik işleri ile uğraşarak, yeşilliğe, toprağa ve doğaya ilgi duymuştur. O nun bitki ve hayvan sevgisinin ilk belirtileri, bu çiftlik yaşamından kaynaklanmaktadır. Çünkü O, ilerki yaşamında çiftlikler kuracak, hayvan besleyecek ve ağaçlandırmaya büyük önem verecektir.
(…/…/……)
---------------------------------------------------------------------
Atatürk ün sınıf arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy, O nun doğa sevgisini belirtirken bir anısını şöyle anlatır: Harp Akademisi nin üçüncü sınıfına geçtiğimiz zaman Mustafa Kemal, Selanik e sılaya gitmeden önce bizde misafir kaldı. O günlerin birinde Satılmış Çavuş u da alarak Alemdağı na uzandık. Arkadaşım samimi bir doğa aşığı idi. Ormanlık yerlerden çok hoşlanırdı. Öğleye doğru pınar başında mola verdik...Uzaklarda bir kasır vardı ve manzarası harikulade güzeldi. Adeta Mustafa Kemal i büyüledi...Oradan ayrılırken Mustafa Kemal: Fuat dedi, İnsan yaşlandıktan sonra şehirlerin gürültülü hayatından uzaklaşmalı, böyle sakin ve ağaçlık bir yere çekilmelidir. Bak, şu karşıdaki köşk insanın ruhuna nasıl bir ferahlık veriyor.
(…/…/……)
Niçin cumhuriyet döneminde sağlık hizmetleri bütünüyle devlet tarafından yerine getirilmiştir?
Niçin cumhuriyet döneminde sağlık hizmetleri bütünüyle devlet tarafından yerine getirilmiştir?
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman özel teşebbüs yok denecek kadar azdı. Bu sebepten devletçilik ve halkçılık ilkeleri gereği devlet bu yükü kendi omuzlarına aldı. Halka sağlık hizmeti ulaştırmayı bir devlet vazifesi olarak gördü ve uyguladı.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu zaman özel teşebbüs yok denecek kadar azdı. Bu sebepten devletçilik ve halkçılık ilkeleri gereği devlet bu yükü kendi omuzlarına aldı. Halka sağlık hizmeti ulaştırmayı bir devlet vazifesi olarak gördü ve uyguladı.
2 Ocak 2014 Perşembe
Türkiye Cumhuriyeti Devleti sağlık alanındaki çalışmalara neden önem vermiştir?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti sağlık alanındaki çalışmalara neden önem vermiştir?
Sağlık insan için en önemli kazanımlardan biridir. Çünkü sağlıksız insanın kendisine ve milletine faydalı olması beklenemez. Hasta olan insan hayatını verimli kullanamaz, iş gücü kaybına neden olur. Üretici değil, tüketicidir. Hastalık kaçınılmaz bir durumdur ve devlet tarafından tolere edilir. Ancak bunu minimum seviyeye indirmek çok önemlidir.
Sağlık insan için en önemli kazanımlardan biridir. Çünkü sağlıksız insanın kendisine ve milletine faydalı olması beklenemez. Hasta olan insan hayatını verimli kullanamaz, iş gücü kaybına neden olur. Üretici değil, tüketicidir. Hastalık kaçınılmaz bir durumdur ve devlet tarafından tolere edilir. Ancak bunu minimum seviyeye indirmek çok önemlidir.
Milli kimlik kazanma ile soyadı kanunu arasındaki bağıntı nedir?
Milli kimlik kazanma ile soyadı kanunu arasındaki bağıntı nedir?
Verilen soyadlarının Türkçe olması şarttı.
Osmanlı toplumunda soyadı yoktu. Genellikle insanlar lakapları, aile unvanları ve doğduğu yerlere göre anılıyorlardı. Bu durum resmi işlerin (tapu, okul, askerlik, mahkeme, miras gibi) yürütülmesinde büyük zorluklar doğuruyordu. Bu karışıklıkları önlemek, kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerinde kolaylık sağlanması amacıyla 21 Haziran 1934′de Soyadı Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna göre; her aile bir soyadı alacak, soyadları Türkçe olacak, rütbe, memurluk, yabancı ırk, millet adları ile ahlaka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılamayacaktı. Aynı yıl kabul edilen başka bir kanunla; Molla, Hoca, Hacı, Hafız, ağa, hoca efendi, bey, paşa, hanım, hanımefendi vb. gibi unvanlar yasaklandı. Çünkü bu unvanlar halkı sınıflara ayırarak sanki ayrıcalıklı konumuna taşıyordu. Amaç halk arasında eşitliği sağlamaktır. Aynı kanunla, eski Osmanlı idarecilerinin verdiği tüm nişan, madalya ve rütbeleri taşımak yasaklandı.
Soyadı Kanunu’yla sosyal hayat düzene ve rahatlığa kavuştu. Soyadı Kanunu, Halkçılık ilkesi doğrultusundadır. Çağdaşlaşmaya yöneliktir.
NOT: TBMM, Mustafa Kemal’e de Atatürk, İsmet Paşa’ya ise İnönü soyadını verdi.
Verilen soyadlarının Türkçe olması şarttı.
Osmanlı toplumunda soyadı yoktu. Genellikle insanlar lakapları, aile unvanları ve doğduğu yerlere göre anılıyorlardı. Bu durum resmi işlerin (tapu, okul, askerlik, mahkeme, miras gibi) yürütülmesinde büyük zorluklar doğuruyordu. Bu karışıklıkları önlemek, kişilerin birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerinde kolaylık sağlanması amacıyla 21 Haziran 1934′de Soyadı Kanunu çıkarıldı. Bu kanuna göre; her aile bir soyadı alacak, soyadları Türkçe olacak, rütbe, memurluk, yabancı ırk, millet adları ile ahlaka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılamayacaktı. Aynı yıl kabul edilen başka bir kanunla; Molla, Hoca, Hacı, Hafız, ağa, hoca efendi, bey, paşa, hanım, hanımefendi vb. gibi unvanlar yasaklandı. Çünkü bu unvanlar halkı sınıflara ayırarak sanki ayrıcalıklı konumuna taşıyordu. Amaç halk arasında eşitliği sağlamaktır. Aynı kanunla, eski Osmanlı idarecilerinin verdiği tüm nişan, madalya ve rütbeleri taşımak yasaklandı.
Soyadı Kanunu’yla sosyal hayat düzene ve rahatlığa kavuştu. Soyadı Kanunu, Halkçılık ilkesi doğrultusundadır. Çağdaşlaşmaya yöneliktir.
NOT: TBMM, Mustafa Kemal’e de Atatürk, İsmet Paşa’ya ise İnönü soyadını verdi.
Atatürk Türkçe'nin sadeleştirilmesi ve zenginleştirilmesini neden önemsemiştir?
Atatürk Türkçe'nin sadeleştirilmesi ve zenginleştirilmesini neden önemsemiştir?
Öz Türkçe bizim için önemlidir. Öz Türkçe'yi ortaya çıkarıp, halkın konuştuğu dili devletin diliyle aynı noktaya getirmek, daha anlaşılır ve duru bir dil oluşturmak gibi kaygılarla dilin Türkçeleştirilmesi gündeme gelmiş olabilir.
Öz Türkçe bizim için önemlidir. Öz Türkçe'yi ortaya çıkarıp, halkın konuştuğu dili devletin diliyle aynı noktaya getirmek, daha anlaşılır ve duru bir dil oluşturmak gibi kaygılarla dilin Türkçeleştirilmesi gündeme gelmiş olabilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)