Menü

ADS

31 Ekim 2017 Salı

Allah'ın (c.c) varlığına dair akli delliler hakkında bilgi veriniz

Allah’ın varlığı ve birliğini ispat için bir çok delil ileri sürülmüştür. Bu delilleri akli ve naklî olmak üzere ikiye ayırabiliriz.

Akli Deliller: Aklın prensiplerini ve zorunlu olarak benimsediği esasları  kullanarak temellendirilen delillere denir. Bu delilleri başlıca şu şekilde sıralayabiliriz:

a. Hudûs delili: Hudûs, sonradan meydana gelmek demektir. Önceleri olmayıp sonradan meydana gelen varlıklara da hâdis denir. Hudûs delili, âlemin sonradan yaratıldığı gerçeğinden yola çıkılarak elde edilen delile denir.

b. İmkân delili: Âlemin varlığının zorunlu değil mümkün olduğu fikrinden yola çıkılarak ortaya konan delile denir.
Alem mümkün varlıktır, yani onun varlığı ile yokluğu eşittir, o hâlde onun varlığını yokluğuna tercih eden bir kuvvet ve irade olmalıdır. O da Yüce Allah’tır.

c. Gaye ve nizam delili: Âlemde var olan gaye ve düzenden yola çıkarak Allah’ın varlığını ispat etmeye çalışan delildir.
Âlemde bir düzenin var olduğu aşikârdır. Kâinat belli kurallara göre hareket etmektedir. Dikkatle
bakıldığında her bir varlığın bir amaç için var olduğu görülür. Hiçbir varlık anlamsız ve amaçsız değildir. O hâlde bu harika düzen kendiliğinden olmayacağına göre bu düzeni kim kurmuştur? Her
bir canlının varlığının amacını kim belirlemiştir? Elbette Allah'tır...


İslam inanç sisteminin temeli nedir? Açıklayınız.

İslam inanç sisteminin temeli nedir? Açıklayınız.

Allah’a (c.c) iman, İslam inancının temelini oluşturur. Öyle ki Peygamber Efendimiz'in risaleti süresince inen ayetlere baktığımızda bunların yaklaşık üçte birinin Allah (c.c) inancıyla ilgili olduğunu görürüz. Nitekim Peygamber Efendimiz, İhlas suresinin faziletiyle ilgili bir hadisinde “İhlas suresi, Kur’an’ın üçte birine denktir.” buyurmaktadır. Bu surenin konusu Allah (c.c) inancıdır.
İslam inanç sisteminde Allah (c.c) inancı, İhlas suresinde tek satırla özetlenmiştir.

İhlas suresinde Allah’ın (c.c) oğulları ve kızları olduğunu iddia eden ehl-i kitabın ve müşriklerin inancının yanlışlığı ortaya konmuş, Allah’ın (c.c) birliği ve O’nun hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı
vurgulanarak doğru Allah (c.c) inancı açıklanmıştır. İslam’ın en temel özelliği ortaya koyduğu doğru ve duru Allah (c.c) inancıdır.

Kur’an-ı Kerim’de ayet sonlarında yer alan Allah’a (c.c) ait sıfatları meallerden bularak deft erinize yazınız.

Kur’an-ı Kerim’de ayet sonlarında yer alan Allah’a (c.c) ait sıfatları meallerden bularak defterinize yazınız.

1- Allah: Her ismin vasfını ihtiva eden öz adı. Kendinden başka ilah bulunmayan tek Allah.

2- Er-Rahmân: Dünyada bütün mahlûkata merhamet eden, şefkat gösteren, ihsan eden.

3- Er-Rahîm: Ahirette, sadece müminlere acıyan, merhamet eden.

4- El-Melik: Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan.

5- El-Kuddûs: Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdîse lâyık olan.

6- Es-Selâm: Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran. Cennetteki bahtiyar kullarına selâm eden.

7- El-Mü’min: Güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren.

8- El-Müheymin: Her şeyi görüp gözeten, her varlığın yaptıklarından haberdar olan.

9- El-Azîz: İzzet sahibi, her şeye galip olan, karşı gelinemeyen.

10- El-Cebbâr: Azamet ve kudret sahibi. Dilediğini yapan ve yaptıran. Hükmüne karşı gelinemeyen.

11- El-Mütekebbir: Büyüklükte eşi, benzeri yok.

12- El-Hâlık: Yaratan, yoktan var eden. Varlıkların geçireceği halleri takdir eden.

13- El-Bâri: Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan.

14- El-Musavvir: Varlıklara şekil veren ve onları birbirinden farklı özellikte yaratan.

15- El-Gaffâr: Günahları örten ve çok mağfiret eden. Dilediğini günah işlemekten koruyan. 

16- El-Kahhâr: Her istediğini yapacak güçte olan, galip ve hâkim.

17- El-Vehhâb: Karşılıksız nimetler veren, çok fazla ihsan eden.

18- Er-Razzâk: Her varlığın rızkını veren ve ihtiyacını karşılayan.

19- El-Fettâh: Her türlü sıkıntıları gideren.

20- El-Alîm: Gizli açık, geçmiş, gelecek, her şeyi, ezeli ve ebedi ilmi ile en mükemmel bilen.

21- El-Kâbıd: Dilediğinin rızkını daraltan, ruhları alan.

22- El-Bâsıt: Dilediğinin rızkını genişleten, ruhları veren.

23- El-Hâfıd: Kâfir ve facirleri alçaltan.

24- Er-Râfi: Şeref verip yükselten.

25- El-Mu’ız: Dilediğini aziz eden.

26- El-Müzil: Dilediğini zillete düşüren, hor ve hakir eden.

27- Es-Semi: Her şeyi en iyi işiten, duaları kabul eden.

28- El-Basîr: Gizli açık, her şeyi en iyi gören.

29- El-Hakem: Mutlak hakim, hakkı bâtıldan ayıran. Hikmet sahibi.

30- El-Adl: Mutlak adil, yerli yerinde yapan.

31- El-Latîf: Her şeye vakıf, lütuf ve ihsan sahibi olan.

32- El-Habîr: Her şeyden haberdar. Her şeyin gizli taraflarından haberi olan.

33- El-Halîm: Cezada, acele etmeyen, yumuşak davranan, hilm sahibi.

34- El-Azîm: Büyüklükte benzeri yok. Pek yüce.

35- El-Gafûr: Affı, mağfireti bol.

36- Eş-Şekûr: Az amele, çok sevap veren.

37- El-Aliyy: Yüceler yücesi, çok yüce.

38- El-Kebîr: Büyüklükte benzeri yok, pek büyük.

39- El-Hafîz: Her şeyi koruyucu olan.

40- El-Mukît: Rızıkları yaratan.

41- El-Hasîb: Kulların hesabını en iyi gören.

42- El-Celîl: Celal ve azamet sahibi olan.

43- El-Kerîm: Keremi, lütuf ve ihsânı bol, karşılıksız veren, çok ikram eden.

44- Er-Rakîb: Her varlığı, her işi her an gözeten. Bütün işleri murakabesi altında bulunduran.

45- El-Mucîb: Duaları, istekleri kabul eden.

46- El-Vâsi: Rahmet ve kudret sahibi, ilmi ile her şeyi ihata eden.

47- El-Hakîm: Her işi hikmetli, her şeyi hikmetle yaratan.

48- El-Vedûd: İyiliği seven, iyilik edene ihsan eden. Sevgiye layık olan.

49- El-Mecîd: Nimeti, ihsanı sonsuz, şerefi çok üstün, her türlü övgüye layık bulunan.

50- El-Bâis: Mahşerde ölüleri dirilten, Peygamber gönderen.

51- Eş-Şehîd: Zamansız, mekansız hiçbir yerde olmayarak her zaman her yerde hazır ve nazır olan.

52- El-Hak: Varlığı hiç değişmeden duran. Var olan, hakkı ortaya çıkaran.

53- El-Vekîl: Kulların işlerini bitiren. Kendisine tevekkül edenlerin işlerini en iyi neticeye ulaştıran.

54- El-Kaviyy: Kudreti en üstün ve hiç azalmaz.

55- El-Metîn: Kuvvet ve kudret menbaı, pek güçlü.

56- El-Veliyy: Müslümanların dostu, onları sevip yardım eden.

57- El-Hamîd: Her türlü hamd ve senaya layık olan.

58- El-Muhsî: Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen.

59- El-Mübdi: Maddesiz, örneksiz yaratan.

60- El-Muîd: Yarattıklarını yok edip, sonra tekrar diriltecek olan.

61- El-Muhyî: İhya eden, yarattıklarına can veren.

62- El-Mümît: Her canlıya ölümü tattıran.

63- El-Hayy: Ezeli ve ebedi bir hayat ile diri olan.

64- El-Kayyûm: Mahlukları varlıkta durduran, zatı ile kaim olan.

65- El-Vâcid: Kendisinden hiçbir şey gizli kalmayan, hiçbir şeye muhtaç olmayan.

66- El-Mâcid: Kadri ve şânı büyük, keremi, ihsanı bol olan.

67- El-Vâhid: Zat, sıfat ve fiillerinde benzeri ve ortağı olmayan, tek olan.

68- Es-Samed: Hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, herkesin muhtaç olduğu merci.

69- El-Kâdir: Dilediğini dilediği gibi yaratmaya muktedir olan.

70- El-Muktedir: Dilediği gibi tasarruf eden, her şeyi kolayca yaratan kudret sahibi.

71- El-Mukaddim: Dilediğini yükselten, öne geçiren, öne alan.

72- El-Muahhir: Dilediğini alçaltan, sona, geriye bırakan.

73- El-Evvel: Ezeli olan, varlığının başlangıcı olmayan.

74- El-Âhir: Ebedi olan, varlığının sonu olmayan.

75- Ez-Zâhir: Yarattıkları ile varlığı açık, aşikâr olan, kesin delillerle bilinen.

76- El-Bâtın: Aklın tasavvurundan gizli olan.

77- El-Vâlî: Bütün kâinatı idare eden, onların işlerini yoluna koyan.

78- El-Müteâlî: Son derece yüce olan.

79- El-Berr: İyilik ve ihsanı bol olan.

80- Et-Tevvâb: Tevbeleri kabul edip, günahları bağışlayan.

81- El-Müntekım: Asilerin, zalimlerin cezasını veren.

82- El-Afüvv: Affı çok olan, günahları mağfiret eden.

83- Er-Raûf: Çok merhametli, pek şefkatli.

84- Mâlik-ül Mülk: Mülkün, her varlığın sahibi.

85- Zül-Celâli vel İkrâm: Celal, azamet, şeref, kemal ve ikram sahibi.

86- El-Muksit: Mazlumların hakkını alan, adaletle hükmeden, her işi birbirine uygun yapan.

87- El-Câmi: İki zıttı bir arada bulunduran. Kıyamette her mahlûkatı bir araya toplayan.

88- El-Ganiyy: İhtiyaçsız, muhtaç olmayan, her şey Ona muhtaç olan.

89- El-Mugnî: Müstağni kılan. İhtiyaç gideren, zengin eden.

90- El-Mâni: Dilemediği şeye mani olan, engelleyen.

91- Ed-Dârr: Elem, zarar verenleri yaratan.

92- En-Nâfi: Fayda veren şeyleri yaratan.

93- En-Nûr: Âlemleri nurlandıran, dilediğine nur veren.

94- El-Hâdî: Hidayet veren.

95- El-Bedî: Misalsiz, örneksiz harikalar yaratan. (Eşi ve benzeri olmayan).

96- El-Bâkî: Varlığının sonu olmayan, ebedi olan.

97- El-Vâris: Her şeyin asıl sahibi olan.

98- Er-Reşîd: İrşada muhtaç olmayan, doğru yolu gösteren.


99- Es-Sabûr: Ceza vermede, acele etmeyen.

30 Ekim 2017 Pazartesi

Allah’ın (c.c) varlığı ve birliğine dair sizden bilgi isteyen birine neler söylersiniz?

Allah’ın (c.c) varlığı ve birliğine dair sizden bilgi isteyen birine neler söylersiniz?

Birlik kolaydır. Ve birliği, yani tevhidi anlatmak, çokluğu anlatmaktan daha kolaydır.
Kainatın varlığını Allah'a bağlamak her temiz aklın çok kolay kabul edebileceği bir durumdur. Çünkü Allah yok desek, bu sefer bu kainatta bulunan her zeki varlığın ve hatta hücrelerin bile birer Tanrı olduğunu kabul etmek gerekir ki bunu kabul etmek çok zordur. Bakıldığı zaman hepsi müthiştir çünkü.
Hiç bir varlığın bir sebep olmadan ortaya çıkmadığını, var olan her şeyin gerçek bir ilk sebebe dayanması gerektiğini, o ilk sebebin de Allah olduğunu da bu bilgilere ek olarak ifade edebiliriz.

Bunun yanı sıra bir kaç Tanrının varlığı mı yoksa bir Tanrı mı desek temiz akla sahip her kişi yine bir Tanrıyı seçer. Çünkü bir olanın, çok olanı yönetmesi de kolaydır. Sınıfta bir öğretmen olması gibi. Okulda tek müdür olması gibi. Çokluk her zaman büyük sorunlar ortaya çıkaran bir durumdur.

Bir toplumun inançsız bir şekilde hayatını sürdürmesi mümkün müdür? Araştırınız.

Bir toplumun inançsız bir şekilde hayatını sürdürmesi mümkün müdür? Araştırınız.

İnsanlar inanmaya karşı bir istek ve arzu duyarlar. Bu ilk çağlardan itibaren böyledir. Bizim inancımıza göre inanmak fıtri bir durumdur ve kaçınılmazdır.

Bireylerin inanmış olmasından öte, toplumların da inançlı olması çok önemlidir. İnançsız toplumların hayatını sürdürmesi mümkün olsa da, mutlak huzur ve refah ortamının sağlanması çok zordur. Çünkü insanlarda bulunan sorumluluk ve hesap duyguları, toplumun daha huzurlu olmasını sağlar. İnançlı bireyler, zararsız olurlar. Çünkü insanlara zarar vermenin bir sorumluluğu ve karşılığı olduğunu bilirler. Toplumlar inanç kurumunu sağlamlaştırırsa bir çok olumsuz davranışın ortadan kaybolduğu görülür.

Buna karşılık olarak inançlı toplumlardaki bozukluklar bir soru olarak karşımıza çıkabilir. Ancak bu durum inançlı olmaktan değil, var olan inancın bozulmasından ve sağlıksız bir duruma gelmesinden kaynaklanır.

Allah’a (c.c) imanın İslam inanç esasları arasındaki yerini araştırarak defterinize yazınız?

Allah’a (c.c) imanın İslam inanç esasları arasındaki yerini araştırarak defterinize yazınız?

İslam inancındaki en önemli esas imandır. özellikle imanın şartları diye bilinen altı esasın da ilki Allah'a imandır.
Bunun sebebi bir kimse eğer Allah'a inanmazsa diğer iman esaslarına inanması da anlamsız olur. Mesela ben Allah'a inanmıyorum fakat meleklere ve peygamberlere inanıyorum demek ne komik bir durum oluşturur değil mi?
Bu durumda İslam inanç esasları incelenirken ilk olarak Allah'a inanmak konusu işlenir ve bu elzemdir.

29 Ekim 2017 Pazar

Tekfirin doğuracağı olumsuz sonuçlar neler olabilir? Açıklayınız.

Tekfirin doğuracağı olumsuz sonuçlar neler olabilir? Açıklayınız.

Tekfir, bir kişiyi inkar ile yani dinden çıkma durumu ile itham etmektir. Sen kafir oldun, dinden çıktın, artık müslüman değilsin gibi ifadeler bu durumu gösterir.

İslam bizden insanları kişisel olarak nitelememizi istemez. Bilakis insanların durumları hakkında yorum yapmak, zanna ya da kesin olmayan bilgilere göre hareket etmemiz yasaklanır. Başkaların eksiklikleri ile uğraşmaktan çok kendi eksikliklerimizi gündemimize alırsak bu daha faydalı bir durum olur.
Bir trafik polisi gibi sen cennete, sen cehenneme gibi bir üslup belirlemek yapıcı bir durum değildir, ve İslamın ruhuna da aykırıdır. Çünkü cennet de cehennem de Allah'ındır. Biz bu konuda hüküm verici değiliz.

Bu insanların dinden soğumalarına yol açar. Olumlu davranışları pekiştirmez ve olumsuzlukların yayılması sonucunu doğurur. Yanlış bir davranış ya da eksiklik gördüğümüzde bunu kırmadan dökmeden, karşımızdakini tekfire varan ifadelerle incitmeden bunu söylemeliyiz.

İmanda artma ve eksilme olur mu? Sebepleriyle belirtiniz.

İmanda artma ve eksilme olur mu? Sebepleriyle belirtiniz.

İmanın artması ve eksilmesi konusuna iki açıdan bakılabilir.
1. İman, inanılması gereken hususlar açısından artmaz ve eksilmez. Çünkü bir kimse inanılacak esasların hepsini kabul etse fakat bir veya birkaçına inanmasa, mesela meleklere veya namazın
farz oluşuna yahut adam öldürmenin haramlığına inanmasa iman etmiş sayılmaz. İman edilecek esaslardan birini kabul etmeme durumunda iman gerçekleşmemiştir ki artması veya eksilmesi söz konusu olsun. Herkes aynı şeylere iman etmekle yükümlüdür. İnanılacak esaslar konusunda âlimle cahil,peygamberle peygamber olmayan, kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur. İmam Ebû Hanîfe, bu konuda şu güzel açıklamayı yapar:
“İman artmaz eksilmez. Çünkü imanın artması, ancak küfrün eksilmesi ile, imanın eksilmesi de ancak küfrün artmasıyla mümkün olabilir. Bir şahsın aynı anda hem mü’min, hem de kâfir
olması ise yanlış bir düşünce şeklidir.”

2. İman, nitelik yönünden, yani güçlü veya zayıf olma açısından artma ve eksilme gösterir. Kiminin imanı kuvvetli ve olgun, kiminin zayıftır. Kiminin imanı tam anlamıyla içine sinmiş, kimininki yüzeysel kalmıştır. Kimininki işitme ve düşünmeye bağlı bilgi ve inanç (ilme’l-yakîn) seviyesinde, kimininki görmeye dayalı bilgi ve inanç (ayne’l-yakîn) seviyesinde, kimininki de yaşamaya, gönülden duymaya ve iç tecrübeye dayalı bilgi ve inanç (hakka’l- yakîn) seviyesindedir. İmanda bu çeşit bir farklılığın bulunduğuna ayet ve hadislerde de işaret edilir. Mesela Hz. İbrahim ölüleri nasıl dirilttiğini göstermesini Allah’tan (c.c) istemiş, yüce Allah’ın “İnanmadın mı?” sorusuna “...Hayır! İnandım, fakat kalbimin mutmain olması için (görmek istedim)...” cevabını vermiştir. Böylece onun Allah’ın (c.c) ölüleri nasıl dirilttiğini gördükten sonraki imanının önceki imanından daha kuvvetli olduğu belirtilmiştir.

İman ile amel arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız.

İman ile amel arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız.

İnanmak bir inanç sisteminin giriş kapısıdır. İman da dediğimiz bu durum, dinin olmazsa olmaz en temel şartıdır. Dine giriş anlamına gelen iman, sonrasında bir çok davranış değişikliğini de beraberinde getirmelidir.

İnsanlar genel olarak inandıkları gibi yaşarlar ya da bu eğilimi gösterirler. Herkes tam anlamıyla inancını davranışa (amele) dönüştürme kabiliyeti taşımasa da, en azından inandığını yaşama istek ve arzusunu duyar.

İslam, iman etmiş, ve imanını amele dönüştürmüş kimseler ister. Allah da yüce kitabı Kur'an'da, İman edip salih amel işleyenler diye bahseder cennete ulaşacak kimselerden. O halde iman etmiş bir kimsenin, ibadet eden bir kimse olması gerekir. Yani inancını yaşaması beklenir.

28 Ekim 2017 Cumartesi

Mü’min, münafık, kâfir, müşrik kavramlarını araştırarak defterinize yazınız.

Mü’min, münafık, kâfir, müşrik kavramlarını araştırarak defterinize yazınız.

Mü’min
Allah’a (c.c), Hz. Peygamber’e ve onun haber verdiği şeylereyüre kten inanıp kabul ve tasdik eden kimseye mü’min denir.Hakiki mü’min, Kur’an’ın ve peyg amberlerin emirlerini yerine getiren kimsedir.

Münafık
Allah’ın (c.c) birliğini, Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamberliğini ve onun Allah’tan (c.c) getirdiklerini kabul ettiğini söyleyerek görünürde Müslümanlar gibi yaşadığı hâlde, kalpten
inanmama durumuna nifak, böyle kimselere de münafık denir.
Münafıkların içi başka dışı başkadır. Sözü özüne uygun değildir. Bir ayette şöyle buyurulur: “İnsanlardan bazıları da vardır ki inanmadıkları hâlde ‘Allah’a ve ahiret gününe inandık.’ derler.”

Kâfir
İslam dininin temel prensiplerine inanmayan, Hz. Peygamber’in Yüce Allah’tan getirdiği kesin olan ve tevatür yoluyla bize kadar ulaşmış bulunan esaslardan (zarûrât-ı dîniyye) bir veya birkaçını
yahut da tamamını inkâr eden kimseye kâfir denir. Mesela namazın farz, şarabın haram oluşunu inkâr eden; meleklerin ve cinlerin varlığını kabul etmeyen kimse kâfirdir.
Kâfir, sözlükte “örten” anlamına gelmektedir. Bir yandan Allah’ın (c.c) yaratılışına koymuş olduğu inanma kabiliyetini ve fıtratı, diğer yandan da gerçek ve doğru inancı örttüğü, yanlış şeylere inandığı için böyle kimselere kâfir denmiştir. Bir insan kâfir olarak ölürse ebedî cehennemde kalacaktır.

Müşrik
Müşrik; Allah Teala’nın ilahlığında, isim, sıfat ve fiillerinde, eşi, dengi ve ortağı bulunduğunu kabul eden; O’na şirk koşan kimsedir. Yani müşrik de kâfirin bir türüdür. Müşrikler Allah’ın (c.c) varlığını
inkâr etmezler. O’ndan başka ilah olduğunu kabul edip onlara da taparlar veya isimleri, sıfatları, irade ve otorite sahibi olması açısından Allah’a (c.c) eşdeğer güç ve varlıklar tanırlar.

İcmali ve tafsili iman nedir? Araştırınız.

İcmali ve tafsili iman nedir? Araştırınız.
İman İcmali ve tafsili iman olmak üzere ikiye ayrılır.
İcmali ve tafsili imanı şu şekilde tarif edip açıklayabiliriz;
a) İcmâlî İman: Topluca inanmak anlamı taşıyan icmali iman, özetle Kelime-i Şehadet ve Tevhit gibi kavramlarda kendini bulmuştur.
b) Tafsîlî İman: Kişinin inandığı tüm şeyleri tek tek ve ayrı ayrı araştırıp, hepsine ayrı ayrı inanması demektir ki, bilinç düzeyi daha yüksek bir inanmadır.
Bir müslümanım ben müslümanım deyip işin içinden çıkmasındansa, İslam'ı tüm hakikatleriyle araştırıp idrak ederek iman etmesi, imanının kalitesini artıran önemli bir meseledir.

Tasdik ve ikrar ne demektir?

Tasdik ve ikrar ne demektir?


Bir kişi İslam'ı gerçek manada kabul ediyorsa bunu dili ile ifade etmeli yani ben müslümanım demelidir. Yalnız İlam inancını taşıdığını beyan etmesi bir kişinin halk içinde müslüman olarak kabul edilmesini sağlasa da, Allah katında müslüman kabul edildiği anlamına gelmez.

Bir kimsenin Allah katında müslüman kabul edilmesi için kalbiyle dilinin ikrar ettiğini tadik etmesi, yani onaylaması gerekir.

Tasdik

Doğrulamak anlamında bir deyim olup, bir kimsenin dili ile ifade ettiği İslâm inançlarını kalbi ile doğrulamasıdır. Dolayısıyla tasdik, kişinin içyapısı ile ilgilidir.

İkrar

İnancın dil ile ifade edilmesidir. Bunun en kısa şekli Kelime-i Şehadet getirmek, daha geniş olanı inanılacak esasları söz ile ifade ederek çaplı inanmaktır.


27 Ekim 2017 Cuma

İnanmakla ibadet etmek arasında nasıl bir ilişki vardır? Araştırınız.

İnanmakla ibadet etmek arasında nasıl bir ilişki vardır? Araştırınız.

İnanmak bir inanç sisteminin giriş kapısıdır. İman da dediğimiz bu durum, dinin olmazsa olmaz en temel şartıdır. Dine giriş anlamına gelen iman, sonrasında bir çok davranış değişikliğini de beraberinde getirmelidir.

İnsanlar genel olarak inandıkları gibi yaşarlar ya da bu eğilimi gösterirler. Herkes tam anlamıyla inancını davranışa (amele) dönüştürme kabiliyeti taşımasa da, en azından inandığını yaşama istek ve arzusunu duyar.

İslam, iman etmiş, ve imanını amele dönüştürmüş kimseler ister. Allah da yüce kitabı Kur'an'da, İman edip salih amel işleyenler diye bahseder cennete ulaşacak kimselerden. O halde iman etmiş bir kimsenin, ibadet eden bir kimse olması gerekir. Yani inancını yaşaması beklenir.

26 Ekim 2017 Perşembe

Dünya Mirası Listesi’ne giren kültürel değerlerimizin ve doğal varlıklarımızın bu listeye alınış sebebi ne olabilir? Tartışınız.

Dünya Mirası Listesi’ne giren kültürel değerlerimizin ve doğal varlıklarımızın bu listeye alınış sebebi ne olabilir? Tartışınız.

Doğal, tarihi ve kültürel varlıkların neler olduğunu öğrenmek ve onlara zarar vermemek insanlığın
ortak mirasına karşı sorumluluklarımızdandır.

Dünya Mirası Listesi’ne giren kültürel değerlerimizin ve doğal varlıklarımızın bu listeye alınış sebebi, dünyada yaşayan tüm insanlara ait bir ortak değer ifade etmeleridir.

25 Ekim 2017 Çarşamba

Özgürlük istediğiniz zaman, istediğinizi yapmak mıdır? Tartışınız.

Özgürlük istediğiniz zaman, istediğinizi yapmak mıdır? Tartışınız.

İnsanlar özgür olmakla birlikte, her istediklerini yapma hakkına sahip değillerdir. Zaten her istediğini yapan bir insan kendine iyilik yapmaz... Her istediğini yapan bir kişi kendi özgürlüğünü sınırlandırır. Mesela ben bu köprüden atlamak istiyorum bu benim hakkımdır diyen kişi aslında yaşamını sonlandırır. Her istediğimi yerim diyen bir kişi bir süre sonra hasta olur.

O halde özgürlüğü kişinin her istediğini yapması olarak değil de, kendisine ve toplumuna zarar vermeyecek şeyleri ölçülü bir şekilde yapmasıdır diyebiliriz.

Özgürlük, kişinin herhangi bir dış zorlama olmadan kendi düşüncesine dayanarak karar vermesidir.
Gerçekte özgür ve sorumlu olan tek canlı insandır. Diğer canlılar yaptıkları davranışlar
hakkında düşünmezler. Onlar içgüdüleriyle hareket ederler. Dolayısıyla yaptıkları davranışlardan
sorumlu değillerdir. Fakat insanlar nasıl davranmaları gerektiğini düşünürler ve ona göre
hareket ederler. Verdikleri kararlar onlara aynı zamanda sorumluluk yükler. Sorumluluk, insanın
verdiği kararların sonuçlarına katlanmasıdır.

Gayb kavramını araştırarak defterinize yazınız.

Gayb kavramını araştırarak defterinize yazınız.

Gayb kelimesi Arapçada bilinmeyen görünmeyen gibi anlamlara gelmektedir. Bu kavramı dilimizde de kullanıyoruz. Kayıp kelimesi bu kökten gelmektedir.

Dini açıdan baktığımızda ise gayb kavramının anlamını şu şekilde ifade edilebiliriz. Gayb, görmediği halde bir kişinin Allah'a ve ondan gelenlere inanmasıdır. Mesela, ahiret hayatı, melekler hep gaybi olaylardır. Aynı zamanda geçmişten ve gelecekten verilen haberler de gaybi bilgilerdir. Bir müslüman Kur'anda haber verilen bu tür bilgilere iman etmekle yükümlüdür.

Çocukluk ile yetişkinlik dönemlerinde sorumluluklarımız nasıl değişmektedir? Örnek vererek açıklayınız.

Çocukluk ile yetişkinlik dönemlerinde sorumluluklarımız nasıl değişmektedir? Örnek vererek açıklayınız.

Çocukluk hayatı ile yetişkinlik dönemi birbirinden oldukça farklıdır. İnsan büyüdükçe, boyu, huyu, fiziksel ve ruhsal özellikleri de değişir. Buna bağlı olarak sorumluluk alanlarımız da değişir.

Mesela 2 yaşındaki bir bebeğin bir sorumluluğu yoktur fakat, okula başlamış bir çocuktan ödev yapması beklenir.
Bir babanın ailesinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir sorumluluğu vardır, halbuki çocukken bu sorumluluk onun babasına aitti:)

24 Ekim 2017 Salı

Çocukluk ve yetişkinlik dönemlerine ilişkin görev ve sorumluluklara örnekler veriniz.

Çocukluk ve yetişkinlik dönemlerine ilişkin görev ve sorumluluklara örnekler veriniz.


  • Bir işte çalışmak
  • Ödevlerini yapmak
  • Odasını temiz tutmak
  • Kişisel bakımını yapmak
  • Okula zamanında gitmek
  • Okul eşyalarını özenli kullanmak

“Kalp ile tasdik” ve “dil ile ikrar” kavramlarını araştırarak defterinize yazınız.

“Kalp ile tasdik” ve “dil ile ikrar” kavramlarını araştırarak defterinize yazınız.

Bir kişi İslam'ı gerçek manada kabul ediyorsa bunu dili ile ifade etmeli yani ben müslümanım demelidir. Yalnız İlam inancını taşıdığını beyan etmesi bir kişinin halk içinde müslüman olarak kabul edilmesini sağlasa da, Allah katında müslüman kabul edildiği anlamına gelmez.

Bir kimsenin Allah katında müslüman kabul edilmesi için kalbiyle dilinin ikrar ettiğini tadik etmesi, yani onaylaması gerekir.
Hem dili ile müslüman olduğunu söyleyecek, hem de bu söz kalbinden gelen hislerin tercümanı olacak. İşte o zaman gerçek bir müslüman olur. İslam'ı kendi istekleri için kullanan bir kişi değil de, İslam'ı gerçek manada içine sindirmiş samimi bir kul olur.
Bu sebepten dolayı, iman; dil ile ikrar, kalp ile tasdik diye tanımlanmıştır.

Ailenizi ilgilendiren kararlar alınırken nasıl katılıyorsunuz? Anlatınız.

Ailenizi ilgilendiren kararlar alınırken nasıl katılıyorsunuz? Anlatınız.

Biz büyüdükçe görev ve sorumluluklarımız değişir. Yetişkin bireylerin ev ortamını düzenli
tutmak, ailenin maddi ihtiyaçlarını karşılamak gibi temel sorumlulukları vardır. Çocuklar aileleri ile ilgili kararlar alınırken fikirlerini söyleme hakkına sahiptir.

Bizler de ailemiz bir karar alırken hepimizi ilgilendiren bir konuda kendi istek ve arzularımızı dile getiriyoruz. Hep birlikte bir fikir ortaya koymaya çalışıyoruz. Birbirimizden farklı fikirlere sahip olsak da olması gereken şey, ortak paydalarda buluşmak ve en doğru kararı almaya çalışmak olmalıdır.

23 Ekim 2017 Pazartesi

Kimlik kartı kimlere verilir?

Her insanın doğuştan gelen hakları vardır. Başkalarının yaşama şekline müdahale etmeden
kendi yaşamımıza yön verme özgürlüğüne hak denir. Haklarımız devlet tarafından anayasayla
güvence altına alınmıştır. Bu yüzden bunlar temel hak olarak nitelendirilir. Temel haklarımızın
özellikleri vazgeçilmez, devredilmez ve dokunulmaz olmasıdır. Bu haklar insan onurunu güvence
altını alır.

Kimlik kartı da bir devlet içerisinde dünyaya gelen her bireyi hakkıdır. Devlet vatandaşlarına kimlik kartı verir.

İnsanı insan yapan nitelikleri açıklayınız.

Bireysel ve toplumsal yaşamında; diğer insanların haklarını gözetmek, iyiye yönelmek, adil
ve eşit davranmak insanları erdemli yapan özelliklerdendir. Bu özelliklerin yanı sıra karşılıklı
sevgi ve saygı, anlayışlı olma, yardımlaşma, dayanışma, vefa, duyarlılık gibi değerler de insanı
insan yapan nitelikler arasında yer almaktadır.

İnsan düşünen bir canlıdır.
• Anlar, akıl yürütür ve uygun çıkarımlarda bulunur.
• Araç-gereç yapar, bunları kullanıp geliştirir. Teknoloji üretir.
• Konuşur, sorgular ve fikir üretir.
• Bilgi ve beceriler edinir, bunları diğer insanlara öğretir.
• Karşılaştığı sorunlara çözümler üretir.

İnsan sosyal bir canlıdır.
• Diğer insanlarla bir arada yaşama, sevme, sevilme, kabul görme gibi ihtiyaçlar
duyar.
• Korunma, barınma ve kurallara uyma gibi gereksinimlerini karşılamak ister.
• Kültürel değerler üretir.

İnsan duyguları olan bir canlıdır.
• Mutluluk, neşe ve üzüntü gibi duygulara sahiptir.
• Sanat, estetik gibi değerler üretir.

22 Ekim 2017 Pazar

İnsanın diğer canlılarla ortak özellikleri nelerdir?

İnsan; diğer canlılar gibi çoğalır, solunum yapar, beslenir, büyür, hareket eder, yaşlanır ve
ölür. Ancak insanı diğer canlılardan ayıran özellikler de vardır.

İnsanı diğer canlılardan ayıran özellikler şunlardır:
Bireysel ve toplumsal yaşamında; diğer insanların haklarını gözetmek, iyiye yönelmek, adil
ve eşit davranmak insanları erdemli yapan özelliklerdendir. Bu özelliklerin yanı sıra karşılıklı
sevgi ve saygı, anlayışlı olma, yardımlaşma, dayanışma, vefa, duyarlılık gibi değerler de insanı
insan yapan nitelikler arasında yer almaktadır.

8 Ekim 2017 Pazar

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında Anadolu coğrafyasına ve insanına yönelişin temel sebepleri nelerdir?

Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında Anadolu coğrafyasına ve insanına yönelişin temel sebepleri nelerdir?


Kurtuluş savaşı sonrasında, Yeni Türk cumhuriyetinin kurulmasıyla birlikte bir çok inkilap yapılmış, sosyal ve siyasal kültürün Anadolu'ya yayılması ihtiyacı oluşmuştur. Yazarlar bu amaçla eserler meydana getirmiş ve eserlerde inkilaplar işlenmiştir.
Osmanlı döneminde ihmal edilen Anadolu, artık yeni gözde haline gelmiştir. Zaten elde Anadolu'dan başka toprak, vatan kalmamıştı. Bu yeni vasatı iyi işlemek gerekmekteydi.
Anadolu halkı milli mücadeleyi sürdürmüş ve büyük bir destan yazmıştı, bu destan edebiyata da yansımıştır.
Edebiyat artık birkaç bölgeyi değil tüm yurdu anlatan ve işleyen bir araca dönüşmeliydi ve bunu gerçekleştirmek için adımlar atıldı.